A.Raif ÖZTÜRK

A.Raif ÖZTÜRK

Mail: araifozturk@hotmail.com

Acaba, FETÖ YAKINLARINA Müsamaha Câiz mi?...

Îman ilminin her gün tahsil edilmesinin vacip olduğunu ve hatta bunu terk edenin, İmâm Eş’ârî Hz.’ne göre ÂSΠsayılacağını öğrendiğim yıllarda, yani; 20 yıl kadar önce îman ilmimi arttırmak için arabamda da sürekli vaaz kasetleri dinliyordum. 

O yıllarda bu kasetlerin içinde, ‘masum’ zannettiğimiz F.G.’in vaaz kasetleri de vardı.  

F. Gülen bir vaazında; “Bir kimse, başkasına ait bir evin, aralık kalmış olan perdesinden veya kapısından içeriye bakarsa, şer’an o kişinin gözü oyulmaya layıktır” diyordu.  

Bu konudaki Hadîs-i Şeriflerden birisi: "Her kim başkalarının evini, onların izni olmaksızın incelerse(dikizlerse), içeriyi görürse gözünü çıkartmaları onlara helâl olur.” (A.b.Hanbel, 7298; Ebu Hüreyre) O vaazda söylenenlerin ciddiyeti, burada da te’yid ediliyor. 

Fakat gelin görün ki; böyle bir vaazı yapan o zâtın emir ve talimatıyla, 3000’in üzerinde önemli kişilerin evlerinin en mahrem bölgelerine, gizli kameralar konularak gözetlendiği, hatta video kaydına alınarak şantajlarla tehditlerle gayri meşru işler yaptırıldığı, binlerce belgelerle tespit edildi. Hatta bu konuda birçok itiraflar bile var.  

Şimdi Allah aşkına bir düşünelim: Bu kişi; eğer o vaazlarını inanarak yapıyor idiyse, bu ne biçim zâlimce ve İslâm prensiplerine ‘inadına aykırı’ bir uygulamaydı?... Bu bîiiiir. 

İKİNCİSİ: Yüce Rabbimiz ve yüce Dînimiz, ulû’l-emr’e, yani emir sahiplerine, idarecilere ve komutanlara itaati farz kılmıştır.  

İşte Nisa S., 59. Âyet: “Ey iman edenler! Allah'a itaat edin, Peygamber'e de itaat edin, sizden olan ulu'l-emre de itaat edin. …” Sizden olmayan ulu'l-emirler, yani o ceberut tek parti dönemindeki gibi, Allah’ın cc. ve Rasûlünün SAV emirlerine aykırı olan “ezan okumayın, şapka takın, Kur’ân okumayın, namaz kılmayın, içki için, başörtü takmayın” vs. gibi emirler bundan müstesnadır. Böyle emirlere uyulmaz, fakat İSYAN da edilmez...  

Bu apaçık İlâhî emirlere rağmen fetöcüler; Orduda komutanının, adliyede üstünün, üniversitede yöneticisinin, emniyette âmirinin sözlerine itaat etmek yerine, öncelikle kendi bölge imamlarının sözlerine itaat etmediler mi?... Maaşlarını, elbiselerini, silâhlarını, helikopter, Tank, F16, vs. araçlarını, devletinden aldıkları halde, devlet büyüklerinin ve komutanlarının emirlerine değil, kendi bölge imamlarının sözlerine, emir ve talimatlarına itaat edip, devlet büyüklerine ve halka karşı kullanmadılar mı? Bu nasıl bir hâinliktir? 

ÜÇÜNCÜSÜ: Mâide S., 32. Âyette, ..“Kim bir cana kıymamış, yahut yeryüzünde fesat çıkarmamış birisini öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibidir.” İlâhî nehyi ortadayken, o hain bölge imamlarının ve dolayısıyla kaçak bir şahsın talimatlarına uyarak, fetöcülerin 15 Temmuz 2016 Darbe girişimiyle, 249 masum kişiyi öldürüp, 2193 kişiyi sakat bırakmadılar mı?... Bu 249 kişinin hangisi fesat çıkarmıştı veya hangisi tek bir cana kıymıştı? Bu nasıl bir hâinliktir, bu nasıl bir gözü dönmüşlüktür, bu nasıl bir aldatılmışlık ve satılmışlıktır?... 

DÖRDÜNCÜSÜ: Yüce dinimizin en çok önem verdiği konulardan birisi de KUL HAKKIDIR.  

