A.Raif ÖZTÜRK

A.Raif ÖZTÜRK

Mail: araifozturk@hotmail.com

BABA... 

Bir dostum benimle bir yazı paylaşmıştı. O gün gözyaşlarıyla, hatta hıçkırarak okumuştum. Güncel olduğu bir zamanda, siz dostlarımla paylaşmak üzere arşivime atmıştım. Şimdi sırası geldiği için, saygılarımla arz ediyorum.
Yaşlı bir baba, kuzu etinden imal edilmiş yaprak döneri çok severmiş…
Bir gün canı yaprak döneri çok çekmiş. 
Babasının o isteğini fark eden oğlu, almış babasını ve güzel bir lokantaya götürmüş. 
Baba, yemeği önce kendisi yemek istemiş. Ancak yaşlılığın verdiği zayıflık sonucu elleri titrediği için, lokmayı ağzına götürmek istediği her seferinde üzerine dökmüş, yemeyin yağı, salçası sakalına damlamış… 
Lokantadaki insanların bakışları da pürdikkat onların üzerindeymiş. Aşağılayıcı bakışlar, alaycı tavırlar, surat ekşitmelerle arada bir yaşlı babaya bakıyorlarmış. 
Bir süre sonra oğlu sabır ve itina ile lokmaları babasının ağzına koymaya başlamış.
Nihayet yemek bitmiş ve oğlu babasını alıp lavaboya götürmüş, elini-yüzünü iyice yıkamış, üstünü-başını silip temizlemiş, saçını-sakalını düzeltip taramış, gözlüklerini silip gözüne takmış, ardından da koluna girip dışarı çıkarmış… 
Lokantada bulunanların hakaretâmiz bakışları, hâlâ onların üzerinde.
Hiçbir bakışı umursamayan oğlunun ise yüzünde hep tebessüm varmış, babası çok sevdiği yemekten yiyip lezzet aldığı için. 
Yemek parasını ödeyip çıkıyorlardı ki, arkalardan yaşlı bir amca seslenmiş:
– Hey evlât, burada bir şey bıraktığını unutmadın mı?
Az düşündükten sonra çocuk cevap vermiş:
– Hayır, masada bir şey bıraktığımı sanmıyorum!
Yaşlı amca:
– Hayır evlât, yanılıyorsun. Sen burada çok değerli bir şey bırakıp gidiyorsun!
Şaşkınlık içinde:
– Ne bırakmışım ki amca?!
– Sen burada, her evlât için bir ders, nasihat ve her baba için, bir umut bırakıp da gidiyorsun!… 
Tam bir sessizlik hâkim olmuştu salona. 
Herkes yaptığından, düşündüğünden utanç duyuyordu. 
Unutmuşlardı bir an, her sıkıntıda babalarına sığındıklarını:
– Baba! Şunu istiyorum.
– Baba! Bana şunu al.
– Baba! Şu okulda, şu üniversitede okumak istiyorum, şu kadar harç gerekiyor.
– Baba! Okul masrafları için, şu kadar para lazım.
– Baba! Falan şehre gezmeye gitmek istiyorum, para ver.
– Baba! Doğum günümde bana ne aldın?
– Baba!…
– Baba!… 
Ama bir defa olsun dememişlerdi sanki:
– Yanımdasın ya baba, benim için her şeye değer ve yeter!…
– Babam! Senin yanında olmak benim için bir dünyadır…
Hep sahip olmak istediklerimizden söylenip durduk, yokluklarımızdan sitem edip şikâyetçi olduk… 
Ama belki de hiç sormadık ona: 
– Baba! Senin benden bir isteğin var mı?...
Çoğumuza sormuşlardır kesin çocukluğumuzda, “Anneni mi çok seviyorsun, babanı mı?” diye. İlk başta “Her ikisini de” desek de az ısrar sonucu utanarak, sıkılarak kısık sesle, “Annemi” diyorduk; buna rağmen baba içindeki acıyı bize hissettirmeden tebessüm ediyordu.
Kim bilir, belki de herkesin yanında utanıyordu… 
•    Ama bir gün gelir de kayıp giderse elinden, aile fertlerinin güzel yaşaması için ne tür zahmetlere katlandığını işte o zaman anlarsın.
Cennet ayaklarının altında olmasa da…! (ALINTI)
NOT: Bu yazıyı okuduktan sonra önce şu Hadîs-i Şerîf, sonrada şu duâyı yapmak geldi içimden: 
HADÎS-İ ŞERÎF: Anne veya babası yanında yaşlandığı halde, Cenneti kazanamayan evlâtlara YAZIKLAR OLSUN!!!... 
DUÂ: Allah cc Annelerimizden ve Babalarımızdan razı olsun... RAB'BİM herkese ANNEYE, BABAYA, KARDEŞE, AKRABAYA, KOMŞUSUNA ve KİMSESİZE BAKAN, VATANA, MİLLETE ve HERKESE HAYIRLI EVLATLAR nasip etsin inşallah…" Âmîn. 

Facebook Yorum

Yorum Yazın