Şerafettin Özdemir

Şerafettin Özdemir

Mail: kursadalperen@live.nl

UZLAŞMA; GÜÇSÜZÜN GÜÇLÜNÜN POTASINDA ERİMESİDİR!.. 

     "  Artık hakkı yalanlayanlara boyun eğme! " ( Kalem sûresi, âyet 8). " Onlar isterler ki, sen onlara taviz veresin, buna karşılık kendileri de sana." ( Kalem sûresi, âyet 9). " Ve sen, ( çiğnemeyeceğini bile bile) ağız dolusu söz veren hiçbir alçağa da boyun eğme!"( Kalem sûresi, âyet 10). " Arkadan çekiştirmek için mekik dokuyan ara bozucuya da." ( Kalem sûresi, âyet 11). " İyiliğe ölümüne engel olan günaha gömülmüş zorbaya da!"( Kaleme sûresi, âyet 12). " Kaba ve duygusuz, üstüne üstlük fırıldak ve hayırsız." ( Kalem sûresi, âyet 13). " Bütün bunların nedeni, onun mal ve çocuklara sahip olması idi." ( Kalem sûresi, âyet 14) " Ki, âyetlerimiz kendisine okununca, " Eskilerin masalları " diyebildi." ( Kalem sûresi, âyet 15) 

     Zikredilen bu aziz ayeti kerime meallerinden şu hususları anlamalıyız!.. 

     Kalem sûresi 12 nci ayetinde geçen " soysuz, nesebi belirsiz , veled-i zina" ya da Veyahut da her ikisi birden avami tabirle: " maganda ve fırlama" . Rivayete göre bu Velid bin Muğire'dir. O ancak on sekiz yaşına geldiğinde babası onun kendinden olduğunu iddia etmiştir. 

     Ne acı ki, bir dönem iktidarı ele geçirmiş Beni Ümeyye sülalesi içinde, bu tip insancıklara çokça rast gelmek mümkündür. Çünkü, bunların işleri, güçleri Resulullah (sav) yakını tertemiz peygamber soyuna düşmanlık yapmışlar, onların kökünü, tamamını tüketmek için bütün sinsi hünerlerini sergilemişlerdir. Onun içindir ki;

     " Bu durumda müşriklerle uzlaşmak, onların inanç sistemi içerisinde inançlarımızı yaşaya bileceğimizi düşünmek çok safça bir yaklaşımdır. Üstelik " Uzlaşma, farklı düşüncelerin karşılıklı veya tek taraflı olarak birbirlerine ödün vermeleridir. 

     Karşı duruşlarda taraflar, kendi açılarından doğruluğuna veya yararına inandıkları şeyden/ şeylerden vaz geçerek uzlaşmayı sağlarlar. Ve bu ödün verme; inandığı doğrulardan vaz geçme, çoğunlukla güçsüzden güçlüye doğru gerçekleşir. O halde bu şu demektir:

     Eğer taraflar eşit güçte değillerse, uzlaşma daima güçlünün lehine olur. Güçlü tarafta, kabullerine uymayan, ' olmazsa olmaz'larına ters düşen konularda karşı/ güçsüz tarafı uzlaşma yoluyla ıslah ederek, onu kendisine uyumlu hale getirir. Diğer bir deyimle uzlaşma, güçsüzün güçlünün potasında erimesidir. 

     Vahiy, değişmez kurallar bütünü olarak Allah'ın kesin emirlerini içerdiğine göre İslam'a ters bir konuda bu sistemleri savunan kesimlerce nasıl anlaşma sağlanacaktır. Bu anlaşma bizlere bırakılmış bir tercih değil ki! 

     Uzlaşmayı, ortak noktalar bulmayı bir kenara bırakalım, Allah, burunlarına damga vurmakla tehdit edip aşağıladığı, saldırgan, günahkâr, kaba, soysuz, alçak kimseleri barındıran böylesi sistemlerden uzak durmamızı  , kesinlikle itaat etmememizi emrediyor." ( İktibas/ Eylül 2010, say.22, H. Ertürk) 

        Zikredilen bu anlatımlarda bizlere göstermedir ki, millet olarak, tertemiz akide sahibi müslümanlar olarak bu acı taploları yaşamış, zarar ve ziyanını tatmış tatmış bir milletiz.

