A. Raif ÖZTÜRK

A. Raif ÖZTÜRK

Mail: araifozturk@hotmail.com

Hârika bir Nİ’MET, REFLEKSOLOJİ 

Bugün, çok ilginç ve çok zevkli bir konuyu birlikte değerlendireceğiz. 

Refleksolojiyi, Oxford English Solde şu şekilde tanımlanıyor: 

“Kişilerdeki gerilimi almak ve hastalıkları tedavi etmek için, el ve ayaklardaki belirli noktalara masaj uygulanması.”

Evet, dünyada yaşayan her canlının sinir sistemi vardır. 

Ayrıca her organın bir damar sistemi vardır. 

Refleksoloji, kılcal damarlarla ve sinir uçları ile ilgilenir. 

İnsanlarda, kılcal damar topluluğu, ayaklara ve ellerin avuç içlerine kadar ulaşır.  

Bu damarların uzunluğu, dünyanın çevresini 6-12 kez dolanacak uzunluktadır. 

Refleksoloji; organlarımıza ve vücudumuzun çeşitli bölgelerine karşılık gelen, ayaktaki bazı noktalara masaj yaparak, o noktaların uyarılması ve sağlıklı çalıştırılması olayıdır. Ayak tabanlarındaki bu bölgelere masaj yapmak, vücuttaki potansiyel tedavi edici bölgeleri uyandırıyor. 

Refleksoloji, bugün “destekleyici ya da tamamlayıcı tedavi” dediğimiz tedaviler arasında yer almaktadır. Refleksoloji, sinir noktalarını belirli tekniklerle uyarmanın, ortaya elektrokimyasal mesajları çıkardığını, bununda neonların yardımı ile ilgili organı uyardığını savunur. 

Bunun yanı sıra psikolojide, özellikle panik atak ve depresyon hastalığının tedavisinde, destekleyici olarak uygulanmaktadır. Başta Rusya ve Amerika’daki engelliler üzerinde, genellikle otistik ve spastik engelli çocuklar ile felçli hastalar olmak üzere, birçok engelli grubunda ciddi gelişmelerin ortaya çıkması, refleksolojinin gelişmesine sebep olmuştur… 

Refleksoloji; Leonardo da Vinci’ye göre, bir mühendislik harikası olan ayaklarımız ve ellerimiz, beden ve ruh sağlığımızın adeta bir aynasıdır! Stresten baş ağrısına kadar pek çok şikâyetleri, ayaklarımız aracılığıyla Refleksoloji masaj tekniğiyle tespit ve tedavi etmemiz mümkün. 

Bu bilinçle, Refleksolojik tedavi için, teknik ayakkabılar ve terlikler bile üretilmektedir. 

Köylülerin ve yalınayak dolaşan taşra çocuklarının veya elleriyle çok iş yapanların, çok daha sağlıklı olmalarının bir nedeni, herhalde bu olmalıdır. 

Çünkü bu kişi ve bölgelere, farkında olunmadan sürekli bu masajlar yapılmaktadır… 

AYRICA; Sınırsız ilmiyle her şeyi bilen yüce Rabbimiz, İnşirah sûresinde, “..bir işi bitirdiğiniz zaman, hemen diğer bir işe başla. …” şeklinde ferman etmesinin, elbette bu ve birçok faydaları da kast ediliyordu… 

Refleksolojinin temelinde; rahatsızlıkların, enerjinin belli bir yerde bloke olmasından kaynaklandığı tezi yatar. Refleksoloji, ayaklara uygulanan el teknikleriyle, vücudun belli bölgelerindeki bloke enerjiyi çözerek, bedenin kendi kendisini iyileşme sistemini harekete geçirilmesidir.

Stres, yorgunluk, uykusuzluk, migren, baş ağrısı, menopoz, regl sorunları, sırt ağrısı, romatizma, siyatik gibi sorunları gidermede yardımcıdır. 

Uyarı: Refleksoloji, hamileliğin ilk ayında tavsiye edilmez!..

Bu tedavilerle, normalleşmiş beden fonksiyonları, insana rahatlama, kaliteli bir uyku ve toksinlerden arınmış bir beden sağladığı gibi, dolaşım sistemini de ilgilendirir ve ağrıları da dindirir. 

Refleksoloji tekniğiyle, bir vücuda masaj yapmadan stresi vücuttan uzaklaştırmak, rahatlamayı ve dinlenmeyi sağlamak mümkün değildir. 

Ellerdeki, refleks noktaları daha derinde olduğundan, daha az duyarlıdır ve yerlerini bulmak daha zordur. El refleks noktaları, ayaktakilerle hemen hemen ayni yerlerdedir.

Genelde, hastalıkların birçoğu strese bağlı gelişiyor. 

Stres, korku, endişe ve benzeri olumsuz duygu ile bedende dengesizliklere sebep oluyor. 

Dengesini yitirmiş bir beden de doğal olarak verimli çalışamıyor. 

İnsan bedeninin randımanlı çalışması için, enerji akımının kesintisiz olması şarttır. İste, Refleksoloji de bu noktada devreye giriyor ve bedende serbest enerji akışını sağlıyor…

Bütün bu çok çok ince hesaplara, hikmete ve merhamete dayanan hârika faaliyetler, akılsız, cansız, şuursuz atomların ve moleküllerin işi de olamaz. Hele hele tesadüfen ASLA olamaz. 

İnsan vücudundaki bu mühendislik harikası nizam; sınırsız bir Nâzımı, (nizamı koyanı) İlmi, Kudreti, Merhameti ve Sânî Hakîmi (sanatkârca yaratanı) göstermiyor mu? 

  • Bir nizam varsa, Nâzım da vardır. Fiil varsa Fâil, eser varsa müessir-i Hakiki (o eseri esas yapan) de mutlaka vardır… 

İnsanlarının tümünün ellerine ve ayaklarına döşenmiş olan o Refseksolojinin Fâili, Nâzımı, Kudreti ve Sâni-i Hakîkisi olan Allah; her türlü övgüye, sevgiye ve teşekküre lâyık değil mi?.. 

  • İste Mü’minler ve Müslümanlar olarak hepimiz, her gün 40 küsur defa, O Yüce Kudrete cc. secde ediyoruz…

NOT: Köşe yazısı sınırlarını zorlamamak için; ..DEVAMI olan>> “Biyoenerji açısından, SAĞ EL Mucizesi” konusunu, bir sonraki yazımıza havale ediyoruz.

Facebook Yorum

Yorum Yazın