Namaz kılmayan imam, müezzin, müftü - Faruk ÇAKIR Yazdı
MEDYAYeni Asya Yazarlarında Faruk Çakır köşesinde imam hatipler ve namaz şuuru konusunu işledi
Eğitimde ve ahlâkî değerlerdeki aşınmayı görmeden övünmeyi tercih ediyoruz
İdarecilerimiz de bu konuda çok maharetli. “Şu kadar yeni okul binası yaptık, bu kadar okulun çatısını yeniledik, şuradaki okul binalarını da depreme dayanıklı hale getirdik” diyerek işlerini yaptıklarını zannediyorlar.
Oysa eğitimdeki kalite her geçen gün biraz daha azalıyor. Bunun yanında, cemiyetin ahlâkını tehdit eden müstehcenlik başta olmak üzere düşmanlar ise çoğalıyor. Bu sıkıntıları hem bir veli olarak görüyoruz, hem de eğitimcilerle, öğretmenlerle yaptığımız sohbetlerde görebiliyoruz. Geçen gün bir öğretmenle yaptığımız kısa şehir içi yolculuğunda öyle şeyler anlattı ki, “Ümitvar olunuz!” müjdesini almamış olsaydık ümitsizliğe kapılma ihtimali vardı.
Eğitimin tamamında sıkıntılar var, ancak din eğitimindeki sıkıntıların yansıması çok daha başka. Türkiye’yi idare edenler; kalite ve eğitim muhtevasına bakmadan imam hatiplerin sayısını arttırmakla meseleyi halledeceklerini düşünüyorlar. Sistemdeki sıkıntılar nazara verildiğinde de art niyet aranıyor.
Günümüzde, “Namaz kılmayan imam, müezzin, müftü ve vâiz”lerin ortaya çıkma ihtimalinden bahsediliyor ki, dizlerimizi dövmemiz gereken bir durum olur. “İmam-hatipler SOS veriyor…” diyen Ali Eren’in sözleri can yakıcı. Bir kısmını paylaşalım:
“2013’de, Ensar Vakfı’nda bir toplantı yaptık. Toplantının konusu, ‘İmam-Hatip talebelerine nasıl namaz şuuru verebiliriz?’ idi. Buna niçin lüzum gördük? Çünkü imam-hatip talebelerinin çoğu namaz kılmıyor. 5 vakit namazı bırakın Cuma namazı bile kılmıyorlar. (...) Kabul edilecek bir şey değil, ama böyle olacağı baştan belli. Çünkü bu okullardaki öğretmenler namaz kılmıyor ki, talebeleri kılsın. (Hepsi değil tabiî. Kılanlara sözümüz yok.)
“(Toplantıya katılan bir ilçenin) Millî Eğitim Müdürü şunları söyledi: ‘Arkadaşlar! (...) bu okullardaki meslek dersleri (dînî dersler) öğretmenleri namaz kılmıyor.’
Ensar Vakfı’nın 28 Haziran Pazar günü verdiği iftarda konuşan Sayın Cumhurbaşkanı, yaptıkları hizmetleri anlatırken sözü imam-hatip okullarına getirdi ve bir tanıdığının şöyle söylediğini nakletti: ‘İmam-hatipte okumak bir yana, imam-hatip tabelâsının altından geçmek bile yeter evlâdım.’ Ama hayır! Gerçekler Sayın Cumhurbaşkanı’nın o tanıdığının sözlerini doğrulamıyor. Bütün liselerin tabelâlarını indirip yerine imam-hatip tabelâları assak, herkesi bu tabelâların altından geçirsek bile, hiçbir kimse 2 rek’ât namaz kılacak şuura ermez.
Tabelânın altından geçmek şöyle dursun, imam-hatibin içine de girse, talebe olup senelerce okusa da maalesef bu bile namaz kılmalarına yetmiyor. (...) İmam-hatip mezunlarının bir kısmı diğer fakültelere gidiyorsa da çoğu ilâhiyatlara gidiyor. İlâhiyat mezunları da imam, müezzin, müftü, vâiz oluyor… Al sana namaz kılmayan imam, müezzin, müftü, vâiz…(...) Bu vaziyetteki okulları açmak övünülecek değil dövünülecek bir durumdur. (...) Çok acele edilmesi lâzım. Çünkü imam-hatipler SOS veriyor.” (Vahdet, 4 Temmuz 2015)
Bütün okullarda sıkıntı var, ama çok umut bağlanan imam hatip liselerindeki durumu da vahim. “Namaz dinin direği” olduğuna göre, öğrenciye namaz şuuru veremeyen bir eğitim sistemi başarılı kabul edilebilir mi? Hele hele, “Namaz kılmayan imam, müezzin, müftü, vaiz”lerin olma ihtimali uykularımızı kaçırmalı.
Ya Rab! Bu ciddî tehlikelere karşı bizi ve neslimizi koru. Amin.
Faruk ÇAKIR/Yeni Asya
İlginizi Çekebilir
Sokak röportajı saçmalığına ne zaman son verilecek?
Irkçılar, sokak röportajı sırasında başında üşüştükleri Suriyeli çocuklara küfretti ve saldırı girişiminde bulundu.
Tesettürden vazgeçme
Genç Dergisi medyanın görmezden geldiği mütesettir kadınların hikayesini okuyucularına aktarıyor.
Metaverse “intibak” sağlanabilecek bir ortam mıdır?
Manisa İl Müftülüğü “metaverse” konusunda aceleci sonuçlara varmış!
Türkiye'yi ayağa kaldıracak gelişme! Hepsi işin içindeymiş
Sabah gazetesi yazarı Dilek Güngör, TL'ye erişmekte zorlanan Londralı bankaların, Türkiye'de iş yapan bazı şirketleri paravan olarak kullandığını, Türk şirketlerin buradan TL krediyi çekip, Londra'daki bankaya taşıdıklarını ya da dolar hesaplarını TL'ye çevirtip, Londra'da mevduat hesabı açtıklarını hatırlattı. "Londra'da bire 10 faizi alan bizim şirketler bu alışverişten memnundu. Fakat Londra'ya ulaştırdıkları TL'ler sonra Türkiye'de spekülatif işlemlerde kullanılıyordu" diyen Güngör, "Yine mi Brütüsler!" başlıklı yazısında, "Son dönemde bizim Brütüs'lerin (yine aynı isimler) o çetelere her an kullanacakları TL'yi park etmeye başladığını duyuyorum. Hem de öyle az buz rakamlar değil… Şirketler arasında Türkiye'nin dev holdinglerini mi ararsınız, gıdacılarını mı, limancılarını mı, inşaatçılarını mı… Büyükler 500'er milyon TL'nin üzerinde parayı göndermişler. Biraz daha küçükler 250'şer milyon TL" ifadelerini kullandı.
Yazarlarımızdan Abdullatif Acar'ın Yeni Kitabı Çıktı
Huzur ve saadete ulaşmak her insanın en öncelikli hedeflerindendir. Ancak her nedense bunu hep yanlış yerlerde arıyoruz. Nefsimizin doyumsuz arzuları, şeytanın telkinleri, heva ve hevesimiz bizi yanıltıyor. Anlık düşünüyor ve karar veriyoruz.
Robert Kolej’den Boğaziçi’ne .... -II
Boğaziçi tartışmalarından yola çıkılarak kültürel iktidarın serencamını görmek mümkün…