A.Raif ÖZTÜRK

A.Raif ÖZTÜRK

Mail: araifozturk@hotmail.com

KORKUNUN, Fayda ve Zararları…

Korku; Yüce Rabbimizin bütün canlıların faydasına, ‘hayatlarını ve sağlıklarını koruma’ adına bahşettiği bir nevi sigortadır.

Ancak bu sigorta kabilindeki KORKU nimetini abartarak veya çeşitli baskılayıcı sebeplerle, yani korku ile yaşayarak, hayatlarımız zindana çevrileceği gibi, farkında olmadan sağlığımızdan ve canımızdan bile olabiliriz.

Bu konuda da; TIP eserleri Avrupa ülkelerinde bile 600 seneden beri okutulan hekimlerin hekimi İbn-i Sinâ, insanlığa doğru bilgi sunmak adına, çok ciddi araştırma ve denemeler yapmıştır.

KORKU adına yapmış olduğu bir deneyini, konumuza ışık tutması için saygılarımla arz edeceğim. Şöyle ki: 

İbn-i Sinâ iki kuzuyu, iki ayrı kafese koyar. Kuzuların ikisi de aynı yaşta, aynı kiloda, aynı cinstir ve aynı miktar su ve yemlerle beslenir. Tüm şartlar da eşittir...
Ancak, yan kafeste de bir Kurt vardır ve kurdu sadece o kuzulardan biri görebilmektedir. O kurdu gören kuzu; korku ve huzursuzluk sebebiyle, aylar sonra zayıf ve çelimsiz düşerek ölür. Yani, kurt kuzuya hiç bir şey yapmamasına rağmen, kuzu yaşadığı korku ve stres yüzünden ölmüştür. Kurdu görmeyen diğer kuzu ise oldukça huzurlu olduğundan besili ve kiloludur. Bu deneyde İbn-i Sînâ, zihinsel etkinin, sağlık ve bünye üzerindeki olumlu veya olumsuz etkisini deneylemiştir.

NETİCE: “Gereksiz, sürekli ve aşrı korku, endişe, kaygı, stresin, canlıya yani insan bünyesine de verdiği zararı, hiç bir şey veremez”, anlamındadır.

Bu günlerde bizleri ilgilendiren yönü ise salgın günlerinde en çok uzak durmamız gereken şeyler olduğu halde, zorunlu olarak içine düştüğümüz, daha doğrusu mâlum medya ve mâlum kişilerce düşürüldüğümüz şeylerdir. Kim bilir? Bu tetikleyici çalışmalar, belki de dev ilâç şirketleri tarafından finanse ediliyor da olabilir.

SORU: Peki, Corona korkusunun tüm Dünyayı kasıp kavurduğu böylesine bir atmosferde ve tehlikelerin göbeğinde olduğumuz halde, korkmayarak veya teselli bularak kurtulmanın çaresi var mı?

NET CEVAP: Evet, elbette var. Devletimizin tavsiye ettiği 14 maddelik (ve ek) tedbirleri aldıktan sonra, Yüce Yaratıcımızı Esmâ ve Sıfatlarıyla tanıyarak, bilinçli bir şekilde O’na cc tam ÎMAN EDİP, güvenerek tevekkül etmektir.

Bu konuda örnekler de vermeden önce; ülkemizde ve Milli Eğitimimizde, (İmam Hatipler ve Kur’ân Kursları hariç) bir asra yakın zamandan beri, en çok ihmâl edilen bir konu olduğunu da üzülerek belirtmek isterim. İnşaallah bunca erozyona ve inanç noktasında zayıf insan yetişmesinden ibret alınıp, Milli Eğitimimiz islâh edilir…

NET CEVABIN boldlanmış ikinci bölümünü en garantili elde etmenin yolu; 54 lisana tercüme edilerek, tüm dünya ülkelerinde iştiyakla okunan Risale-i Nur eserleridir.

Bu güzide eserlere henüz ulaşamamış kardeşlerimize, bu eserlere iştiyak duyulmasını sağlayan ve kolayca altyapıyı oluşturan, yeni çıktığı halde ilk iki ayda dört baskısı (4000 adeti) kapışılan “EVRENDEN MESAJLAR” kitabı tavsiye edilir. (Sipariş: 0532 366 97 40 Yavuz Selim veya 0532 774 40 05 Mehmet Tuncel.)

  • Evde okuma fırsatı varken, âcil teminde kolaylık sağlanması için, Tel. arz edilmiştir.

Yüce Rabbimizi Esmâ ve Sıfatlarıyla tanıyıp, Kâinat içindeki her şeyde ve her olayda O’NUN cc tecellilerini görmeye başlayan MÜ’MİN, artık hiçbir şeyden korkmaz...

İbrahim AS’ın mancınıkla o devâsâ büyüklükteki ateşin içine atılırken bile “Hasbinellâh, ve ni’mel vekîl” (Allah bize yeter, O ne güzel vekildir.) niyazı ile sadece O’NA sığınmıştır.

Îmanî güçlü olanların, hiçbir şeyden ve hiçbir kimseden korkmadığına dair, asrımızdan da bir örnek arz edeyim.

6000 Sayfalık (14 Ciltlik) hârika eserlerin müellifi, Yüce Dînimize muhalif olanların çeşitli iftiraları sebebiyle, bir mahkemede ÎDAM ile yargılanıyordu. Yargıçların gürledikleri bir zaman ezan okunmaya başlıyor. Bediüzzaman Hz. yargıçlardan şu namazını kılması için müsaade istiyor. Onlar; “îdamla yargılanıyorsun, hâkimlerin huzurunda namazın sırası mı?” demeleri üzerine, sepetinden seccadesini çıkararak, “Hâkimlerin Yüce HÂKİMİNİN emri karşısında, sizin hükmünüz ne ki?” diyerek, hemen orada namaza başlıyor. Her şeye rağmen Bediüzzaman Hz. beraat ediyor…

O yıllarda iç din düşmanlarından başka, dış din düşmanlarından da tehditler geliyordu. Bu minval üzereyken, “şu anda Fransız ve İngilizler sizi hedef alıp bombalamak için, savaş uçaklarını gönderseler, ne yaparsınız?” Sorusuna karşı Bediüzzaman Hz.’nin cevabı: “Fransız ve İngiliz, Sidre’ye uçaklarını gönderip bombardıman yapsalar, beş para ehemmiyet vermeyeceğim. Siz de ehemmiyet vermeyin. “Zübeyir, yap bir kahve!” diyeceğim…” ..şeklindeydi. Güçlü bir îmanın tecellileri, işte böyle tezahür eder…

Risale-i Nurdan bir vecize ile konumuzu noktalayalım: İmân hem nurdur, hem kuvvettir. Evet, hakîkî imânı elde eden adam, kâinata meydan okuyabilir ve îmânın kuvvetine göre, hâdisâtın tazyikàtından (olayların ezici baskılarından) kurtulabilir... Vesselâm.

Makale Yorumları

Facebook Yorum

Yorum Yazın