A.Raif ÖZTÜRK

A.Raif ÖZTÜRK

Mail: araifozturk@hotmail.com

Sekülerizm Hastalığı ve korunma çareleri…

Sekülerizm; yani dünyevileşme, müminler için kanserden daha tehlikeli bir hastalıktır. Dünyevîleşme, dünyanın ne için var olduğunu, insanın niçin dünyaya gönderildiğini, dünya hayatının gerçek mahiyetinin ne olduğunu kavrayamama hastalığıdır.  

Bu hastalığın en önemli sebebi ise imanda zayıflık ve zafiyettir. Belirtileri ise Dinde laubalileşme, lakaytlık, ibadetleri hafife alma ve geçiştirme, emir ve nehiylerde vurdumduymazlık, amelsizlik, vd. dünyevileşmenin dışa yansıyan tezahürleridir. 

Daha da açacak olursak, yaşadığımız çağda genelde bütün insanlığın, en büyük sorunlarından birisi, hatta başta geleni, dünyaya meyletmek ve Dünyevî kazanımları nihai hedef olarak görmektir.  

Her şeyin sadece bu dünyadan ibaret olduğunu sanmak, lisanen bunu söylemese de, yaşantı olarak öyleymiş gibi yaşamaktır. Dünyevileşme; imanî, ahlakî, sosyal, ticarî meselelerin bütününde kişinin emeğini, gücünü, imkânını dünyevi unsurlara yoğunlaştırmasıdır. Kişinin önceliğini, dünya değerlerine vermesi, kendisini dünyanın çekiciliğine kaptırması ve onun esiri konumuna gelmesidir. 

Bu anlamda dünyevileşme, din’in tam karşıtı olmaktadır. Yani dini inanç, değer ve sembollerin hayatın dışına itilmesi, ikinci plana düşürülmesi veya kişinin hayatında dünyevi hedeflerin planlarken, bu konuda “Rabbim ne der?” yerine, dünyevî avantajlarına öncelik göstermesidir.  

Biz beşer olduğumuz için, unvanımız ne olursa olsun, söylediklerimizi; İlâhî ikaz ve vaadlerle ve O’nun cc Kur’an’ının ve bizlere Rehber olarak gönderdiği Resulünün sözleriyle desteklemek zorundayız. 

  • Sizlere bu Âyet ve Hadîslerden, sadece birkaçını arz edeceğim: 

Kasas Sûresi, 60. Âyet: “Size verilen her şey, yalnızca dünya hayatının metaı ve süsüdür. Allah katında olan ise, daha hayırlı ve daha süreklidir. Yine de, akıllanmayacak mısınız?”   

Hadîd S., 20. Â.: “İyi bilin ki dünya hayatı, bir oyundur, bir oyalanmadır, bir süstür. Kendi aranızda karşılıklı övünme, mal v

e nesli çoğaltma yarışıdır. Tıpkı o yağmura benzer ki bitirdiği ürün, çiftçilerin hoşuna gider. Ama sonra kurur, sen onu sapsarı kurumuş görürsün. Sonra da çerçöp haline gelir. İşte dünya hayatı da böyledir. Âhirette ise kâfirler için şiddetli bir ceza, mü’minler için ise Rab’leri tarafından bir mağfiret ve rıza var! Evet, dünya hayatı bir aldanma metaından başka bir şey değildir.”  

Nâziât S., 37-39. Â.: “Kim azgınlık eder ve dünya hayatını tercih ederse şüphesiz, cehennem onun varacağı yerdir.”  

Fâtır S., 5. Â.: “Ey insanlar! Haberiniz olsun ki, Allah’ın vaadi muhakkak haktır. Sakın bu dünya hayatı sizi aldatmasın, sakın o aldatıcı şeytan, sizi Allah hakkında da aldatmasın”. İkazını yapmaktadır. 

