Abdullatif Acar

Abdullatif Acar

Mail: acarabdullatif@hotmail.com

Selam Deyip Geçmeyin!

Müminlerin birbirlerini sevmesini imanı bir mesele olarak gören Peygamberimiz(s.a.v.) sevmeye vesile olacak şeyin de selam vermek olduğunu bildiriyor. 
Ebu Huriye’nin naklettiği bir hadiste Peygamberimiz buyuruyorlar ki:
“Siz iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de(kâmil manada) iman etmiş olamazsınız. Birbirinizi sevmenize vesile olacak şeyi söyleyeyim mi? Aranızda selamı yayınız” (Müslim, iman)
Bugün kayıp ettiğimiz sevgiyi, güveni, anlayışı selamla inşa etmemiz mümkündür. Ancak bu selam samimiyeti ve ihlâsı barındırmalı içerisinde. İnsan selamın manasına uygun hareket etmeli. Selamı anladığımız, onun ruhuna uygun hareket ettiğimiz müddetçe aramızdaki buzlar eriyecek, kin ve öfke yok olacak, düşmanlıklar kalkacaktır. 
Cennete giden yol üzerindeki kaldırım taşları müminlerin birbirlerine verdikleri selamla ve selam şuuruyla kurulmuş ilişkilerle inşa edilebilir.  Çünkü cennetin bir adı da ‘selamdır.’ Orası esenlik ve saadet yurdudur. Meleklerin müminlere selam vererek iltifat etmesi, Allah’ın selam kapısından cennete girmesine kuluna müsaade etmesi selama uygun bir hayat sürmekle mümkündür. Bir isimde‘es- Selam’ olan Allah, insanlarla barış ve huzur içerisinde yaşamamızı emretmiştir. Onun için selam, barışın da anahtarıdır.
İletişimin ilk ve en güzel şekli selamla başlar. İnsanlarla aranızdaki ilk intiba önemlidir. Nasıl karşılandığınız, nasıl muamele göreceğinizin bir göstergesidir.  
Selam İslam’ın parolası ve şiarıdır.  “Selam kelamdan öncedir” Nebevi uyarısı her güzel davranışın başlangıcının selam olduğunu göstermektedir.   
Peygamberimiz(s.a.v.) medeniyeti inşa etmek için Medine’ye hicret ettiğinde verdiği ilk emirlerden bir tanesi;  ‘selamı yayınız’ dır. Bir toplumun birbirleriyle kaynaşması, ayrı ve farklılıkların izale olması, sarsılmaz görünümündeki ihtilafların görüş ve düşüncelerin ortak payda etrafında toplanması, aynı gayeyi ifade eden, aynı değeri yansıtan, aynı niyeti ortaya koyan selamla mümkündür.  Bu nedenle selam vermek kadar almakta, bu iyi niyete fazlasıyla mukabele etmekte önem arz eder.  Bu nedenle selam vermek sünnet almak ise farzdır. 
Selam vererek dua eden insan, mümin kardeşinin duasına da muhatap olmak ister. “Allah’ın selamı üzerine olsun “dendiğinde“Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketi senin de üzerine olsun” diyerek ziyadesiyle almak memnuniyeti ifade ettiği gibi, insana pozitif bir enerji de yükler.  Bu enerji kardeşliğin, sevginin ve saygının tesisi için önemlidir. Peygamberimiz “Birisi size selam verdiğinde siz o selamı ziyadesiyle alınız” buyurmasının hikmetlerinden biri de budur.  
Selam tanıdık olanların dostluğunu pekiştirdiği kadar, tanıdık olmayanların da tanışmasına vesiledir.  Bu nedenle Peygamberimiz(s.a.v.) tanıdık olana da olmayana da selam vermeyi İslam’ın güzel hasletlerinden saymıştır. En güzel örnek olan Peygamberimiz, başta ailesi olmak üzere küçük büyük ayrımı yapmadan herkese selam vermiştir. Hatta ölülere bile selam vermiş,  mezarlığa vardığında veya yanından geçerken; Allah’ın rahmet ve esenliğinin onların üzerine olmasını dilemiştir.
Sahabelerden sırf selam vermek ve almak için çarşıya çıkanlar bile vardı.  Çünkü selam, duadır. Müminin mümin hakkında yaptığı duayı da Allah reddetmez.  Birbirleriyle her karşılaştıkları zaman selam vererek dualaşan insanlardan zarar gelir mi? Selamla mümin, karşısındaki insana benden sana zar gelmez teminatını vermiş, onun iyiliğini, ona yanlışlık yapmayacağını taahhüt etmiş olur. 
Kalabalıklar içerisinde yalnızlaştığımız asrımızda selama ne kadar muhtaç olduğumuzu anlıyoruz. Aynı apartmandaki komşular birbirlerini tanıyamaz hale geldi. Bir yabancı gibi, kaşları çatık, yüzleri dökük bir vaziyette aynı kapıdan giriyor, asansörde konuşmadan dairelerine çıkıyorlar. 
Evet, insan bilmediğinin düşmanıdır. Bir kapı açmalı, bunu da selam anahtarıyla yapmalı. Sonra görülecek ki, her şey ne kadar güzelmiş, komşular o kadar umursamaz değilmiş.  Ayrıca selam alev alev yanan kini söndürmeye, yumruk yumruk büyüyen öfkeyi dindirmeye bir vesiledir. Bu durumda olanlardan ilk selamı verenin kazanacağını bildiriyor Peygamberimiz.
Selam vermek o kadar önemli ki halk arasında selamsız sabahsız vurup geçenler kınanıyor, verilen selam alınmadığında Allah’ın selamı, diye almayana tepki gösteriliyor.  Selam bir emanet olarak kabul edilir; birisi başka birine selam gönderirken bu emaneti kabul eden insan mutlaka onu yerine iletmeyi borç olarak algılar. 
Selam vermeyeni Peygamberimiz(s.a.v.) insanların en cimrisi olarak nitelendirmiştir. Selam vermek bir cömertlik, almak görevdir. Selam vermek ve almak tevazu ve erdemliliktir. Selam vermek amellerin en hayırlılarındandır.  Selam Allah’ın selamı, verilen Allah’ın kuludur. Dolayısıyla selam vermede herkes aynı kıymettedir. İtibarlı, zengin, makam mevki sahibi olan birisine üstüne basa basa selam verip garip, fakir birisinin verdiği selamı ‘verse de olur vermese de’ anlayışıyla, zoraki almak asla bir mümine yakışmaz. 
Selam vermek her şeyden önce bir haktır.  Hak sahibine hakkını teslim etmeli. Peygamberimiz(s.a.v.) buyuruyor ki:
"Müslüman’ın Müslüman üzerindeki hakları beştir: selam vermek ve selam almak, hastayı ziyaret etmek, cenaze ile yürümek (Müslüman kardeşinin cenazesine katılmak) davete icabet etmek, aksırıp “elhamdülillah “dediğinde“yerhamükellah“demek.
Son olarak: Malumunuz günümüzde selam vermek çok yaygın, elhamdülillah. Ancak veren niye verdiğini, alan niçin aldığını bilmeli. Selamla başlayıp günahla devam eden; selam vererek yaklaşıp aldatan, güler yüz gösterip kötülük eden nice insanlar söz konusu.  Bunun tek çaresi, selamı alışılmış bir gelenek olmaktan çıkarıp, ibadet şuuru ve ihlâsla yerine getirmektir. 
Selam  ve dua ile…

Facebook Yorum

Yorum Yazın