Kul hakkı öylesine çok önemlidir ki, şehit olsanız bile kul hakkı af edilmez:  

Şuâra S., 183. Ayet.: İnsanların hakkı olan şeyleri kısmayın. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın. Bütün bunlara rağmen fetöcüler, her önemli sınavda soruları çalarak, kendi yandaşlarına peşkeş çekmediler mi? Gece gündüz ders çalışan, binlerce zekî fakat fakir çocukların haklarını gasp etmediler mi? Bu mağdurlarla, nasıl helâlleşilecek?... 

BEŞİNCİSİ: Yüce Rabbimiz “ve lâ tecessesû” emriyle, mü’minleri casusluktan men ediyor. Eğer casusluk, Müslümanlar aleyhinde olursa haramdır. Üstelik de bu casuslukları, kendi ülkesinin dış düşmanlarına (ABD vs. dış şer güçlere) servis ederse, vebâli siz düşünün.  

Bunların, neredeyse tamamının, bu konudaki casuslukları ayyuka çıkmadı mı?… 

ALTINCISI: Türkmen kardeşlerimize gönderilen yardım TIRLARI hakkında neler yaptıklarını ve kendilerine “güvenilir” diye verilen yetkileri nasıl kullandıklarını hatırlayınız. Üstelik te hükumeti dış güçlere şikâyet edebilmek için, “tırlarda silâh var” yalanını uydurmadılar mı? Şâyet, silah var bile olsa; bunları Türkmen kardeşlerimiz PKK’ya karşı kullanmayacak mıydı? 

Bu davranış biçimi, hem Türkmenlere, hem de kendi devletlerine ihanet değil de nedir?... 

YEDİNCİSİ: İslâmiyet; yalanı, münafıklığın birinci alâmeti sayıp, kesinlikle yasakladığı halde, ihanet dâvâlarını, ikiyüzlülük, inkâr ve özellikle de yalanlar üzerine bina etmediler mi? Videolarda var olan eylemlerine rağmen, inkâr etmiyorlar mı? PPK teröristleri bile mertçe davalarını savunurken, bunlar nasıl inkâr ve yalanlara sığınıyorlar? Bu nasıl Müslümanlık? 

SEKİZİNCİSİ: Allah’a cc ve Hz. Muhammed’e SAV itaat etmek yerine, Pensilvanya’daki kaçak bir kişinin emir ve talimatlarını, Allah’ın cc. ve Rasülünün emirlerine ters olduğu halde, tereddütsüz yerine getirmediler mi? Şayet o kişi, onların iddia ettiği gibi “İsa as” veya “kâinat imamı” olsaydı, hiç Allah’ın cc net emirlerine aykırı bunca emiri verir miydi?...  

Bu davranış biçimi, Âyet ve Hadislere göre bir nevi ŞİRK ve İSYAN değil mi?... 

Risale-i Nuru sadeleştirip tahrif ve daha birçok ihanetlere girmeye gerek yok. Âkil olana bunlar yeter. FETÖ konusunda yaşananlar ve diğer olaylar, bu kadar net ve açık olduğu halde, sadece FETÖ yöneticilerine ve fetö olaylarına bulaşanlara değil, fetöcülere müsamaha ile bakan (yakını dahi olsa) zavallılara bile müsamaha göstermek, hiçbir akl-ı selîme, hiçbir vatan evlâdına ve hiçbir Mü’min ve Müslümana asla yakışmaz. Çünkü; Zulme rıza, zulüm olduğu için, ehl-i îmanın bunlara, kalben dahi en küçük bir taraftarlık göstermesi de yasaktır. Zulme rıza zulümdür; zulmedene taraftar olsa, o da zâlim olur. (K.Lahikası)  

Yukarıdaki; İslâm’a aykırı tüm davranış biçimleri, Allah’ı cc ve Rasülünü inciteceği kesindir.  

Bakınız Ahzab S., 57. Âyeti ne kadar açık: Allah'ı ve Resulünü incitenleri ise Allah dünyada da, âhirette de lânetlemiş ve onlara aşağılayıcı bir azap hazırlamıştır… 

  • İşte bu nedenlerle; bu raddeden sonra hâlâ fetö olaylarına müsamaha ile bakmış olan ve bütün gerçekleri sonradan öğrenen kardeşlerimizin, çok ciddi bir tövbe ve istiğfar ederek, bu vebalden ve acı akıbetten kurtulmalarını, cân-u gönülden diliyoruz… 

Ümit var olunuz. Ciddi gözyaşlarıyla tövbe edenleri, yüce Rabbimiz af edeceğini vaat ediyor. 

Facebook Yorum

Yorum Yazın