Allah Resulü SAV ise: “Ümmetim için korktuğum şeylerden birisi de benden sonra size, dünya nimet ve zînetlerinin açılması. (sizin de onlara gönlünüzü kaptırmanızdır.) Ben ümmetimin tekrar putlara tapmasından korkmuyorum. Benim korkum, ümmetin dünyevileşmesi, mala, mülke, paraya tapar hale gelmesi, onu yüceltmesi ve dünyayı öncelemesidir. (Buhari, Zekât, 47; Müslim, Zekat 121-122) “Her ümmet için bir fitne vardır, benim ümmetimin fitnesi de maldır.” (Kütübü Sitte Hadis No: 395) 

  • En fakirimizin evindeki eşyalara verilen parayla, ashâb belki hayat boyu, hem de huzur ve şükür dolu şekilde yaşardı… 

Burada vurgulananlar, sakın hâ “Müslüman dünyadan elini eteğini çeksin, fakir olsun” şeklinde anlaşılmasın! Eşyanın, maddenin, paranın, mal-mülkün ve dünyevileşmemenin, insanı yöneten efendi olmasından kaçınılmasına dikkat çekiyoruz.   

Eğer onlar hâkim, insan mahkûm ve hizmetçi olursa, ‘oyuncak, insanla oynuyor’ gibi bir tezat olur. Mal-mülk, insanı ve insanî değerleri yutuyorsa, insanın dünyaya gönderiliş sebebini idrakten ve bu konudaki İslâm prensiplerinden alıkoyuyorsa, işte o zaman insan gerçekten aldanmış ve yukarıdaki ikaz ve tehditlerin şümulüne düşmüş olur.  

Fakat maalesef görünen odur ki; dünyevîleşme çarkı, i

nsanımızı değirmen gibi öğütüyor. İnsan; düşünmeyi, yüce dînimizin vacip kıldığı iman, Kur’ân ve Fıkıh ilimlerini her gün okumayı ve ibâdetlerini ihmal ediyor ise gerçekten çok korkmalı, titremeli ve mutlaka tedbirini almalıdır.  

Bunları engelleyen TV, internet, tüm gereksiz meşguliyetlerden ve bu konuda bilinçsiz arkadaş başta olmak üzere, bu buyruklardan uzaklaştıran her şeyden azami derecede sakınmalı, Yüce Rabbimizin buyruklarına ciddiyetle kulak vermeli ve titizlikle uygulamalıdır.  

Bakınız bu aşağıdaki İlâhî emir de öncelikle Âhiret yurduna hazırlanmayı emrederken, “bu arada da dünyevi çalışmalarını da ihmal etme” anlamındaki ikazı yaptığı sıralamaya lütfen dikkat edelim. Yani; Birinci öncelik Ahiret hazırlığı, tabî ki dünya işlerini de ihmal etmeyin. 

Kasas S., 77. Â.: “Allah’ın sana verdikleriyle Âhiret yurdunu kazanmaya bak, bu arada dünyadan da nasibini unutma, Allah sana ihsan ettiği gibi sen de ihsanda bulun.”  

DUÂ: Âl-i İmran S., 8. Â.; “Ey Rabbimiz, bizi hidayete erdirdikten sonra kalplerimizi kaydırma ve Katından bize bir rahmet bağışla. Şüphesiz, bağışı en çok olan Sensin Sen.”…  

  • Akıllı insan, kendini hesaba çeken ve ölümden sonrası için çalışandır.  

SON olarak Yahya Bin Muâz’dan bir haykırış:  

-“Ey İnsanlar! Ey Müslümanlar! Görüyorum ki; evleriniz Rum Kayseri’nin evlerine, lükse hayranlığınız Kisra’nın tutumuna, servet peşinde koşmanız Karun’un anlayışına, saltanatınız Firavun saltanatına, nefisleriniz Ebu Cehil nefsine, gururunuz Ebrehe’nin gururuna, yaşayışınız sefihlerin yaşayışına benziyor.  

Allah için söyleyin bana, Ümmet-i Muhammed’den olanlar nerede?”

Facebook Yorum

Yorum Yazın