Yâ Sabır!
MEDYAUlus’taki patlamadan birkaç gün sonra, Kızılay’a inmek için otobüse binip oturdum.
Arkamda 65’in üstünde bir teyze. Önümden bindiği ve kartını basınca “65 yaş” sesi çıktığı için yaşını bildim. Sonraki durakta bir 65 yaş üstü teyze daha binip mezkûr teyzenin yanına oturdu. Yâni arkamda, iki teyze oldu. Otobüs bir yerden geçerken ne olduysa teyzelerden biri, “Zâten sinirlerim bozuk olanlara” diye başladı. Diğeri de ona katıldı. Aman Allahım! O nasıl bir üslûp, o nasıl bir kabalık. Efendim, bir kişinin inadından yüz insan ölmüş. Geberseymiş de kurtulsaymışız. Diğeri atıldı. “Müşâhade altına alınmalı. Gözleri deli deli bakıyor.”
Lafın bini bir para. Önlerinde bir başörtülünün oturmasının tahrik edici olduğunu söylemeye gerek yok sanırım. Bir arkadaşım böyle teyzelere “Şirret Cumhuriyet Kadınları” adını taktı. Aynen böyle. Şirretlik ki nasıl anlatamam. Ama, kibarlığı elden bırakmadan.
“Ah hanımefendiciğim! Ben böyle değildim. Kindar oldum. Ahlâkımızı bozdu bunlar.”
“Aynen ben de öyle. Kimyamız bozuldu.”
“Oğlu da yurt dışına gitti.”
“Kendi de Japonya’daydı. Ne işi varsa… Kesin paraları saklamaya gitmiştir.” Burada gülmek lâzımdı ama, sürekli “Sakin ol” diye kendimi teskin ettim.
“Ülkeyi yüz elli yıl geriye götürdü.” Böyle diyen hanımın telefonu çaldı. Bir tanıdığı ambulans şoförüymüş. Van’dan hasta getirmişler. O ara aramış. Sonra oğlundan bahsetti. Dün gece yurt dışından gelmiş. Havaalanından sağ sâlim gelene kadar gözünü kırpmamış.
Yüz elli yıl geri giden ülkeye bakar mısınız?
Aslında, nimetlerden sırf kendileri faydalanınca sorun yok. Van’daki hastanın ne işi var Ankara’da? Yurt dışına çıkmak bir tek onların hakkı.
Terörün istediği kaos çıkması değil mi? “Ben buna prim vermeyeceğim.” diyerek ses etmedim. Teyzelerin sayacakları bitti. Birden sustular. Sanırsın küstüler. Düşünsenize, iki yabancının ortak konusu, nefret. Erdoğan nefreti. Ezber ettikleri laflar bitince birbirleriyle bir şey konuşamayacak kadar birbirlerine yabancılar. Eh benden de iş çıkmadı. Bayağı sağlam çıktım.
Aslında bu kadar sağlam değilimdir. Yakın zamanda bir aktardaydım. Alacağım karışım ile ilgili bilgi alıyorum. Arkadan bir el omuzuma vurdu. “İşiniz bitti gâliba.” İşim bitmemişti. Bitmediği gibi kadının omuzuma vuruşu ve üslûbu çok rahatsız ediciydi. “Sıradan çık.” der gibi. “Herhâlde ben alındım.” diye kenara çekilip kasaya ilerledim. Bana bilgi veren eleman kasaya gelerek konuşmaya devam etti. Sonra eğilerek, “Ben o müşteri yerine özür dilerim.” deyince tepem attı. Demek ki şirret bir teyze olduğu husûsunda yanılmamışım. İşim bitince arkadan yaklaşıp omuzuna iki kere vurdum. “Böyle vurmakla olmuyor. Biraz medeniyet lütfen.”
Arkamı dönüp çıktım. Çok rahatlamıştım ama, seviyemi de o hanımın seviyesine yaklaştırmıştım maalesef.
