© Dini Haberler 2020

Neşeli dindar kızlar iyi de, mutsuz delikanlılar kötü mü?

Gazeteci yazar İsmail Kılıçarslan'ın dindar kızların ve İslamcı delikanlıların durumunu ele aldığı yazısının yankıları devam ederken, İnternethaber Yazarı Hatice Kübra konuya farklı bir açıdan yaklaştı ve 'orta yollu' değerlendirmelerde bulundu.

İŞTE O YAZI:

İsmail Kılıçarslan "Neşeli dindar kızlar, mutsuz İslamcı delikanlılar" diye bir yazı yazdı. Yazıda İslamcı erkekleri bildiğin gömmüş. Otur ruhlarına bi Fatiha oku, yani o derece.

Bayramdı, tatildi, siyasetten bunalmışlıktı derken gündemsizlikten gevşeyen parmakların imdadına yetişti İslamcı kesimin kız-erkek çatışması. Yazıdan ziyade yazıya yapılan yorumlar daha bi "neşeliydi".

Meğer ne kadar dertliymiş millet.

Kızlarda yazıdan dolayı bi dört köşe olma hali... Erkekler isyan modunda...

Hatta bir grup İslamcı delikanlının yazıdan etkilenip, aylık konferans, seminer, panel (artık Allah ne verdiyse) planlaması yaptığı bile konuşuluyor.

Ee şimdi hakkını yemeyelim, yıllardır "şallılar şöyle, şallılar böyle" diye çekiştirilmedik tarafı kalmayan şalların intikamını, bir çırpıda alıvermiş.

Fakat fazla toptancı olmuş sanki. 

Arada gayretkeş İslamcı delikanlılar harcanmış mı ne?

Misal, "Dostluğun, çayın, kahvenin, kafenin, caminin hakkını kızlarımız veriyor" diyor. 

Bi kere çay deyince duracaksın azizim. İslamcı delikanlılar çayın hakkını dibine kadar veriyor, hatta çay üstüne yapılmadık güzelleme kalmadı zannımca.

Hem kafelerin hakkını vermek de kızlara mahsus olmasa gerek. Gerçi kafelerin hakkını vermek kızlara nasıl bir artı sağlar onu da bilemiyorum. 

Kafelerin hakkını veren kızlara karşı, taburelere tüneyen delikanlılar! 

Wuuu çetin mücadele! 

Tabureli mekanlara karşı bu indirgemeci bakış da neyin nesi? Kafe sosyal hayatın parçası da tabure değil mi arkadaş?

Sonra camiler mesela... 

Cuma'dan Cuma'ya camilere bi selam çakıp geçen gençliğe inat, uzunca bir süredir bilhassa sabah namazlarında cemaat olan gençler bu camianın evladı değil mi? 

Adem Özköse'nin başlattığı "sabah namazı devrimi"ne katılan İslamcı delikanlılar da"mutsuzlar" grubuna dahil mi?

Nargile mevzusu da derin aslında. 

Nargileye gömülmüş, "Ortadoğu'nun hali ne olacak?" diye düşünürken, ezanı duyunca namaza kalkan, dönünce de kaldığı yerden devam eden İslamcı erkekleri nereye koyacağız misal?

Üstelik nargile konusunda kızlarımıza haksızlık ediliyor. Gayet hakkıyla nargile fokurdatan bi dolu genç kız var. Mekanlarda birini görüp, öbürüne gözünü kapatmak pozitif ayrımcılıkdan farklı birşey olsa gerek.

Suriyeli yetimleri dert edinen, o seminer senin, bu konferans benim "ne duysam kardır" diyen, çokça kitap okuyan, iyi eğitimli, iki dilli dindar genç kızlar elbette var. 

Ama eğri oturup doğru konuşmak gerekirse, "neşeli" olmanın ötesinde "eğlence" odaklı, "bugün ne giysem, bugün ne sürsem, akşam hangi kafede salınsam da boy göstersem, şurdan selfie çekelim, burdan check-in yapalım" dan başka derdi olmayan kızları da var bu camianın.

"Ama şuurlu kızlar, şuursuz erkekleri sayıca döver" diyeceksek; velev ki döver.

Eeee? Sonuç?

Yıllarca şallı kızlar eleştirisi yapıldı da ne oldu? Sonuçta bu sosyolojik bir durum.

"İslami kesimin kızları mı erkekleri mi daha janjanlı?" tartışmasından bişey çıkmaz.

Hasılı; bu camianın şallı kızlar, nargileci erkeklerden çok daha büyük bir "gençlik" sorunu var. Ayrı ayrı eleştireceksek bi dünya açık buluruz. İşin magazinini yapmak çok kolay. Ve fakat gerçekten bir derdimiz varsa bunu "gençlik" üzerinden değerlendirmeden bir yere varamayız.

Bize topyekün bir bakış lazım. 

Bugün İslami camianın gençleri, istisnaları olmakla birlikte mefkuresiz.

Gençlere siyasetten başka bir aksiyon sunmayan büyüklerimiz ne yapıyor acaba?

Ne yapacaklar?

Pek muhterem hocalarımız İslamcı delikanlılara gaz vermekle meşgullermiş. Gazı alan İslamcı delikanlı da öyle üstten üstten mutsuzluğa yelken açıyormuş. Evet, içeriden bakınca bunu söylemek mümkündür.