      Halen de, bu İslam düşmanı, ifritler, bizlere hasılı, her an, her dem fırsat gözetler durumdadırlar. Hatta, içimizden İslam görünen, Müslüman geçinen kimseleri de bularak, bizi parçalamaya, inancımızla alay etmeye, parçalamaya devam etmektedirler.Örneğin,

      Müslüman kisveli Fetö canbazı her an tetikde, her an fırsat gözlemektedir. Tertemiz akidemizi dejenere ederek, bu aziz millet evlatlarını birbirlerine düşman etmeye çalışmaktadır. Allah; onun dalaveresinden , hilesinden bu milleti korusun!.. 

      Onun içindir ki, bu aziz millet evlatları cenkten cenge gitmiş, ölmüş, öldürmüş ve şehid olmuştur. Vatanı, her türlü düşmandan kovmasını bilmiş, kovalamasını bilimiş amma velakin, neticede cebriliği, zorbalığı kendisi yaşamıştır. Ezanına müdahele edilmiş, ülke semalarında 18 sene gibi bir zaman ezansız yaşamıştır. 

     Ezanın asliyetine dönüştürülmesii uğruna, mazlum Menderes'i kurban ve şehid vermiştir. Kur'an okuyanlar takip edilmiş,yakalandığı yerde ellerine kelepçe takılıp kodeslere sürüklenmişlerdir. 

     Bu gün bile, mülhid insanlar, zındık fikirli insanlar fırsat kollamakta, fırsat aramaktadırlar. İstiyorlar ki, sokaklar karışsın, anarşizm, kargaşa kol gezsin, Allah diyen mazlum insanlar Allah diyemez olsunlar!.. Nesil bozulsun, Hafızlık yapılmasın, Kur'an Okullarının kapısına kilit vurulsun. 

     " Ayette geçen  " Müdahane" kavramının anlamı: " Yağ çekmek, övmak, garazlarına, haksızlıklarına ilişmemek, yalancılıklarına göz yummak, lüzumsuz yere  yumuşak davranmaktır."

     Bu kişilere karşı mücadele etmemiz ve onlardan ayrışmamız emredilmekteyken onlarla aynı havayı soluyabileceğimizi söylemek Kur'an'ın emirlerine karşı gelmekten başka bir şey değildir. Allah'ın " soysuz ve alçak" olarak nitelendirdiği kimselerle ortak noktalarımız olamaz. " ( A.g.d.) 

     Netice olarak;

     Müminler olarak, cephemizi, safımızı bilmeliyiz.. Din düşmanlarına, gammazlara, fırsat arayanlara fırsat vermemeliyiz. Aziz  İslam'ın neferleri, müdafileri olarak donanımlı olmak zorundayız. İslam'ı, bütün yönleriyle bilip yaşayacağız. 

      Saflarımız daha sık olmalı, gücümüzü birleştirip, münafık kimseleri tanımalıyız. Onların, zararlarını, tahribatlarını iyi tanımalıyız. Aziz İslam'a saldırıları nereden gelirse gelsin ber taraf etmesini bilmeliyiz. 

     Devri risalette, Peygamberimiz münkirlere karşı, münafıklara nasıl dik durmuşsa, mücadele etmişse bizlerde ayrı metodu tatbik ederek, günün küfürbazlarına, münkirlerine, mülhidlerine fırsat vermemeliyiz. 

     İslam dışı her türlü " izmi"reddetmeli, aziz İslam'ı, şuna buna alet etmemeli, mezhepçilik yapmayıp, Kur'an yolunda yorulmalı, ömürleri tüketmeli, bu mübarek yolda yürümeliyiz.. 

     Rabbimiz!... Müslümanlara güç, kuvvet ve basiret ihsan buyursun!.. Selam ve dua ile...

     Şerafettin Özdemir

Facebook Yorum

Yorum Yazın