İSLAM'DA, YANILAN İLE İHANET EDEN BİR DEĞİLDİR NİTELEMESİ!..
" İyilik yarışında önceliği kazanan Muhacirler ve Ensar ile, onlara güzelce uyanlardan Allah hoşnut olmuştur, onlar da Allah'tan hoşnutturlar. Allah onlara, içinde temelli ve ebedi kalacakları, içlerinden ırmaklar akan cennetler hazırlamıştır; işte büyük kurtuluş budur." ( Tevbe sûresi, âyet 100)
Ayeti kerimenin yorumu şöyledir:
" Muhacir: İmkanların tükendiği yerden imkanların üretileceği yere göç eden Mekkeli müminler. Ensar: Göçmen din kardeşlerini bağırlarına basıp yardım eden Medineli mü'minler. Muhacir ve Ensar tarihte kalmış olsa da, muhaciirlik ve ensarlık İslâm cemaatinin yaşadığı tüm zamanlarda ve mekânlarda var olmayı sürdürecektir.
Veya ikinici cümlenin başındaki vav'ın " hal" vurgusuyla: " Onlar Allah'tan razı ve memnun olduğu halde Allah da onlardan razı olmuştur." Zira Allah'ın insandan razı olması, insanın Allah'tan razı ve memnun olmasının sonucuudur.
Mutluluk tatmine, tatmin aklın gelişimine bağlıdır. Gerçek anlamda gelişmiş akıllar, cennetten aşağısıyla tatmin olmazlar." ( Kur'an-Meal-Tefsir)
Hakikaten, Asr-ı Saadet insanlarının hayatlarını okudukça, tetkik ettikçe şaşmamak, hayran olmak olmamak, onlar için Cenab-ı Zülcelale temennaya varmamak mümkün değildir. birde, bizim hayatlarımızı onların hayatlarının yanına yaklaştırdığımız zaman öylesine fevkadelik, öylesine farklılık göze çarpamktadırki, o ruhaniyetleri saygı ile anmamak, ruhaniyetlerine selam ve saygı göndermemek müm
kün değildir.
" Bununla beraber, bunlar insan olma vasıflarını kaybedip melek olan kimseler değildirler. Onlar da, insanın muallel olduğu, hata ve kusurları işleyecek özelliğe sahip kimselerdir. Bu nedenele yanlış yapabilirler , hata edebilirler, sahip oldukları düşüncede yanılımış olabilirlerve nihayet birbirleriyle savaşa bilirler. Bu hususta Rabbimizin buyruğu şöyledir:
" Eğer müminlerden iki topluluk birbirleriyle savaşırlarsa aralarını düzeltiniz. Şayet biri diğeri ile üzerine saldırırsa, saldırgana karşı, Allah'ın buyruğuna dönene kadar savaşınız. Eğer dönerlerse aralarını adaletle bulunuz, adil davranınız, şüphesiz Allah adil davrananları sever." ( Hucurat sûresi, âyet 9)
Ayetin mesajı açık ve anlaşılır bir durumdadır. " Müslümanlardan iki topluluk birbirleriyle savaşırlarsa." ifadesi savaşan taraflardan her ikisinin de Müslüman olduğunu ifade etmektedir. Bu demektir ki, Müslümanalar arasında da her hangi bir konuda ihtilaf çıkabilir.
Taraflar kendilerini haklı zannederek hakkıını elde etmek için diğer guruba saldırabilir. Bu durumda genel sağ duyu sahiplerinin saldırgana karşı, Allah'ın hükmüne dönünceye kadar savaşmaları öğütlenmektedir. Teslim oldukları zaman da aralarının adaletle bulunması istenmektedir.
Dikkat edelirse her iki taraf için de imanî durumlarıyla ilgili bir şeyden bahsedilmemektedir. Nitekim İslam tarihinde bu minval üzere vuku bulmuş savaşlar bulunmaktadır. Sahabe, Cemel veve Sıffîn savaşlarında karşı karşıya gelip savaşmışlar Hz. Ali (r.a.) ayrıca haricilerle de savaşmıştı. Bunların hepsi Müslüman gruplardı. " ( İktibas, Aralık 2010, sayfa 52)
Ama ne hazindir ki, İslam tarihinde vuku bulmuş Sıffîn ve Cemel harplerinde binlerin birbirlerini şehid etmeleri unutulacak cinsten değildir. İslam düsturlarına göre seçilen Hz. Ali (ra), bu kargaşanın kurbanı olmuş cin fikirli Muaviye'nin kirli ve etkin düşüncesinin kurbanı olmuştur.
İşte, o vahim hadiseden sonra, alemi İslam'ın bir daha beli doğırulmamış, o gündür bu gündün mezhepçilik, saltanat, hizipçilik ümmetin belinii büker olmuştur. Muaviye tarafından, camiler işlevsiz hale getirilmiş, kadınların mescide yaklaşmaları, giirmeleri men edilerek, kendi evlerinde ibadetlerini yapmaları salık verilmiştir.
Binaenaleyh, işte o tarihlerden bu yana, hanımların cuma namazı kılmaları, bayram etkinliklerine katılmaları,yakınlarının cenaze namazlarını eda etmeleri tamamen men edilmişleer, o gündür bu gündür hanımlar cuma namzlarından mahrum edilmişlerdir.
Ayrıca, hilafet, müeessesesi saltanata dönüştürülerek, babadan oğula veraset yoluyla intikal etmiştir. Bu sistemin devamı için, nice canlar yakıymış nice sahabe-i kiram canlarından olmuştur..
" Bu savaşların sonunda ganimet ve esir almak gibi bir uygulama yapılmamıştır. Cemel savaşında Cemel savaşında itiraz edenlere Hz. Ali (ra): " Peygamberimizin hanımı Hz. Aişe validemizin kimin cariyesi olmasını istersiniz?" sorusu karşısında yaptıkları hatayı anlayarak susmuşlardı. Hz. Ali (ra) bunun üzerine Hz. Aişe validemizi (ra) korumak üzere görevlendirdiği bir grup muhafız ile Medine'ye göndermiiştir.
Bu olayların sonunda Hz. Ali (r.a.)'ın şöylee bir değerlendirmesi nakledilmektedir: " Yanılan ile ihanet eden bir değildir." der. Genelde harici grubu yanılanlar olarak görürken, Muaviye ve taraftarlarını, işii ibilen ve bilee bile ihanet edenler olarak niteleendirir. Şimdi bunlaar yaptıklarıyla Allah'ın huzuruna vardıklarına göre, işlediklerinin karşılığını göreceklerdir. İnanıyoruz ki orada mutlak adalet tezahür edecektir.. " ( İktibas)
Netice olarak,
Beni Ümeyye yani Muaviye ekibi, tarih bize bildiriyor ki, bilerek,kasıtlı olarak, Kaviimcilik yaparak peygamber soyuna düşmanlık yapmışlardır.
Örneğin, tertemiz insan,asil mümin Hz. Hüseyin (ra)'ıın ve efradının Kerbela'da hunharca şehid edilmeleri bilerek, kasıtlı olarak, bu mübarek soya düşmanlıkları sebebiyle icra edilmiştir.
Son sözler olarak şunu arzetmek istiyorum. İslam tarihi boyunca Emeviyyenin yapmış oldukları rezalet bir iki ifadeyle anlatılacak gibi değildir.
Dileriz ki, yeni nesil bu kâbus dolu zaman dilimlerini öğrenir, ibret alır ve hal ve gidişatlarını bu duruma göre ayar vermiş olurlar. Selam ve dua ile..
Şerafettin Özdemir

































Facebook Yorum
Yorum Yazın