© Dini Haberler 2020

İlahiyatlar ve Diyanet neden hedefte?

DİYANET HABER- Yeni Şafak Gazetesi yazarı Prof. Dr. Faruk Beşer, \'İlahiyatlar ve Diyanet neden hedefte?\' isimli köşe yazısıyla Diyanet\'in ne kadar önemli bir kurum olduğunu dile getirdi. İşte o yazı:

Grup sayfamıza katılmak için >>> TIKLAYINIZ

Bizim medreselerimiz ve tekkelerimiz kendi kendilerini feshetti, sonra da menhus bir rüzgâr kalan enkazı da savurdu gitti. Ama Allah'ın lütfuyla 1950'lerden sonra bu ülkede dini ilimler yeniden filizlendi. Filizlendi ama taban gitmiş, bin dört yüz yıllık birikim dağıtılmış, halef-an-selef geleneği yıkılmış, kültür, yazı, kitap, ulema hepsi imha edilmişti. Bu yüzden filizlenme sıfırın da altından başladı. Yine de mucize denecek bir hızla bu ilimlerde mesafe alındı. Bu tahribatın belki tek olumlu yönü, geleneğin ayak bağı oluşturan hantallaşmış, sakil yönlerinden kurtulup, her şeye yeniden başlama imkânı bulunmuş olması oldu.

Başlangıçta belki kötü niyetler de vardı, ama İmam Hatip okulları ve ardından İlahiyat fakülteleri hızlı bir gelişme kaydetti. Hatta deniyor ki, modernleşme sürecinde İmam Hatip okulları İslam Dünyası'nın yegâne ve en orijinal projesi olarak büyük işler başardı. Bu dönemde doğal olarak eğitimimiz Batı'dan etkilendi. Osmanlı'nın sonlarında ortaya çıkan Batı tarzı düşünme biçimi dini alanda da etkili oldu ve Batı'nın sosyal bilimlerindeki metotlarını Kuranıkerim'e uygulamayı deneyenler çıktı. Ama yine de gelenekten kopan kayıp halka hızla yerine konmaya çalışılıyor. Şu anda yüze yakın ilahiyat fakültemiz var. Sanıyorum hiçbir İslam ülkesinde bu kadarı yok. Her birinde ortalama kırk öğretim elemanı bulunduğunu var sayarsak bu okullarda üç dört bin akademisyenin ilmi faaliyet gösterdiğini anlayabiliriz.

İmam Hatip okulları ve ardından İlahiyatlar toplumu dönüştürdü. Geçen yıllarda Şerif Mardin'in dediği gibi laikçiler kendi kültürlerini oluşturamazken İmam Hatip nesli ve cami yeni üretilen kültüre bir ölçüde damgasını vurdu. Şu anda Türkiye'nin yönetimi bu neslin ellerinde. 28 Şubat döneminden sonra Diyanet maharetiyle mahallelere ve evlere kadar dağılan İlahiyat mezunu kızlar zoru başardılar. Kısaca Türkiye dönüşüyorsa bunu İmam Hatip ve ilahiyat nesline ve de bunu akıllıca istihdam eden Diyanet'e borçludur.
 
Ama şimdi de başka bir problem zuhur etti; İlahiyatlarda yüzde biri geçmeyen ve Batı düşüncesi ile malul birkaç hoca sebebiyle bu camia töhmet altında bırakılıyor. Oysa onlar geleneğe karşı çıkarken paradoksal bir şekilde modernliğin geleneğine tutunuyorlar. Ama bunlar asla çoğunluğu oluşturamadılar.

Diğer yönden yine paradoksal olarak bir yüksekokul dahi bitirememiş, bilgisi tamamen geleneksel eğitime dayalı ama Sünneti bile hafife alacak kadar modernistlerimiz de var.

Bendeniz eminim ki, ilahiyat fakültelerinde kendini ne modernist ne gelenekçi diye isimlendiren; ama birikim, sevad-ı azam, manevi tevatür ve halef-an-selef anlamında geleneğe ve birikime bağlı (gelenekçi değil), moderni de göz ardı etmeyen, her ikisine olduğu kadar değer vermeye çalışan hocalar, değil çoğunluğu, kahir ekseriyeti temsil ediyorlar. Diyanet de her zaman sorumluluğunun idrakinde oldu, çok sağlam bir ilmi kurul oluşturdu. Hiçbir zaman test edilmemiş nev-zuhur görüşlere itibar etmedi.

