A. Raif ÖZTÜRK

A. Raif ÖZTÜRK

Mail: araifozturk@hotmail.com

Müslümanlık, asla bu değil!..

57 İslâm Ülkelerinin Filistin, Gazze, vd.’deki Müslüman kardeşlerimizin uzun yıllardan beri mâruz kaldıkları yürekler acısı soykırıma karşı, Gafletleri ve de İhânetleri, maalesef “Müslümanlık, asla bu değil” dedirtiyor.

Çünkü İslâm; “Mü’minlerin derdiyle dertlenmeyen, BİZDEN DEĞİLDİR.” buyuruyor. (Hâkim, IV, 352; Heysemî, I, 87) 

“Sizden biri, kendisi için istediğini, (din)kardeşi için de istemedikçe (GERÇEK)MÜ’MİN OLAMAZ” (Buhârî, Îmân, 7) Buyruluyor… 

Yani, her iki hükümde de şimdiki Müslümanlıklar reddediliyor.

Konumuzla ilgili ÇOK İLGİNÇ BİR OLAY:

Vaktiyle Bursa’da bir Müslüman, kasaba meydanında bir çeşme yaptırmış ve üstüne “Bu çeşmenin suyu Her kula helâl, Müslüman’a haram!..” yazdırmış.

Bu nasıl fitnedir diye, başkent Bursa karışmış…

Adam yaka-paça Kadı’nın huzûruna getirilmiş. Kadı:

-“Bu nasıl fitnedir ki, Müslüman olan koca devlette sen, sebildir diye çeşme yap, suyunu Müslüman’a yasakla! Olacak iş midir bu? Sen aklını mı yitirdin?..” diye çıkışmış kadı. 

Adam:

– “Müsaade buyurun, çok önemli sebebi var, bunu ispat ederim…” deyince kadı kızmış:

– “Ne ispatı?.. Sen fitne çıkardın, Müslüman ahâlinin huzurunu kaçırdın” demiş. Fakat bir yandan da ispati merak etmiş.

– “Nedir ispatın? Anlat!..” diye sormuş. 

Adam:

– “Sadece Sultan’a söylerim…” diye inat edince, konu Sultan’a gitmiş, adam yaka paça saraya götürülmüş…

Padişah da sinirlenmiş ama diğer yandan, ispati çok merak etmiş:

– “..De bakalım ne diyeceksen. Bu nasıl bir iştir ki, hem çeşmeyi yaparsın, hem de çeşmeye ‘Her kula helâl, Müslüman’a haram’ yazarsın?..” Adam, başı önünde konuşur:

– “Delillerim vardır, lâkin ispat ister.”

– “Yâ ispatin, sağlam değilse?..”

– “O zaman boynum, hükmünüze kıldan incedir Sultânım…”

– “Eeee, ispât nedir?!..”

-“Sultânım, herhangi bir havradan bir hahamı, sebepsiz olarak bir hafta tutuklayın. Bakın neler olacak…”

Dediği yapılmış. Bütün azınlıklar bir olmuş, “ne oluyor, bu ne zulüm? Bizim din adamımıza biz kefiliz, ne gerekirse yaparız, o mâsumdur, gerekirse kefâlet ödeyelim…” ..diyerek,çevre ülkelerden elçiler mektuplar bile getirmişler… 

Bir hafta dolunca, adam:

– “Sultanım, artık hahamı bırakalım” demiş.

Haham bırakılmış, azınlıklar mutlu, bu sefer Sultan’a teşekkürler, hediyeler ganî…

Çeşmeyi yaptıran adam Padişaha:

– “Aynı işi, herhangi bir kiliseden herhangi bir papaz için yaptırınız Sultanım” demiş.

Aynı şekilde bir papaz yaka-paça alınmış ve aynı tepkiler, Papaz için de artarak devam etmiş. Haftası dolunca o da serbest bırakılmış. Mutluluk ve sevinç gösterileri, teşekkürler, şükranlar, hediyeler aynı… Din adamlarına tekrar kavuşmanın mutluluğuyla, daha çok sarılmışlar birbirlerine… Sultan, çeşme yaptırana:

– “Bitti mi?..” deyince.

– “Sultânım son bir iş kaldı, sonra hüküm sizindir” demiş.

– “Nedir isteğin?..”

– “Efendim, şimdi de pâyitahtımız(başkentimiz) olan Bursa’nın en sevilen, en çok sözü dinlenilen, en çok itimat edilen İslâm’ın Din âlimini alınız Kürsüden…”

Adamın son dediğini yapmışlar. Ulucâmi başimamını, Cuma vaazının ortasında almışlar, yaka-paça götürmüşler… 

Tek bir Allah’ın kulu çıkıp da, “ne oluyor, siz ne yapıyorsunuz?.. Hiç olmazsa Vaazı bitene kadar bekleseydiniz” gibi, tek bir kelâm etmemiş, ünlü başimamı arayan-soran olmamış…

Koca bir hafta geçmiş, “Nerde imamımız? Niçin geri gelmedi?” diye gelen-giden yok!..

Âlim ve çok güvenilir başimamın yerine tecrübesiz bir imam tayin edilmiş. 

Halk hâlinden yine memnun, fakat olması gerekenin tam aksine, dopdolu caminin içinden, halkın gözü önünde apar topar tutuklanan o koca âlim için:

– “Biz de onu adam bilmiş, hoca bellemiştik…” “Kim bilir ne halt etti de tutuklandı!..” “Vah vaah! Acırım arkasında kıldığım namazlara…” Vs… dedikodular başlamış.

Padişah, kadı ve o adam bu olup-bitenleri izliyorlarmış. Sonunda Padişah çeşmeyi yaptırana sormuş: “Eee, ne olacak şimdi?…” Adam:

“Hocayı da bırakıp, özür dileyerek, helâllik almak lâzımdır hocadan…”

-“Haklısın” demiş padişah, denilenin yapılması için emir buyurmuş.

  • Haksız yere tutuklanan âlim zâtı ne karşılayan var, ne hâlini soran.

Padişah adama dönmüş, “Haydi şimdi konuş bakalım!..”

Adam başı önünde şöyle konuşmuş:

– “Ey büyük Sultânım, siz irâde buyurunuz lütfen. Sizce, böyle gamsız ve GÂFİL, üstelik de Hâin Müslümanlara su helâl edilir mi?..” 

Sultan acı acı tebessüm etmiş:

-“Evet, çok haklısın. Böylelere su da haramdır, hattâ hava bile haramdır!..”

***

Evet sevgi ve saygıdeğer dostlar: "Bana dokunmayan yılan bin yaşasın" diyen böylesine gamsız, sorumsuz ve şuursuz Müslümanları bugün ülkemizde de çokça görüyoruz. 

Lâkin İslâm ülke liderleri, üstlerine ölü toprağı serpilmişçesine, maalesef hâlâ suskunlar.

Bahtiyar Ülkemiz hariç, hepsine YAZIKLAR OLSUN!..

Şimdi, başımızı ellerimizin arasına alıp, düşünme zamanı: 

  • Acaba İslâm âlemi, niçin bu kadar acınacak hallere ve gaflete düştü? 
  • Acaba bu yöneticiler niçin ve nasıl böylesine pısırıklaştırıldı ve basitleştirildi? 

Acaba bu gâfil yöneticilerin, hâlâ devam eden bu gafletten uyanma ve dostlarını-düşmanlarını tanıma zamanı gelmedi mi?..

Muknî CEVAPLAR İÇİN; lütfen bizi takip ediniz…

Facebook Yorum

Yorum Yazın