İNSANLIĞIN, HAYAT ÇİZGİSİNİ DEĞİŞTİRECEK RASULLER
İNSANLIĞIN; HAYAT ÇİZGİSİNİ DEĞİŞTİRECEK RASULLER, AİLE BOYU TEMİZ, AHLAKEN MAZBUT KİMSELERDİR!..
" Cevap verdi: " Rabbim! Ben bunca yaşlanmış, karım da kısır kalmışken benim nasıl bir oğlum olabilir?" ( Melek) cevap verdi: " İşte böyledir Allah dilediğini yapar." ( Âl-i İmran sûresi, âyet 40)
İmrae ile zevc arasında fark vardır. Enbiyâ sûresi, âyet 90' da delâlet ettiği gibi:
" Ve Biz onun yakarışını da kabul ettik ve onun eşini kendisi için çocuk doğurmaya elverişli hale getirerek ona Yahyâ'yı armağan ettik. İşte bunların ( üçü) de birbirleriyle hayırlarda yarışan kimselerdi; Bize bollukta da darlıkta da yalvarıp yakarırlardı: zira onlar Bize karşı derin bir saygı duyarlardı." ( Enbiyâ sûresi, âyet 90)
Haşyet sıradan bir korku değil, özellikle de müşfikîn ile birlikte kullanıldığında saygı ve sevgiden dolayı duyulan derin bir ürperti halidir. Bakınız şu ayeti kerimede buyurulduğu gibi:
" Sonunda tutulan kayıt ( önlerine) konulur; bunun üzerine suçluların orada gördüklerinden dolayı dehşetle irkildiklerini ve şöyle dediklerini görürsün: " Vay gele başımıza! Bu nasıl bir kayıtmış ki küçük büyük dememiş, hepsini bir bir sayıp dökmüş!" Ve yapıp ettikleri her şeyi de ( kayda alınmış olarak) önlerinde bulurlar; zira senin Rabbinin hiç kimseye haksızlık etmez." ( Kehf sûresi, âyet 49)
Ayeti kerimede geçen " Aklı başına geldi" anlamında kullanılan " Şafağı attı" ifadesi, muşfikîn'in Türkçe'de aynı deyimleştiğini gösterir. Biz deyimsel karşılığı yerine dilsel karşılığı olan" dehşetle irkildiklerini" tercih ettik. Şu ayete nazari dikkat çekmek istiyorum:
" Melekler seslendiler): " Ey Zekeriyya! İşte bizler sana adı Yahyâ olan bir oğlan çocuğu müjdeliyoruz! ( Allah buyuruyor ki!) " Daha önce hiç kimseyi ona adaş kılmadık". ( Meryem sûresi, âyet 7)
Veya ayette ifade edildiği gibi: " Adı dünyalar durdukça duracak , dillere destan olacak bir oğlan çocuğu". Yahyâ, " O hep yaşayacak) anlamına gelir. Ona Allah'ın koyduğu bu ilâhi isimle onun genç yaşta bir koç gibi başı kesilerek katledilmesi arasındaki bağın sırrı, " yaşamak ve ölmek" kavramlarında saklıdır..
Yeni adı Ahid Hz. İsa'nın ağzından Hz. Yahya hakkında şu övgü dolu sözü nakleder: " Hiç bir anneden Vaftizci Yahyâ'dan daha iyisi doğmamıştır." ( Matta 11: 11).
Zâriyat sûresinin şu âyeti kerimelerine dikkat çekmek istiyorum: " " İbrahim'in, ilâhi ikrama mazhar olmuş konukları hakkındaki kıssa sana ulaştı mı?" Zâriyat sûresi, âyet 24 ) Veya:
" Derken, onlardan yana içini bir korku ve endişe kapladı. " Endişeye mahal yok!" dediler ve ona sıra dışı bir bilgi ile donatılmış bir oğlan çocuğu müjdelediler." ( Zâriyat sûresi, âyet 28)
" Bunun üzerine karısı ileri atııldı ve yüzüne vurarak " Kısır bir koca karıdan ha!" diye feryadı bastı." ( Zâriyat sûresi, âyet 29)
Yani: Rablerinden razı olarak". " Rabbine , O'ndan razı olmuş ve O'nu razı etmiş olarak dön!" ayeti kerimeleri bizlere gösteriyor ki: söz konusu ayeti kerimeleri bulundukları yerde, konu bütünlüğünü gözeterek okuduğumuzda, her birinin hikmetinin farklılığını görmek mümkün olaacaktır.
Zekeriya (as) içinde bulunduğu durum gereği Rabbinden, idealini devam ettirecek temiz bir nesil istiyor.
" İşte o anda Zekeriyya Rabbine şöyle dua etti: " Rabbim! Bana katından güzel bir nesil bağışla; çünkü sen tüm duaları bilirsin!" ( Âl- İmran sûresi, âyet 38 )
Bunun üzerine, Allah'ü Teala da ona şu emri mucibince cevap veriyor:
" Zekeriyya mihrapta ibadet ederken melekler ona seslendiler: " Allah sana, Allah'tan gelen kelamı doğrulayıcı bir kelime olan, saygın bir konuma sahip, nefsine hakim, sâlihlerden bir peygamber olarak Yahyâ'yı müjdeliyor." ( Âl-i İmran sûresi, âyet 39 )
Netice olarak;
Yukarıda zikredilen ayeti kerimeler bizlere sunmuş oluyor ki, insanlığın hayat çizgisini değiştirecek peygamberler, aile bağları temiz, ahlaken mazbut kimseler, Allah tarafından Resul-Nebi olarak insanlığa gönderilerek, insanların doğru yolu bulmalarına, hak ve hakikat yolunda yürümelerine sebep olmuşlardır.
Tüm Resul-Nebilerin hayatlarını tetkik ettiğimiz an görmüş oluyoruz ki, onlar, bizler için aydınlatıcı, yolumuzu gösterici birer çerağ olmuşlar, onların izinden gittiğimiz an yolumuzu şaşırmamız mümkün olmamıştır.
Ama, ne zaman ki, onların kutlu yollarından sapmışız, nesiller bozulmuş, ahlaksızlık yoluna düşmüşler, inkar girdabında boğularak dün olduğu gibi bu günde mahvı perişan olmuşlardır.
Beşeriyeti irşad için gelmiş her Resul ve Nebi, görev ve vazifelerini ikmal ederek, hak ve hakikat yolunu bizlere sunmuşlardır,.
Ne yazık ki, günümüzde bile bir kısım saf dil, gafil, kendini bilmez insancıklar, o kutlu insanların yolunu bulamamış, kendi uydurdukları, eğri-büğrü yollarda cehenneme zümera şeklinde yürür olmuşlardır.
Rabbimiz!.. Bizlere, onların yollarından ayrılmamayı nasibi müyesser eylesn!.. Selam ve dua ile...
Şerafettin Özdemir
Facebook Yorum
Yorum Yazın