Fakat şöyle uzaktan bakınca, bu ülkenin pek muhterem hocalarının bir haftadır gündeme geldikleri konuya bir bakalım: "oral seks haram mı, değil mi?"

İslami kesimin önde gelen iki hocası, biri Ali Rıza Demircan birisi Cübbeli Ahmet Hoca, birbirlerine boyuna bu konuda laf yetiştirme derdinde.

Gerçekten başka bir derdimiz kalmadı mı?

Dolayısıyla şalını savurup gezen genç kızlara da, nargilesini tüttürürken ülke kurtaran delikanlıya da fazla yüklenmenin alemi yok.

Tam 13 yıldır İslamcı gelenekten gelen insanlar yönetiyor bu ülkeyi. 

Sürekli vesayetle mücadele etmek "insan yetiştirme" düsturunu 13 yıldır ihmal etmenin gerekçesi olabilir mi? 

Bilakis, bu mücadeleler "insan yetiştirmek" için gayret sebebi olmalıydı.

Her türlü imkana erişmişken, devletin ve özel sektörün desteği arkaya alınmışken, yasaklardan kurtulmuş rahatlamışken ne yapıldı?

Sürekli kavga etmekten, gençleri unuttular. Hatta gençleri kavgalarının aracı haline getirdiler. 

Kimse de "bu gençler bizim yarınlarımız olacak, bu konuyla ilgili politikalar geliştirelim"demedi. 

Varsa yoksa belediyelerin düzenlediği konferanslar, seminerler. Ehh, onların da nasıl bağlantılarla, ne gibi hesaplarla yapıldığı ortada. Gerçi onlar da olmasa nasıl "neşeli kızlar", "mutsuz erkekler" kıyası yapılacaktı değil mi?

Sürekli inşa ve ihya sürecinden bahsediliyor. Gençler olmadan neyin ihyası, neyin inşası Allah aşkına?

Eğitim sisteminden tutun da medyasına kadar her şeyimiz sapır sapır dökülürken, İslamcı delikanlıların durumu gayet doğal.

Ne verildi de ne bekleniyor gençlerden?

Bugün İslami kesimin gençlerinin içinde bulunduğu hal, iyisiyle de kötüsüyle de bu kesimin aynasıdır. Bunu dert edinip, kendini görmek isteyen dönüp dönüp aynaya baksın.

Bu mesele bizim en önemli ve ivedi meselemizdir.

Hay Allah, fazlaca kaptırdım kendimi. Her an atarlı dindar kız ilan edilebilirim.

Yazıyı bitireyim de arkadaşlarla seminere falan gideyim. Çünkü neşeli dindar kız olmak bunu gerektirir.

 

İsmail Kılıçarslan'ın, Neşeli dindar kızlar, mutsuz İslamcı delikanlılar Yazısı için Tıklayınız

 

İlginizi Çekebilir

Sokak röportajı saçmalığına ne zaman son verilecek?

Irkçılar, sokak röportajı sırasında başında üşüştükleri Suriyeli çocuklara küfretti ve saldırı girişiminde bulundu.

Tesettürden vazgeçme

Genç Dergisi medyanın görmezden geldiği mütesettir kadınların hikayesini okuyucularına aktarıyor.

Metaverse “intibak” sağlanabilecek bir ortam mıdır?

Manisa İl Müftülüğü “metaverse” konusunda aceleci sonuçlara varmış!

Türkiye'yi ayağa kaldıracak gelişme! Hepsi işin içindeymiş

Sabah gazetesi yazarı Dilek Güngör, TL'ye erişmekte zorlanan Londralı bankaların, Türkiye'de iş yapan bazı şirketleri paravan olarak kullandığını, Türk şirketlerin buradan TL krediyi çekip, Londra'daki bankaya taşıdıklarını ya da dolar hesaplarını TL'ye çevirtip, Londra'da mevduat hesabı açtıklarını hatırlattı. "Londra'da bire 10 faizi alan bizim şirketler bu alışverişten memnundu. Fakat Londra'ya ulaştırdıkları TL'ler sonra Türkiye'de spekülatif işlemlerde kullanılıyordu" diyen Güngör, "Yine mi Brütüsler!" başlıklı yazısında, "Son dönemde bizim Brütüs'lerin (yine aynı isimler) o çetelere her an kullanacakları TL'yi park etmeye başladığını duyuyorum. Hem de öyle az buz rakamlar değil… Şirketler arasında Türkiye'nin dev holdinglerini mi ararsınız, gıdacılarını mı, limancılarını mı, inşaatçılarını mı… Büyükler 500'er milyon TL'nin üzerinde parayı göndermişler. Biraz daha küçükler 250'şer milyon TL" ifadelerini kullandı.

Yazarlarımızdan Abdullatif Acar'ın Yeni Kitabı Çıktı

Huzur ve saadete ulaşmak her insanın en öncelikli hedeflerindendir. Ancak her nedense bunu hep yanlış yerlerde arıyoruz. Nefsimizin doyumsuz arzuları, şeytanın telkinleri, heva ve hevesimiz bizi yanıltıyor. Anlık düşünüyor ve karar veriyoruz.

Robert Kolej’den Boğaziçi’ne .... -II

Boğaziçi tartışmalarından yola çıkılarak kültürel iktidarın serencamını görmek mümkün…

TÜM HABERLER