© Dini Haberler 2020

Mustafa Koç öldürüldü mü? Koç Ailesi neden sessiz?

“Tesadüfe bakın ki, kendisi bir gün önce bu ülkenin devlet reisi Erdoğan ile ‘milli tank\' üretimi konusunda özel bir görüşme gerçekleştiriyor. İstanbul\'a dönüyor. Az sonra Davos\'a uçacak ama ‘kalp krizi\' geçiriyor veya geçirtiliyor. Özel doktor yok, ambulans yok, ambulans helikopter yok. Devlet hastanesine götürülüyor. Beykoz\'dan ta Taksim\'e Koç\'ların hastanesine getiriliyor”

 
Grup sayfamıza katılmak için >>> TIKLAYINIZ

Dinihaberler.com.trYeni Söz Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Kemal Özer çarpıcı bir iddiada bulunarak, geçtiğimiz günlerde vefat eden Mustafa Koç'un öldürülmüş olabileceği ihtimalini gündeme taşıdı. Akıllara takılan bazı sorulara da yazısında yer veren Özer, bakın bu konu hakkında neler yazdı:

KOÇ AİLESİ NEDEN SESSİZ?

Türkiye'nin en zengin ve en etkili sermaye grubunun yönetim kurulu başkanı olan Mustafa Koç, 21 Ocak günü vefat etmişti.

Aradan kırk günden fazla bir zaman geçti ve Mustafa Koç sanki hiç yaşamamış ya da genç yaşta ölmemiş gibi artık kimsenin gündeminde değil.

Kral ölünce herkes yeni kralcı olurmuş ya, medya mensupları artık öyleler. Yeni kralcılar, Ömer Koç'un faziletlerinden söz ediyor, methiyeler düzüyorlar.

‘Ömer Koç' diye birinin olduğunu kamuoyu neredeyse yeni öğrendi. Hatta iddia o ki, baronlar kulübü TÜSAİD'a ömründe ilk kez Şubat ayında gitmiş Ömer bey.

Yeni kralcılardan öğrendiğimize göre kendisi Koç Grubu'nun başkan vekiliymiş. Koç Topluluğu'nun yüzde 60'ını oluşturan Tüpraş, Aygaz, Opet gibi enerji şirketlerini zat-ı alileri yönetiyormuş. TÜSAİD'a giderek, ‘ben de varım' mesajı vermiş...

54 yaşındaymış ve dışa dönük biri değilmiş. İngilizce, Almanca, Fransızca, Farsça, Arapça gibi lisanları biliyor, İslam sanatı başta olmak üzere sanatın her türüyle ilgileniyor, dünyanın en büyük kitap koleksiyonuna sahipmiş. New York Columbia Üniversitesi'nden lisans ve iş idaresi yüksek lisans dereceleri almış. (Demek ki bir Columbia Üniversitesi yazısı yazmak üzerimize vacip oldu)

Neyse konumuz Ömer Koç veya Koç ailesinin işleri değil. Bizim derdimiz Mustafa Koç'un ölümü.

6 Şubat'ta Mustafa Koç'la ilgili uzunca bir yazı kaleme almıştım. Aile'nin bu yazıyı okuduğunu biliyorum. Hatta müzakere ettiğini de.

Yazımızda “Tesadüfe bakın ki, kendisi bir gün önce bu ülkenin devlet reisi Erdoğan ile ‘milli tank' üretimi konusunda özel bir görüşme gerçekleştiriyor. İstanbul'a dönüyor. Az sonra Davos'a uçacak ama ‘kalp krizi' geçiriyor veya geçirtiliyor. Özel doktor yok, ambulans yok, ambulans helikopter yok. Devlet hastanesine götürülüyor. Beykoz'dan ta Taksim'e Koç'ların hastanesine getiriliyor” dedikten sonra aşağıdaki can alıcı soruları sorup ilgi ve bilgi bekledik. Lakin aradan bir ay geçmesine rağmen Koç ailesinden çıt çıkmadı. Nedenini sadece biz değil, yeni kralcı tayfa hariç herkes merak ediyor.

Biz o soruları bir kez daha soralım:

Ailenin özel doktorları kalp krizi sırasında neredeydiler? Kalp riski olan biri koşu bandına nasıl çıkarıldı? Neden ta Taksim Alman Hastanesi'ne getirildi? Birileri bu güne kadar Koç'un yiyeceğine aşırı iştah açıcı maddeler mi ekledi de bu denli fazla kilo aldı? Neden zamanında önlem alınmadı da, çok riskli bir işlem olan mide küçültme ameliyatına ikna edildi? Ona bunları kim ya da kimler yaptı?

Beykoz Devlet Hastanesi'ne geldiğinde sağ mıydı, yoksa ölmüş müydü? Sağ ise neden uzak bir hastaneye sevk edildi? Ölmüş ise neden gönderildi? Kendisineotopsi yapıldı mıKan ve doku örnekleri alındı mı? Ülkenin en zengin işadamının genç yaşta kalp krizi geçirmesi ve üstelik milli tankı konuştuğu Erdoğan'la görüşmesinden bir gün sonra ölmesi savcıların dikkatini çekti mi ve harekete geçtiler mi?

