© Dini Haberler 2020

Kur’an-ı Kerim-i güzel okuma yarışması devam etsin

Nusret Yusufoğlu, TRT 1’deki Kur’an-ı Kerim’i güzel okuma yarışmasının devam etmesi gerektiğini belirtti.

Bu program yeni başladığında medyadan ve çevremizden olumlu-olumsuz yorumlar geliyordu. Ancak kendim görmeden de karşı tarafa bir kanaat belirtmek istemiyordum.

Derken, bir dostumun, “Senin alanın, faydalanacağını umarım”  tavsiyesini de göz önünde bulundurarak, bir bölümünü izleme fırsatı buldum ve çok hoşuma gitti. Bu sefer zaman kaybetmeden geçmiş bölümleri internetten buldum ve bir heyecanla baştan başlayıp tek tek, itinalı bir şekilde izlemeye koyuldum.

Ne diyeyim! Bende bıraktığı ilk intiba, dostuma hak vermek oldu. Sonra tabir yerindeyse şimdiye kadar gerek çeşitli hocalarımdan aldığım eğitimimin ve gerekse de resmi kurum olan T.C. Diyanet Başkanlığı’nın dışarıya çok yanlış yansımış kirli bilgilerinin bir tashihinin yapıldığını hemen fark ettim.

Resmi görevli olmadığım için “Tashihi Huruf” ve benzeri kurslardan şimdiye kadar yararlanamadım. Bu sebeple programı, kadri büyük ve ele geçmez bir fırsat addettim... Bu program süresince değerli ‘Jüri Hocaları’mın her birini ve kullanılan meşhur tabirle değerli “Kur’an Bülbülleri”nin her birini, bilgilerinden istifade etmek için bir nimet ve değer bildim. Öyle ki, her yeni bölümü merakla bekler bir hale geldiğimi sonradan fark ettim.

Arkadaşlarım, şimdiye kadar benim için “çok güzel Kur’an okuduğumu” söyleseler de belli bir makamata sahip olmadığımın ve çok çok eksiklerimin olduğunun hep farkındaydım. Tüm açıklığıyla şunu söyleyebilirim. Bu programı düzenleyen, emeği geçen “en tepeden en aşağıya kadar” herkese ayrı ayrı teşekkür ederim.

Tabii ki söyleyeceklerim bu kadar değil. Hocalarımın iki yıl boyunca sergiledikleri kompozisyonda benim gibi binlercesine, milyonlarcasına çok katkılarının olduğunu düşünüyorum. Onları yâd etmeden geçmek haksızlık olur. Babacan ve “Hocaların hocası” sıfatıyla Mehmet Ali Sarı hocamın, “Evlat, bizi yaktın, bitirdin yahu! Buna hakkın var mı?  ... Çok güzel okudun!” ifadeleri beni bitirirdi.

İlhan Tok hocamın, tok duruşu, üstat havası ve bunu puanlara da yansıtması takdire şayandır.

Halil Necipoğlu hocamızın da beni en çok bitiren yönü, duygusallığın etkisiyle “ben bir şey demeyeceğim” demesi ve gözyaşlarına sözü bırakması ve bazen de “Ve fakat... Yıldızlarla beraber , 100 puan!” tavrı oluyordu.

Hafız Osman Şahin hocamız bir denetmen gibi ay finallerine katılması ve tabir yerindeyse Yasin Suresi 14. ayetinde geçen, “Biz de bir üçüncüsüyle onları güçlendirdik” ayetine nispet gibi jüriye takviye üye olarak katılması ayrı bir hoş sâdâ bırakıyordu bende.

Osman Eğin hocamızı ise açıkçası ben tanımlamak istemiyorum, yanlış yapabilirim diye. Mest eden ayet açıklamaları, her bir yarışmacıya farklı bir tarzla yönelmesi, kimseyi kırmadan sahneden gönderebilmesi “mükemmel” kelimesiyle ifade edilemez. Mesela, “bu arkadaşımız uzaklardan gelmiş ve birçok meziyete sahip, tabi ki 100, 100 puan helal hoş olsun.” Ve yine “Bu arkadaş farklı bir meslekten, ve gayet güzel okuyor. Bence diğer yarışmacılarla bir tutuulamaz, tabii ki 100 puan” tavrı tüm havayı tersine çeviriyordu. Jüri heyeti çıtayı yükselttiğinde Osman Hoca’mın çıtayı düşürmesi, onlar düşürdüğünde de puan çıtasını yükseltmesi mihengi taşı mesabesinde oluyordu.

BU PROGRAMDAN ALDIĞIM MESAJLAR

1- Bütün hocalarımın yeri geldiğince sıklıkla belirttikleri, “Lütfen, ne olur Kur’an’ı,  manasına yaraşırcasına okuyalım, “Kur’an’ı bir gazel, ilahi, ezgi okur gibi okumayalım?” hususu ki, çok yerinde ve gecikmiş bir öğüttür.

Zira Kur’an okumak günümüzde, manasına uygun düşmeyecek, Kur’an tadı vermeyecek tarzlarda hep popülerlik kazandı. Oysaki Efendimiz (s.a.s), çeşitli hadislerinde bunun tam tersini beyan etmişler. “Muhakkak ki bu Kur’an hüzün ile nâzil olmuştur. O’nu okuduğunuz zaman ağlayın. Şayet ağlayamıyorsanız ağlayanın hali içinde olmaya çalışın.” (İbn Mâce, I/424) “Kur’an’ı kendi edâsı ile okumayan bizden değildir.” (Buhârî, Tevhid 44)

2- Şimdiye kadar bize Kur’an mahreçleri ile ilgili hep şu yanlış bilgi verildi. “Yok ötreli ince harfleri  “ü” sesi verir gibi okuyun; Yok, bilmem “Dat’ı,  Za’ gibi çıkartın; Sad’ı, ince yerlerde “si” gibi  söyleyin vesaire...

“Bakın Araplar şöyle okuyor!”  dediğimizde, “Onlar yanlış okuyor bizim öğrettiğimiz şekilde okumalısınız” deniliyordu.

Jürideki saygın hocalarım, bu yanlış algıyı da düzeltmiş oldular, elhamdülillah. Nitekim programda ekseriyetle “Kur’an Arapça inmiştir, mümkün mertebe Arapça mahreçleri evirip çevirmeyelim, aslına uygun okuyalım” denildi.

3- Kendi içinde programın çok adilane bir seyri vardı. Hocalarımızdan biri diyelim ki puanı kendi kanaatine göre verdi ve temayüllere göre düşük puandı, diğer hocalarımız bir şekilde hemen onun telafisine gidiyorlardı. Hatta bazen hocalarımızın programın seyri icabı bir yarışmacıya genel yarışmacılara göre daha düşük bir puan vermiş olduğunda, bu sefer ayrı bir jüri olan seyircinin notu devre giriyor ve Kur’an Bülbülü’nü not olarak olması gereken yere tekrar taşıyordu. Her yönüyle bu program çok mükemmeldi. Farklı ve benzeri versiyonlarıyla da olsa tekrar getirilmeli, yapılmalı. Ve bu tür “Bizi, biz yapan, kültürümüze, aslımıza döndüren” programlar vakit kaybetmeden çoğaltılmalıdır. Bir kanal değil, birçok kanalda bu etkinlikler yapılmalıdır.

 

Diyanet Duyurular Sayfamız için TIKLAYINIZ

 

Diyanetliler Platformu  Grup sayfamıza katılmak için >>> TIKLAYINIZ

Dini Haberler Grup sayfamıza katılmak için >>> TIKLAYINIZ

 

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER