Selçuk TÜTAK

Selçuk TÜTAK

Mail: desselcuktutak@gmail.com

NE SÖYLESEK BOŞA LEYLAM

Hani, Rabbin meleklere, ‘‘Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım’’ demişti. Onlar, ‘‘Orada bozgunculuk yapacak, kan dökecek birini mi yaratacaksın? Oysa biz sana hamdederek daima seni tesbih ve takdis ediyoruz.’’ demişler. Allah da, ben sizin bilmediğinizi bilirim.’’ demişti. (Bakara 30)

Bezm-i elestte Rabbimize bir söz vermiştik. Yeryüzüne indikten sonra çok çabuk unuttuk verdiğimiz sözü. Sadece sözümüzü mü unuttuk? Leyla’dan önce vahşice öldürülen, yakılan, tecavüze uğrayan onlarca çocuk vardı. Onları da unuttuk.

İnsanın insana yaptığı zulmü başka hiçbir canlı kendi türüne yapmıyor. Sadece insana mı? Hayvanlar ve doğa da nasibini aldı insanın şerrinden. Ve biz hep unuttuk. Ama Leylalar iyi şimdi. Cennette birer kuş oldular, yiyip içiyor ve bizim hiç sahip olamayacağımız bir özgürlükle uçuyorlar. Biz ise yüreğimize düşen bu cehennem koruyla yanıp kavruluyoruz dünyada. Yananlara ne mutlu. Bu acıyı duyabilmek de büyük mesele. Zira tüm zulümlerin temelinde hissizlik yatıyor.

Şunu bilelim ki Leyla’yı ve onun gibi daha birçok çocuğu öldüren caniler de bir zamanlar çocuktu. Hepsinin birer ana-babası, öğretmenleri, arkadaşları oldu. Acaba diyorum bir kez olsun ailesinden, öğretmenlerinden, arkadaşlarından sevgi görmedi mi bu insanlar? Onlara hiç mi sevgi dolu bir söz söyleyen olmadı? Sevgiden, merhametten paylarına hiç mi bir şey düşmedi?

Çocuklara tecavüz etmekten, onları öldürmekten, hayvanlara işkence etmekten zevk alan bu insanlarla benzer bir yönümüzün olması ne kadar utanç verici. Onlar gözlerinin önünde gerçekleşen olaylara karşı hissizken bizler her gün dünyada gerçekleşen buna benzer binlerce olaya karşı duyarsız kalıp o güzel yaşamlarımıza devam edebiliyoruz! Şüphesiz Rabbimizin bildiği bir şey var. O da memnun değil bizim bu halimizden. İnsanoğlunun şerefli onca özelliği varken bizler hep en aşağılık olanlara şahit oluyoruz.

Peki ne yapabiliriz? Sokaklara dökülmekle bir şeyleri değiştirebilir miyiz? Ya da yönelmemiz gereken yer dışarısı değil de özümüz mü? Hızın ve hazzın her ortamda pompalandığı, uygunsuz yayınların, kötü örneklerin her yerde gösterildiği bu dünyada tabiî ki de sokaklar çözümün değil düzensizliğin ve kargaşanın kaynağı olacak. Leyla’nın acısını tüm ruhumuzla hissetmeye, yüreğimize kazımaya çalışalım. Ona da diğerlerine yaptığımız gibi ihanet etmeyelim. Daima gönlü hüzünlü, gözü nemli kalmaya çalışalım. ‘‘Dertlilerin sözlerini alıp satanlar dertli midir? Derdi bilmez anlatmaya çalışır.’’ Sonra yapabileceğimiz çok şey olacak. Bir anlık ya da bugünlük değil. Hayatımızı buna adayacak kadar.

Bu tür vahşet olayları üzerine birçok haber yapıldı, yazılar yazıldı. İnsanlar idamın veya hadım etmenin çözüm olabileceğini söylüyor hep. Gözleri dönüp sonrasını düşünmeden bu suçları işleyen hasta ruhların korkutularak kötülük yapmaktan caydırılacağına inanmak ne büyük acizlik. Keşke mesele bu kadar basit olsa.  Mesele basit değil ama köklü bir çözümü uygulamak bundan hem çok daha basit hem de gözümüzde bir o kadar önemsiz. Ağlayan bir çocuğun hüznüne ortak olamıyorsak , kavga eden ağzı küfür dolu bir çocuğu bağrımıza basamıyorsak, pis bir çocuğun yanağından öpemiyorsak nasıl yayacağız sevgiyi. Bu sevgi denen şey sadece hak edene verilmesi gereken bir şey değil ki. Ona en çok vahşi yapılı kişilerin ihtiyacı var.

Bu tür olayların zamanla azalması ve bir daha hiç yaşanmaması için hangi yöne baksak Leyla’yı görelim ve hiç unutmayalım. Önce aynı çatı altında yaşadığımız insanlarla huzuru ve barışı korumaya çalışalım. Çocuklarımızı güzel bir ruh ikliminde büyütelim. Daha sonra bu sevgimizi evlerimizin dışına yayalım. Uzun lafın kısası Sait Faik’in de dediği gibi ‘‘Bir insanı sevmekle başlar her şey.’’

Mehmet Adıgüzel KERTMEN

 (Türkçe Öğretmeni)

Facebook Yorum

Yorum Yazın