Abdullatif Acar

Abdullatif Acar

Mail: acarabdullatif@hotmail.com

GÖBEK BAĞI

Bir gün caminin etrafında bir adamın tedirgin bir şekilde bir şeyler aradığını gördüm. Sormadan edemedim: "Ne arıyorsunuz böyle kardeşim!” Birazda şaşırdı adam  "Bu caminin hocası siz misiniz?" dedi. "Evet, benim" deyince tereddütlü ve mahcubiyet edasıyla "Hocam yeni bir çocuğum oldu, onun göbek bağını caminin bahçesinde bir yere gömmek istiyorum" diye cevap verdi. Evet, öyle bir gayretle yapıyor ki bu işi,  çocuğuyla ilgili göbek bağını iyi bir yere gömmeyi en önemli vazife olarak algılamıştı sanki. “Çocuğun göbek bağını gömmenin çocuğa nasıl bir faydası olabilir ki?" dedim. "Hocam cami ve cemaate bağlı oluyormuş, dinine ve diyanetine düşkün oluyormuş onun için." Diyerek gerekçesini söyledi. Adamın niyeti iyi lakin beyinlere yerleşmiş yıkmakta zorlanılan düşünce iyi değil. Bu adam caminin yakınında oturan fakat hiç camide görmediğim birisi. Kırmamaya dikkat ederek yumuşak bir üslupla, esprili bir şekilde tekrar sordum kendisine: "Sizin göbek bağınızı babanız nereye gömmüş, belki anlatmışlardır? Adam birazda şaşkın bir şekilde; "Hocam benim göbek bağımı babam, köyün camisinin bahçesine gömmüş." Şimdi taşı tam gediğine koymanın yeridir diye yaptığının yanlış olduğunu kendi üzerinden anlatmaya çalıştım "Bak kardeşim kusura bakma, baban senin göbeğini cami bahçesine gömmüş lakin faydası olmamış. Adam "Nasıl olur! Olmaz olur mu? Ben dinime bağlı biriyim" diye itiraz etti. Ben "umarım öyledir elbette lakin ben sizi bir gün camide görmedim. Demek ki göbek bağını cami bahçesine gömmek kadar basit değil bu mesele"  deyip meseleyi bağladım. Meçhul adam düşünceli bir şekilde "Hayırlı günler" deyip çekip gitti. Bir daha o adamı hiç görmedim.

Başka bir zaman! Bir imam arkadaşın görev yaptığı camiye gitmiştim. Bir vesileyle caminin anahtarını bulmak için kitaplığın arkasındaki kuytu yerlere baktım, ne göreyim bir avuç göbek bağıyla karşılaştım. İmam arkadaşa sordum. Onunda haberi yokmuş, getirip caminin içindeki o yere koyuyorlarmış. Espri yapmıştık aramızda.  "Demek ki caminin içerisine kadar göbek bağını sokan babalar ve anneler işi garantiye bağlamak istemişler. Belki de müftü olmaları için buraya getirip koymuşlar diye ağlanacak halimize gülüvermiştik.

Birisinden duymuştum: Yeni doğan bir çocuğun göbek bağını annesi caminin bahçesini hasta olduğundan götürüp gömememiş de abisine sıkı sıkı tembih etmiş "Bak oğlum! Bu, kardeşinin göbek bağı. Bunu dikkatli bir şekilde götür caminin bahçesin göm." Ağabey ama O'da 7-8 yaşlarında.  Bu çocuğa böyle ağır bir sorumluluk yüklenir mi be kadın!  Neyse! Ağabey, eline bir keserde alarak caminin bahçesine heyecanla bir koşuverir.  Bahçeyi eşip kardeşinin göbeğini gömecek. Nasıl oluyorsa koşarken tökezleyip düşüveriyor, ayağı yaralanıyor. Lakin işin en vahimi de oradan geçen bir köpek elinden düşen göbek bağını kapıveriyor. Sanki yeni doğan çocuğun geleceğini köpek mideye indirivermiş gibi, ağabey bir korkuyla eve gidiyor.  Bunu duyan anne, abiyi iyice azarlıyor.  Çok şiddetli tepkisini gösteriyor. Ne kadar içler acısı değil mi?