Neyse, otobüse dönelim. Bir süre sonra, sessizliğin imdâdına bir cep telefonu yetişti. Bir adam, yüksek sesle cep telefonuyla konuşunca, teyzelerden birisi kızdı. Diğeri “Yabancı gâliba” dedi.
“Olsun bizimkiler de yapıyor.” dedi diğeri. Hah… Teyzenin içinde kalanın sırası şimdi geldi. Belki de beni zıplatacağını ümid ettiği şeyin.
“Bir de ceplerinde ezan sesi çaldıranlar var. Ay telefonun şöyle güzel bir melodisi olur. O ne öyle. Hıh ..Ezan..” Ha şöyle teyze. Sadede gel. Esas derdini söyle.
Sakın yanlış anlamayın. Bu teyzeler eskiden böyle değilmiş. Kendilerinin de ifâde ettiği gibi Ak Parti, ahlâklarını, kimyalarını bozmuş. Vedâlaşırken, Beylerbeyi’nin zürefâsı gibiydiler.
“Size iyi günler hanımefendiciğim.”
“Size de hanımefendiciğim”
Bugünlerde çok sabırlı olmalıyız. Her yanlış sözümüz, her yanlış hareketimiz, terörün amacına hizmet eder. Sabır...
Kerime Yıldız / Vahdet Gazetesi
İlginizi Çekebilir
Sokak röportajı saçmalığına ne zaman son verilecek?
Irkçılar, sokak röportajı sırasında başında üşüştükleri Suriyeli çocuklara küfretti ve saldırı girişiminde bulundu.
Tesettürden vazgeçme
Genç Dergisi medyanın görmezden geldiği mütesettir kadınların hikayesini okuyucularına aktarıyor.
Metaverse “intibak” sağlanabilecek bir ortam mıdır?
Manisa İl Müftülüğü “metaverse” konusunda aceleci sonuçlara varmış!
Türkiye'yi ayağa kaldıracak gelişme! Hepsi işin içindeymiş
Sabah gazetesi yazarı Dilek Güngör, TL'ye erişmekte zorlanan Londralı bankaların, Türkiye'de iş yapan bazı şirketleri paravan olarak kullandığını, Türk şirketlerin buradan TL krediyi çekip, Londra'daki bankaya taşıdıklarını ya da dolar hesaplarını TL'ye çevirtip, Londra'da mevduat hesabı açtıklarını hatırlattı. "Londra'da bire 10 faizi alan bizim şirketler bu alışverişten memnundu. Fakat Londra'ya ulaştırdıkları TL'ler sonra Türkiye'de spekülatif işlemlerde kullanılıyordu" diyen Güngör, "Yine mi Brütüsler!" başlıklı yazısında, "Son dönemde bizim Brütüs'lerin (yine aynı isimler) o çetelere her an kullanacakları TL'yi park etmeye başladığını duyuyorum. Hem de öyle az buz rakamlar değil… Şirketler arasında Türkiye'nin dev holdinglerini mi ararsınız, gıdacılarını mı, limancılarını mı, inşaatçılarını mı… Büyükler 500'er milyon TL'nin üzerinde parayı göndermişler. Biraz daha küçükler 250'şer milyon TL" ifadelerini kullandı.
Yazarlarımızdan Abdullatif Acar'ın Yeni Kitabı Çıktı
Huzur ve saadete ulaşmak her insanın en öncelikli hedeflerindendir. Ancak her nedense bunu hep yanlış yerlerde arıyoruz. Nefsimizin doyumsuz arzuları, şeytanın telkinleri, heva ve hevesimiz bizi yanıltıyor. Anlık düşünüyor ve karar veriyoruz.
Robert Kolej’den Boğaziçi’ne .... -II
Boğaziçi tartışmalarından yola çıkılarak kültürel iktidarın serencamını görmek mümkün…