TANRI ULUDUR, TANRI ULUDUR!..
Tam tamamına ülkemiz camilerinde, mescidlerinde, hanelerimizde, minarelerimizde, hayatın her alanında bu sesi duymuş olduk. Asli ezanımızı okurken, sağ sola baktık, ürkerek, korkarak, bilemedik, bilmek istemedik ezanın alemi İslam'ın ortak sesi olduğunu kabul edemedik.
Ezanın Türkçesini, Kur'an'ın anlamını bilmek üzere, 18 yıl ülke semalarında, milletimiz bu sesi duymak, zorlanarak dinlemek zorunda bırakılmıştır. Uymayanlar, aksini yapanlar icrai takibe uğrayarak kodeslere atılmış, okumuş oldukları ezan ve Kur'an'dan dolayı mahkum edilmişlerdir.
Burada bu mevzuyu soradan edemiyor, beni derinden derine düşündürmektedir. Bilhassa 1940 ile 1950 14 Mayıs'a kadar bu milletin evlatları yerlerde sürünmüş, sakalı ile, saçı ile, giysisi ile, başındaki giymiş olduğu fesi istihza edilmiştir.
Ev ev, hane hane suçlu aranmış, bulunduğu zamanda dipçiklenmiş, eza ve eziyete maruz kalmıştır. Mabedlerde Allahü Ekber yerine, Tanrı Uludur sesleri milleti canından bezdirmiş, tabii ki, bu ahvaldende bir fayda, bir menfaat beklenmiştir.
Halbu ki lisanı Kur'an, ümmetin müşterek dili olmasına rağmen, milletin sesi kesilmiş, gırtlağına süngü dayatılmıştır. Meke'dee, Medine'de kıraat edilen, Pakistan ülkesindee minareleri şenlendiren ortak lisan, Afgan, İran, Turan, Cezayir, Tunus. Mısır beldelerinde dinlenen aziz lisan Türkiye'de inkıta uğratılmıştır.
Oysa, toplum ve milet olarak " Tanrı Uludur"un bir menfaatini, yapıcılığını, birleştiriciliğini, yardımını görmüş değiliz.. Bilakis millet bünyesinde ayrıştırıcı bir hal, korku, tereddüt, endişe meydana getirmiştir.
Dinlemiş olduğum Türkçe ezanla ilgili bir anımı arzetmek yerinde olacaktır:
1943 yılları idi. Afşin hali hazır İlçe olmamış, kasaba olarak millete hizmet ediyordu. Merhum Muhiddiin hocamız hasbi olarak Afşin Ashab-ı Kehf'de din gönüllüsüdür.
Bir gün hoca efendi, makamın damına çıkar ve gönlünce, imanın el verdiği ölçüde yanık sesiyle asıl şekliyle ezan okur. Ezanı tamamladıktan sonra aşağıya iner. Birde ne görsün? Jandarma kumandanı, Nahiye Müdürü ve bir iki zat daha oradalar. Görevlinin birisi, hışımla ve öfkeyle hoca efendinin üzerine yürüyüp, tokatlar.
" Sen nasıl olurda, kanunlara karşı gelerek, Arapça ezan okursun?" diye hırpalar. Yapılacak bir şey yok. Hoca efendi Rasulullah (sav)'in sünnet emrini icra etmiş, gelen zevatda bu duruma şahit olarak mevcut yasalar icabı hocayı te'dip etmişlerdir.
Hey'et oradan ayrılırken, hocayı döven zat, hocayı bir kenara alarak " Hocam, senden özür diliyorum, hakkını helal et, isteyerek vurmadım" sözünü itiraf etmiştir.
Tıpkı bu vak'ada tezahür ettiği gibi, bu millet evlatları ezana hasret kalmış Elif-Be demeyi unutmuş, cami kapılarına, evlerin orasına burasına gözcüler koyarak dini emirleri yaşamaya, tatbik etmeye çalışmıştır.
Hal böyle iken sormadan edemiyorum, millete tebelleş olan bu kabus dolu on sekiz yılın ülkemize, insanımıza, birliğimize, beraberliğimize ne faydası dokunmuş ne bir yaramıza merhem olmuştur?
Dile kolay!.. On sekiz yıl, bu aziz millet evlatları " Allahü Ekber" demeye hasret kalmış, Kur'an tilavet edemez olmuş, etse bile korka korka, çekine çekine etrafına gözcüler dikerek icrai faaliyette bulunmuştur.
14 Mayıs 1950 senesi geldiği zaman, merhum Baş Vekil Menderes'iin ilk icraatı bu çirkin görüntüyü, yaşantıylı sonlandırmış, aziz miletimz ilk ezan sesiyle heyecanlanmış kendinden geçmiş, can hıraş feryatlar içersinde Allah'a şükretmişlerdir.
Bu sevinçle, ağlayanlar, hüzünlenenler, kendilerinden geçmiş, adanmış secdelerle şükür secdesine kapanır olmuşlardır.. Nasıl heyecan duyulmasın ki? 18 yıl ülkenin ufuklarında ezandan mahrum, tekbirden mahrum bir milletin çekmiş olduğu eziyet, sıkıntı, dipçik darbesi unutulacak cinsten değildir.
Netice olarak,
Şimdilerde, bu kaotik hastalıklı durum unutulmuş da "Tipi tipi gibi Sabetayist" bir zat, rüşvet ağınını içersinde milete şifa sunmak istemektedir.
Bilhassa şu günlerde kardeşlik türkülerinin hep bir ağızdan söylendiği zaman diliminde bir o yana, bir bu yana yalpa yaparak kaçmayı tercih etmiştir.
Oysa, bu milletin şafağı sökmüş kardeşlik türküleri hep bir ağızdan söylenir olmuştur. Kavmi söylemlerin yerini, kardeşlik, birlik beraberlik şarkıları terennüm edilir olmuştur.
Binaenaleyh, bin yıllık millet tarihimiz tezahür etmiş, her yerde birlik, beraberlik marşları yeri göğü inletir olmuştur. Klasik İslam hasımları, mini mini çocukların bile din tahsili, din öğretimine karşı çıkmaktadır. Hatta, daha ileri saldırıp, bu aziz millet evlatlarını Batıya, sair ülkelere ihbar etmektedir.
Rabbimiz!.. Ezanımızı ilanihaye okumaya devam edelim..Allah'ın lütfu in'amı ile tüm zorlukları yenmeye çalışalım. Selam ve dua ile..
Şerafettin Özdemir

































Facebook Yorum
Yorum Yazın