Biz kendi hâlimize ağlayalım
ÖNEMLİ BİR SORU: İslâm âlemi İKİ MİLYAR civarında. Yahudi ve Siyonistler ise tüm Dünyada sadece 20 MİLYON civarında ve azınlıkta (yani BİNDE bir) oldukları halde, niçin o azınlıklar gâlip gözüküyorlar?
CEVAP: Yahudi ve Siyonistler tahrif ettikleri bâtıl dinlerine rağmen, dînî prensiplerini tam bir samimiyetle ve ölesiye uyguladıkları için GÜÇLÜ oluyorlar.
İslâm âleminin liderleri ve yöneticileri ise HAK dinlerinin Âlemşümul olan Düstur ve Prensiplerine rağmen, GAFLET içinde olduklarından ve “mevcut saltanatlarına dokunmayan yılan bin yaşasın” havasında oldukları için güç birliği yapamıyorlar ve %01 azınlıklara mağlup oluyorlar. Kendi saltanat keyiflerini kaçırmamak için, tüm dünya zenginliklerine rağmen, hiçbir teknolojik atılımlara bile girişmediler. Tamamını yaslandıkları batıdan ve Yahudilerden beklediler.
Böylece batı ve Yahudiler, tüm teknolojik iletişim araçlarına sahip olup dünyaya hükmederken, 57 İslam ülkelerinin 56’sı, teknolojik güç bakımından yaya kaldılar.
Bu acı manzarada; yaklaşık 2 Milyon kenetlenmiş Yahudi ve Siyonistlerin karşısındaki, 1000 kat fazla olan 2 MİLYAR civarındaki İslâm âleminin ve Müslümanların, eşi ve benzeri görülmemiş zulümlere ve soykırımlara karşı ÖLÜ GİBİ ve SESSİZ kalmaları acınacak ve ağlanacak ahvalimizdir.
Üstelik, “Bir de sakın zulmedenlere (zâlimlere) meyletmeyin, sempati bile duymayın. Yoksa ateş (helâk ve Cehennem) size de dokunur.”(11.S. 113.Â.) İlâhi emrine rağmen bu gafletleri hâlâ devam ediyor ve bu zulmü savunanlar bile maalesef var...
ON aydan beri süregelen Filistin, Gazze, Mescid-i Aksa ve Kudüs üzerinde devam eden asla savaş değil, bir SOYKIRIM ve KATİÂMDIR. Çünkü savaş kurallarında; çocuklar, kadınlar, çiftçiler, mukaddes yerler, hasta haneler, İbadethaneler, okullar vs. hariç tutulur. Böylesine vahşice bir soykırım devam ederken, 57 İslâm ülkelerin liderleri (Türkiye ve Güney Afrika Cumhuriyeti hariç) maalesef ölüler gibi suskundurlar.
Sadece suskun da değiller! Maalesef çoğunluğu zâlim İsrail’den yana tavır takınıyorlar.
Hatta Kâbe’de “Filistin’in selâmeti için, İsrail zulmü hakkında duâ eden Türk imamlarını tutuklayacak kadar” da zâlimlerden yanadırlar.
Bakınız asrımızda yaşayan Abdülhakim Arvâsî Hz. ne buyurmuş:
“Zâlim kişileri âdil diye metheden kişi, (din)düşmanının (zâlimlerin) ölüsüne veya dirisine duâ ederse, ÎMANI GİDER…” Yani, bu gerçeklerin sadece Gazze ve Kudüs’e karşı olan zulümlerle sınırlandırılması eksiktir ve yanlıştır.
Diğer tüm zulümler de buna dâhildir.
Yetmiş küsur sene önceki İsrail’in devlet başkanı, fanatik Yahudileri teşvik ettirerek, İslâm’ın ilk kıblesi olan Kudüs’ü, Mescid-i Aksâ’yı basan Yahudiler, ibadet eden Müslümanlara ve Mescid-i Aksa’ya ciddi zarar verdiler.
Bundan sonraki gelişmeleri, kendileri şöyle itiraf ettiler:
“Bizler o geceyi, sabahlara kadar birbirilerimizi arayarak, diken üzerinde geçirdik. Bu Mescid-i Aksa’nın işgâli olayını duyan İslâm ülkelerinin, yekvücut olup İsrail’i basarak kuşatmalarını bekledik. Ödlerimiz patlamıştı.”
“Sonraki günlerde de İslâm ülkelerini endişe ile gözlemleyerek çok tedirginlikler yaşadık. Fakat baktık ki her ülke kendi menfaatlerine dalmış. Birkaç cılız tepkiden başka bir şey olmadı. Bu durumdan cesaret alan bizim fanatiklerimiz, her fırsatta dozajı arttırarak Mescid-i Aksa’ya saldırılar düzenlediler.
Her seferinde de birkaç cılız tepki gelmesi, İslâm Ülkelerinin gafletleri, bizim fanatiklerimize ve hatta Milletvekillerimize ve Bakanlarımıza cesaret verdiği için, bundan sonraki saldırılar, sadece Mescid-i Aksa ile sınırlı olmadı. Filistinlilerin kendi tapulu evlerini işgallere başlandı. İslâm ülkeleri bunları da normal kaşılar oldu.”
- Bu acı itiraflara göre, esas suçlu İslâm Ülkelerinin pısırık liderleri değil midir?..
İşte bu nedenledir ki bendeniz, “Biz kendi hâlimize ağlayalım” diyorum.
Acaba İslâm ülkelerinin o gâfil liderleri, Yüce Rabbimize ne cevap verecekler?..
Peki, BİZLERE DÜŞEN NEDİR?
Elimizden, dilimizden geldiğince, yetkilerimizin ve gücümüzün yettiğince her türlü zulmün karşısında tavır almaktır.
En azından, Yahudi mallarına ciddi boykotlar yapmaktır. Belki ve inşâAllah bizlere isabet edecek olan felâket, belâ ve musibetleri bir nebze de olsa hafifletmiş oluruz...
ÖNEMLİ NOT: Bu gerçekleri siz paylaşmazsanız, sevdikleriniz nereden öğrenecek?
Sevdikleriniz bunları öğrenmediği zaman (acaba) onlara kimler, neleri öğretecek?.. Sevdiklerimiz ve neslimiz başkalarının öğrettiklerine terk edilirse, ahvalimiz nice olur?..
Facebook Yorum
Yorum Yazın