Şerafettin Özdemir

Şerafettin Özdemir

Mail: kursadalperen@live.nl

İNSANIN KENDİNE YAPACAĞI EN BÜYÜK ZULÜM KUR'AN-I TERKETMESİDİR!..

" Hem kendi uydurduğu yalanları Allah'a yakıştıranlar, ya da O'nun mesajlarını yalanlayandan daha zalim biri olabilir mi? Gerçek şu ki; günaha gömülenler asla iflah olmaz!" ( Yûnus sûresi, âyet 17)

Hem müşriklerin yaptığı " Kendi üretti" iftirasının cezasını hatırlatan bir ifade. Buna istinaden;

" Her kim bu ( ilâhi mesajdan) yüz çevirirse, iyi bilsin ki o, Kıyamet Günü ( zorlanacağı) bir sorumluluğun altına girmiş olacak." ( Tâhâ sûresi, âyet 100)

Bu ayeti kerime mealinden şu hususu anlıyoruz: Lafzen: " yük" . Fakat bu ayetin sonunda kullanılan ve yine " yük" anlamına gelen hıml'den farklı olarak vizr, daha çok " mânevi yük , sorumluluk" anlamındadır. Bu kullanımın bir çok örneği arasında En'âm ( 164, Fâtır 18 ve Şerh 2 'yi sayabiliriz. ( Kur'an-Meal-Tefsir)

Ziikredilen ayet meallerinden anlıyoruz ki, insanın kendi kendisine yapacağı zulüm, ihanet ve kötülük aziz Kur'an'ı okumaktan anlamaktan ve emirlerini yaşamaktan geri olmasıdır.

Maalesef, dün olduğu gibi, günümüz dünyasında da aziz Kur'an raflara kaldırılmış, yukarılara asılarak bir teberrük niyetiyle yükseklere terkedilmiştir. Tabii ki, ölüm hallerinde, cenaze olayı mevzu bahis olduğu zaman Kur'an yukarılardan indirilerek, ölmüşün 7 si, kırkı ve elli ikinci gecesi hatırına tilavet edilmektedir.

Veya bazen de mevlid bahirlerinin aralarına sıkıştırılarak, okunan mevlide, hafızın sesine, soluğuna yardımcı olunmaktadır. Tabii ki, Kur'an'ın bu işlevi içeriksiz şeylere tüketilmekle kalmıyor, bazanda bebelerin yastıklarının altlarına yerleştirilerek, bebekleri cinden, periden koruması ümid edilerek ondan fayda, yarar ve böylece sevap beklenmektedir.

İsterseniz, bu sözlerimi teyiden her hangi bir eve temaşa ediniz, duvarda asılı duran Kur'an'ın öksüz kalışına, terkedilişine nazar ediniz. Göreceksiniz ki, durum aynı izah etmeye çalıştığım gibidir. Okunmayan Kur'an, anlaşılmayan ve emirleri yaşanmayan bir hayli duvarları süsleyen Kur'an'lar mevcuttur.

Çoğu kere, duvarları süsleyen Kur'an'lar beklemekten yıpranmış, eskimiş ve sahiplerinin insafına terkedilerek ıssız bir yerde yakılmayı beklemektedir.

Oysa, kitlelerin ellerinde bulunan ğayri sahih hadis kitapları, destanlar, fikir adına uydurulmuş düzmece kitaplardan geçilmemektedir. Nice nice insanımız vardır ki, eline Kur'an'ı alarak okumamış, avare avare gezip dolaşmaktan, vakit öldürmekten uzak kalmamış nice bahtsız, kalbi ölmüş insan bulunmaktadır.

Dolayısıyla, aziz Kur'an insanları çarpmaz bir kitaptır. Ama, bu şekil yaşamlar dolayısıyla aziz Kur'an kitleleri çarpmış beyin ve dimağlarını dümura uğratmış bir kitaptır.

Netice olarak;

Yukarıda zikredilen satırlara belki bazı okurlarımız içerleyecek ve bana buğz edeceklerdir.

Bana buğz etmesinler. Öncelikle, her şeyden önce kendi düşüncelerine, Kur'an'ı terke , Kur'an'sız yaşamalarına kahırlanmış olsunlar. Ne demek Kur'ansız yaşamak? Ne demek onu anlamadan ve emirlerini yaşamadan okumak?

Binlerce hafızlık yapan çocuklarımız bulunmaktadır. Hiç birisi aziz Kur'an'ı ne i'rabina, ne arapçasına, nede işlevine tenezzül ederek okumamaktadır. Bilhassa, Başkanlık; anlamsız, içeriksiz Kur'an okumaya kılıfta bulmuştur. " Kur'an'ı; güzel sesle okumak!"

Halbu ki, bu eylem sadece o an içindir. Ses bitiyor, okuma bitiyor, herkes o an için heyecanlanıyor ve bu heyecan sürekli olmamaktadır. Okuyanlar, ödüllerini, masraflarını alarak köyünün, kentinin görev yapmış olduğu mıntıkanın yolu tutulmaktadır.

Oysa, yapılacak çok önemli ve mühimi işler bulunmaktadır!. Ülkemizde yeterli Arapça tedrisat yoksa, Ezher'e ne oldu, dünyanın orasında burasında bulunan okullara kıran mı girdi?

Rabbimiz!.. Bu aziz millet evlatlarına akıl ve iz'an lütfeylesin!.. Selam ve dua ile..

Şerafettin Özdemir

Facebook Yorum

Yorum Yazın