NAMAZLARIN KAZASI VE İSKAT!..
" ( EY bu davetin muhatabı!) Sana vahyedilmiş olan bu mesajı izle ve ( başkalarına ) ilet; ve namazı hakkını vererek kıl: çünkü ( hakkı verilerek kılınmış) namaz, ( insanı) belli başlı her fiili çirkinlik ve kötülükten alıkoyar; ve hele Allah'ı anmak ve Allah'ın sizi anması elbette en büyük ( boyutudur). Zira Allah, islediğiniz her şeyi bilir. " ( Ankebut sûresi, âyet 45)
Ayeti kerimenin yorumu şöyledir:
" ...Ayetin sonundaki tasna'ûn kelimesinin çoğul gelişinden de anlaşılacağı gbi, muhataplarının tümüüdür. Hemen arkadan gelen " çirkinlik ve kötülükten korur" ifadesi,, âyeti Hz. Peygamber'e hasredemeyeeceğimizin açık biir delilidir.
Zikrullah, dilsel açıdan her iki mânayı da içerir. Son cümle, âyetin başındaki vahiyle ilgili cümleye atfende okunabilir Zikrullah tamlaması , farklı anlamlara açıktır. Bir önceki cümleye atfedildiğinde bu ifade, namazın " Allah' ı anma ve hatırlama" niteliğini, " çirkinlik ve kötülükten uzak tutucu" niteliğinden daha baskın olarak öne çıkaracak bir şekiilde okunabileceği gibi, namazın nihai amacına bir gönderme olarak da okunabilir. ( Kur'an'da zikrullah'ın " namaz" yerine kullanılmasıyla ilgili bknz. ( 62:9). B u ifade âyetin ilk cümlesine atfen okunduğundae, hem- namaz içiinde ve dışında okunan. Kur'an'a (20:99). hem de ilâhi emre iman ve itaate tekabül eder.
Namaz inen vahyin çıkan karrşılığıdır. Namaz nüzule karşılık miraçtır. Namaz Allah'ın gündeminde olmak içiin Allah'ı gündemine almaktır. Namaz, ibadetler mecmuasıdır. Namaz, dünya astarını âhiretatlasına günün beş vaktinde gök iğnesiyle dikmektir." ( Kur'an-Meal-Tefsir)
Bu ifadelerden anlıyoruz ki, Müslümanın hayatı namaz olmalı, namazla bütünleşmeli, namazla olgunlaşmalııdır. Aksi durumda, namazı savsaklamak, tehir etmek,sonunda telafi için iskat gibi uyduru şeylere tevessül etmek, Kur'an vahyine, emrine indirilmiiş en büyük cehalettir.
Bir mükelelef insan düşünün ki, yıllarca namaz kılmıyor, on sene, yirmi sene ve otuz ene.. Bu adam öldüğü zaman kalan varisleri kılmadığı namazları iskat için üç beş tane fakir bulup, bu yükü onların sırtına yüklemektir iiskat işi... Daha doğrusu " Aldım kabul ettim" teranesiyle bir nevi aziz İslm hükümleriyle alay etmektir.
Namazların kazası !..
" Namazların kazası konusu aslında fakîhler arasındaa da ittifak ediilmiş bir konu değildir. Cumhur olarak adlandırılan büyük çoğunluk ilim adamlarına göre, namazlarını ihmal sebebiyle kasten terk eden kimseler günahkâr olup oruçta olduğu gibi bunların kazasını kılmaları farzdır. Fakat selef âlimlerinden İbn Teymiyye ve İbn Hazm gibi âlimlere göre ise, bilerek namazı terk kimse günahakârdır, fakat kazasını yapması gerekmez. Bunların dayandkıları delil şu hadis-i şeriftir:
" Üç türlü insandan kalem kaldırılmıştır. Ayıılıncaya kadar deliden, erginlik çağına ulaşıncaya kadar çocuktan, uyanıncaya kadar uykuda bulunandan." ( Buharî, K. Talâk, Hudud,.23,8/21,6/ 6/169)
Bu hadiste belirtilen delilik, uyku ve unutma durumu dışında namazlaarın kazası diye bir şey yoktur. Eğer bir mümin deli olmak suretiyle yahut hatırladığıı zaman bu namazı kılar, onun için herhangi bir günah söz konusu değildir.
Hadiste namazın sonradan bu şekilde yerine getirilmesine kaza adı bile verilmemiştir. Hs. Peygamber (sav)'de bunun örneklerii vardır. Bir savaştan dönerken uyku sebebiyle sabah namazını vaktinde kılamamış, Hendek savaşında peş peşe altı vakit namazı kılamayıp sonradan bunları kılmıştır.
Ancak, biz buna bir üçüüncüsünü de ilave edebiliriz. Bir kimse yoğun meşguliyet sebebiyle, birleştirerek kılma imkânı da bulamaksızın peş peşe bir çok namazı terk ederse, bu namazların kazasını sonradan yapabilir. Dolayısıyla uyku ve unutma haline zaruret halinii de ekleyebiliriz.
Bu üç durum dışında, bir Müslüman'ın namaazlarını bilerek terk ettiği halde, onu kaza eetmesi ile ilgili naslarda her hangi bir örnek yoktur. Dolayısıyla ibadetlerde kıyas geçerli olmadığı olmadığı için, oruca benzeterek namazın kazasının olacağına hükmetmek mümkün değildir. Böyle bir durum ile karşılaşan ile mümin , namaza başladığı andan itibaren tevbe edip yaararlı işler yapmalı, Allâh'a yalvarmalı ve hayır işleyerek namazın boşluğunu doldurmaya çalışmalıdır.üldüğü üzere, Kur'an'ın getirdiği hüküm edici bir tutum izlemektedir.
Bu durum Allâh'ın kitabı olan Kur'an ile kulların kitabı olan fıkıh arasındaki farkı net olarak ortaya koyuyor. Bunun gibi bir çok mesele incelendiği zaman Kur'an'ın izlediği metod ile insanların izlediklerii metod arasındaki fark tesbit edilebilir." ( Y. Vehbi Yavuz, Çağdaş Fıkıh Promlemleri, say. 181-183)
Netice olarak;
Maalesef, şimdilerde terk edilmiş olsa bile, namazların iskatı aziz Kur'an'a aykırı da olsa milletimiz arasında işlenmiş, namaz böylelikle basite, insanları kandırmaya yönelik olmuştur.. Böylesi biir çirkiniliği de bir kısım çıkarcı, menfaatçi gruplar, hizipler utanmadan, Allah'tan korkmadan yapmışlardır. Ve yapmaktadırlar..
Bir kere, kul, akil baliğ olduktan sonra namazalarını kılmalı, Alllah'ın huzuruna namazsız olarak varmamalıdır. Kılamadığı namazlara basit, çıkarcı, aldatıcı çözüm ve çareler aramamalıdır. Bir kere, kim kimin namaz vesair borçlarını basit bir ücret karşılığı yüklene bilirki?
Rabbimiz!.. Ümmeti namaz borcuyla huzuruna varan kullarından eylemesin!.. Selam ve dua ile..
Şerafettin Özdemir
Facebook Yorum
Yorum Yazın