Bunlara şu soruları da ekleyelim:

Koç ailesi bu konu hakkında şu ana kadar neler yaptı ya da ne yapacak? Ölüm nedeni sadece Koç Grubu'na ait bir hastanede birkaç doktor raporundan mı ibaret, yoksa kriminolojik bir inceleme yapıldı mı? Defin öncesinde otopsi uygulandı mı?

Bunlar ve daha fazlası kamuoyuna açıklanmamış sırlar. Birileri ‘bunlar kimseyi ilgilendirmez' diyemez. Zira kişi ister hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak şekilde vadesi yettiği için vefat etmiş olsun, isterse de şüpheli haller barındırsın sonuçta ölen bir insan. Üstelik sıradan bir insan değil, sıra dışı bir hikâyesi olan ve ülkenin en zengin ailesinin en tepesindeki kişisi. Yani sır dolu bir hikâyeden söz ediyoruz.

Zengin, etkin ve güçlü kişilerin bazı tercihleri veya ibrenin yönündeki basit değişimler bile ağır faturalara mâl olabilir.

Tesadüfe bakın ki, Mustafa Koç'un vefatından sadece 2 hafta sonra, 100 yıllık sırlarımızı da taşıyan bu ailenin en büyük daha da önemlisi ülkenin en büyük enerji şirketinde kontrollü bir yangın çıkıveriyor. Bu da yetmiyor sadece üç gün sonra herkesin Koç Grubu'nun (Ömer Koç tanınmadığı için olabilir) başına geçeceğini düşündüğü Ali Koç, grubun bir otomotiv şirketinde iken düşerek omzunu kırıyor.  Ameliyata alınarak omzuna çivi takılıyor. (Ülkemizdeki her yüz kişiden 15'ine taktıkları çividen)

Üstelik baz istasyonu gibi çalışıp bedene radyasyon taşıyan çivilerden…

Bir gazete, ‘Mustafa Koç öldü mü, öldürüldü mü?' diye manşet atıp pek çok soru yöneltiyor ama en basit şey için tekzip yayınlayanlar bu konuda susuyorlar. Bu kapsamda bir yazı yazıldığında veya haber yapıldığında, aynı gün veya en geç ertesi gün mutlaka noter aracılığı ile tekzip veya mahkemeden çağrı alırsınız ama ülkenin Koç'undan ses çıkmıyor.

Şaşmamak, varlıklı veya varlıksız kimseler adına endişelenmemek, ülkem adına üzülmemek ve ‘neler oluyor' diye sormamak mümkün değil?

Koç ailesine, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı'na, istihbarat teşkilatlarına ve tüm ilgililere soruyoruz. Sahi neler oluyor? Kaynak: Yeni Akit

 

Grup sayfamıza katılmak için >>> TIKLAYINIZ

 

 

 

DiniHaberler.com.tr

İlginizi Çekebilir

Sokak röportajı saçmalığına ne zaman son verilecek?

Irkçılar, sokak röportajı sırasında başında üşüştükleri Suriyeli çocuklara küfretti ve saldırı girişiminde bulundu.

Tesettürden vazgeçme

Genç Dergisi medyanın görmezden geldiği mütesettir kadınların hikayesini okuyucularına aktarıyor.

Metaverse “intibak” sağlanabilecek bir ortam mıdır?

Manisa İl Müftülüğü “metaverse” konusunda aceleci sonuçlara varmış!

Türkiye'yi ayağa kaldıracak gelişme! Hepsi işin içindeymiş

Sabah gazetesi yazarı Dilek Güngör, TL'ye erişmekte zorlanan Londralı bankaların, Türkiye'de iş yapan bazı şirketleri paravan olarak kullandığını, Türk şirketlerin buradan TL krediyi çekip, Londra'daki bankaya taşıdıklarını ya da dolar hesaplarını TL'ye çevirtip, Londra'da mevduat hesabı açtıklarını hatırlattı. "Londra'da bire 10 faizi alan bizim şirketler bu alışverişten memnundu. Fakat Londra'ya ulaştırdıkları TL'ler sonra Türkiye'de spekülatif işlemlerde kullanılıyordu" diyen Güngör, "Yine mi Brütüsler!" başlıklı yazısında, "Son dönemde bizim Brütüs'lerin (yine aynı isimler) o çetelere her an kullanacakları TL'yi park etmeye başladığını duyuyorum. Hem de öyle az buz rakamlar değil… Şirketler arasında Türkiye'nin dev holdinglerini mi ararsınız, gıdacılarını mı, limancılarını mı, inşaatçılarını mı… Büyükler 500'er milyon TL'nin üzerinde parayı göndermişler. Biraz daha küçükler 250'şer milyon TL" ifadelerini kullandı.

Yazarlarımızdan Abdullatif Acar'ın Yeni Kitabı Çıktı

Huzur ve saadete ulaşmak her insanın en öncelikli hedeflerindendir. Ancak her nedense bunu hep yanlış yerlerde arıyoruz. Nefsimizin doyumsuz arzuları, şeytanın telkinleri, heva ve hevesimiz bizi yanıltıyor. Anlık düşünüyor ve karar veriyoruz.

Robert Kolej’den Boğaziçi’ne .... -II

Boğaziçi tartışmalarından yola çıkılarak kültürel iktidarın serencamını görmek mümkün…

TÜM HABERLER