Ha bu arada çocuklarının öğretmen olmasını isteyenlerde okul bahçesine, doktor olmasını isteyenler ise hastane bahçesine göbek bağlarını gömüyorlarmış. Kusura bakmayın! Meyhanede masanın başında içki içerek komaya giren evlatların suçu babalarda mı acaba? Yoksa onların göbek bağlarını yanlışlıkla babaları meyhane bahçesine mi gömdüler.

Birçok hurafe var. Özellikle çocuklarla ilgili daha fazla bu inanış; mesela çocuğun boyu ölçülmez ki cüce kalır. Gelinin kucağına erkek çocuk verilirse erkek çocuğun olunacağına inanılır. Yeni doğan çocuğun kırkı çıkmadan dışarıya çıkarılmaması, çocuk doğan eve kırk gün et sokulmaması, çocuğu olmayanlara deve dili eti yedirmek, küçük çocukların üzerinden atlanıldığı zaman boylarının kısa kalacağı; kırkı çıkmamış çocukların tırnaklarının kesilmesi durumunda o çocuğun hırsız olacağı, konuşamayan çocukların dillerinin çözülmesi için cuma namazından sonra müezzin tarafından anahtarın çocuğun ağzına sokup çıkarmak, yürüyemeyen çocukların yürümesi için cuma namazından sonra camiden çıkan ilk kişiye ipi kestirmek, gibi çocuklarla ilgili hurafe sayılan birçok uygulama var maalesef.

Evet, İslam ile uzaktan yakından hiçbir alakası olmayan bazı gelenek ve görenekler günümüzün bir gerçeği. Bunlar insanların adeta beyinlerine kazınmış gibi; din olarak veya dinden bir şeymiş gibi kabul edilir olmuş.  Siz o şeylerin yanlışlığını ayet veya hadislere dayandırarak anlatsanız bile söküp atamıyorsunuz "sonra bizim zamanımızda bu öyle değildi, yenimi çıktı, önceki hocalardan, hacılardan böyle bir şey duymadık gibi bahanelerle doğru olan şeyi inkâr etmeye delil arıyorlar.

Bütün bunlar cehaletten yani İslam’ı asıl kaynaklarından öğrenememekten, kulaktan duyma şeyleri öncelemekten kaynaklanıyor. Her hurafenin altında cehalet yatar. Önyargı ve taassup derecesinde benimsenen, insanın karakteri haline gelen düşünceler ve fikirler hurafeler için en büyük zemini oluşturur. Tabi ki bununda sebepleri var. Özellikle günümüzde olduğu gibi ilmin rafa kaldırıldığı, İslami yaşantının alaya alındığı, imanda, ibadette ve ahlakta zafiyetler yaşandığı zamanlarda insanlar çeşitli hurafelere sarılarak manevi tatmin yoluna gidiyorlar. Bir şekilde rahatlama vesilesi ve çıkar yol olarak düşünüyorlar böyle davranışları.

Şunu ifade edelim ki hangi konuda olursa olsun hurafelerle bidatlerle ancak İslam'a göbek bağıyla bağlana bildiğimiz oranında baş edebiliriz. Çükü İslam hurafelerle mücadele etmek için gönderilmiştir.

Çocuklarımıza karşı görevlerimizi iyice yapmak istiyorsak isek de ki bu zaten bizim görevimiz,  başta onlara helal yedirelim, onları dinin emirlerine göre yaşamaları hususunda başta kendimiz örnek bir hayat sergileyelim sona onları ibadet ve itaate alıştıralım. Onlara Allah ve Peygamber sevgisini aşılayalım. Dünyalarını düşündüğümüz gibi ahretlerini de düşünelim; namazı emredelim, helali haramı öğretelim.

   Selam ve dua ile...

Facebook Yorum

Yorum Yazın