Modern-gelenek ayırımını sevmesem de, sahih geleneğe bağlı ve test edilmemiş modern fikirlere mesafeli bir hoca olarak bendeniz, bu sürtüşmede geleneği değil, gelenekçiliği savunan çok dağınık ve gayrimütecanis oluşumların sıratı müstakime, modernist deyip eleştirdiklerimizden çok daha uzak oldukları kanaatindeyim. Gırtlağına kadar bidatlere batmış fırkaların (cemaat değil) tek birleştikleri nokta Diyanet'i ve İlahiyat camiasını eleştirmeleridir. Ortalıkta sağlıklı ve başarılı bir medrese eğitimi yok ki, bunu İlahiyatlara tercih edelim. Nasları her biri kendi kalburuyla eleyerek oluşturulmuş ideolojik İslam anlayışları ve fırkalar var.

Bazı hocalar İlahiyatlara, bazı fırkalar da Diyanet'e manevi operasyon yapılması gereği fikrinde birleşiyorlar. Eminim ki, bu çevreler emellerine nail olsalar birbirlerini eleştirme değil tekfir ederler. Ancak İlahiyat camiasında da kendi dışındakilere karşı hak etmedikleri müstahkir bakışları olanlar da olabilir. Çözüm her iki tarafın birbirlerini dinlemelerinden geçiyor. Bu çatışma bize kan kaybettirir. Buna tahammülümüz yok.

Haddini aşan bir sözdü ama bir süre önce biraz da espri olarak şöyle demiştim: Diyanet, tarihinde hiçbir zaman bu kadar İslamlaşmadı, hiçbir zaman bu kadar güzel temsil edilmedi. Buna rağmen rahatsızlık duyup haksız suçlamalarla yönetenlere bir şeyler fısıldayanlar varsa, şahsen biz bunun arkasında, bulanık suda balık avlamak isteyen kötü niyetlerin olduğunu düşünüyoruz. Bunun çok kötü sonuçlar vereceği kanaatindeyiz. Böylelerini memnun edeyim derken ana gövdeyi üzmüş olabiliriz.

Taziye

Gerçekten de 'elif gibi' durduğuna şahit olduğum mütefekkir kardeşimiz Akif Emre'ye Allah'tan rahmet, ailesine sabr-ı cemil diliyorum.
 
 

Diyanetliler Platformu

Grup sayfamıza katılmak için >>> TIKLAYINIZ 

İlginizi Çekebilir

Sokak röportajı saçmalığına ne zaman son verilecek?

Irkçılar, sokak röportajı sırasında başında üşüştükleri Suriyeli çocuklara küfretti ve saldırı girişiminde bulundu.

Tesettürden vazgeçme

Genç Dergisi medyanın görmezden geldiği mütesettir kadınların hikayesini okuyucularına aktarıyor.

Metaverse “intibak” sağlanabilecek bir ortam mıdır?

Manisa İl Müftülüğü “metaverse” konusunda aceleci sonuçlara varmış!

Türkiye'yi ayağa kaldıracak gelişme! Hepsi işin içindeymiş

Sabah gazetesi yazarı Dilek Güngör, TL'ye erişmekte zorlanan Londralı bankaların, Türkiye'de iş yapan bazı şirketleri paravan olarak kullandığını, Türk şirketlerin buradan TL krediyi çekip, Londra'daki bankaya taşıdıklarını ya da dolar hesaplarını TL'ye çevirtip, Londra'da mevduat hesabı açtıklarını hatırlattı. "Londra'da bire 10 faizi alan bizim şirketler bu alışverişten memnundu. Fakat Londra'ya ulaştırdıkları TL'ler sonra Türkiye'de spekülatif işlemlerde kullanılıyordu" diyen Güngör, "Yine mi Brütüsler!" başlıklı yazısında, "Son dönemde bizim Brütüs'lerin (yine aynı isimler) o çetelere her an kullanacakları TL'yi park etmeye başladığını duyuyorum. Hem de öyle az buz rakamlar değil… Şirketler arasında Türkiye'nin dev holdinglerini mi ararsınız, gıdacılarını mı, limancılarını mı, inşaatçılarını mı… Büyükler 500'er milyon TL'nin üzerinde parayı göndermişler. Biraz daha küçükler 250'şer milyon TL" ifadelerini kullandı.

Yazarlarımızdan Abdullatif Acar'ın Yeni Kitabı Çıktı

Huzur ve saadete ulaşmak her insanın en öncelikli hedeflerindendir. Ancak her nedense bunu hep yanlış yerlerde arıyoruz. Nefsimizin doyumsuz arzuları, şeytanın telkinleri, heva ve hevesimiz bizi yanıltıyor. Anlık düşünüyor ve karar veriyoruz.

Robert Kolej’den Boğaziçi’ne .... -II

Boğaziçi tartışmalarından yola çıkılarak kültürel iktidarın serencamını görmek mümkün…

TÜM HABERLER