REGAİP, RAHMETE AÇILAN KAPI
Üç ayların manevi atmosferini yaşadığımız şu günlerde, kandiller vesilesiyle manevi feyiz ve bereketin zirvesine ulaşıyoruz. Kandiller geçidi olarak ifade edilen üç ayların ilki olan Recep ayı, on bir ayın sultanı Ramazan’ın müjdecisidir.
Peygamber Efendimiz (s.a.s.), üç aylar girdiğinde:
“Allah’ım! Recep ve Şaban aylarını hakkımızda mübarek kıl, bizi Ramazan’a ulaştır” diye dua ederdi. Bu yönüyle Recep ayı, Ramazan’a duyulan özlemin adıdır.
Bu ay; niyetlerin ihlasla yoğrulduğu, kalp ve ruhun tövbelerle arındığı, dualarla ilahi ihsan ve ikrama ulaşıldığı bir zaman dilimidir. Recep ayının ilk cuma gecesi ise Regaip Kandili’dir. İki mübarek zamanın birleşmesi, bu geceye ayrı bir anlam ve derinlik kazandırmaktadır.
Kandiller, karanlık dünyamızı aydınlattığı gibi bu kutlu zaman dilimleriyle ruhumuzu da nurlandırır, kalplerimizi ferahlatır. Gönül dünyamızdan rıza-yı ilahiye uzanan bir köprü vazifesi görür adeta.
Regaip, Arapça bir kelime olup “rağa-be” kökünden gelir. Bu kök; istemek, arzulamak, meyletmek ve elde etmek için çaba göstermek anlamlarını taşır (TDV İslam Ansiklopedisi). Regaip; rağbet edenin, arzulayanın, yönelenin çok olduğu gecedir. Çünkü Peygamber Efendimiz (s.a.s.) şöyle buyurmuştur:
“Beş gece vardır ki, onlarda yapılan dualar geri çevrilmez: Recep ayının ilk gecesi, Şaban’ın ortasındaki gece, Cuma gecesi, Ramazan Bayramı ve Kurban Bayramı geceleri.”
(Abdürrezzâk)
Dünya bizi yordu. O kaçtıkça biz peşinden koştuk. Gafletlerimiz kayıplarımızı artırdı, günahların müptelası hâline geldik. Haram-helal hassasiyetimizi yitirdik; kazancın kaynağını sorgulamaz olduk. Haramla bedenimizi zehirlerken, ruhumuzu karanlıklara terk ettik.
Haz ve hız tutkunu olduk; nefsin esaretinde yaşamaktan yorulduk. Dertlerimiz derman beklerken, dermanı yanlış adreslerde aradık. Saygıyı unuttuk, sevgiden mahrum kaldık. Sözümüzle kalbimiz ayrı telden çalarken, “Biz kimiz?” sorusuyla çölün ortasında kalakaldık.
İşte böyle bir zamanda kandiller; karanlıkta kalanlara bir ışık, yolunu kaybedenlere bir rehberdir. “Yok mu kimse?” dediğimiz anlarda, ikram ve ihsanıyla varlığını hissettiren bir yoldaştır. Çökmüş, pörsümüş imanımıza can suyu gibidir. Dinlenme ve kendine gelme durağıdır. Çölde susuz kalan yürekleri serinleten tatlı bir su kaynağıdır.
Günah yüküyle ezilen sineler için kurtuluş fırsatıdır bu gece. Yeter ki talip olalım. Çünkü istemeden verilmez. Allah, vermeyi istemeye bağlamış; istemeyi ise kulluğun özü kılmıştır.
Dua; yakararak, gözyaşını katarak, samimiyetle Allah’tan istemektir. “Allah zaten her hâlimi biliyor” diyerek istemekten geri durmak değil; bilakis ibadet niyetiyle arz etmektir. Dua, Allah’a haşa emretmek değil; O’na hâlimizi arz etmektir. Orası arz makamıdır. O, bizi bizden iyi bilir ve bizden çok sever. Hayrımıza olanı verir.
Dua bir ibadettir; belli bir vakti yoktur. Çünkü her an O’na muhtacız. Ancak bu mübarek geceler, rahmetin daha bol sunulduğu zamanlardır. Regaip gecesi de rahmetin oluk oluk aktığı bir ilahi kurnadır. Kalbimizi oraya dayamalıyız. O kurnadan ne istersen, samimiyetin nispetinde karşılık bulur. Belki de isteğin vesilesiyle bir bela senden defedilir; kim bilir?
Çaresiz olmadığını hatırlatır bu gece. Rahmet kapısının eşiğinde sabırla beklemeyi öğretir. Sen sana düşeni yap; gerisini Allah’a bırak. O’nun işine karışma.
Peygamber Efendimiz (s.a.s.) buyurur ki:
“Dua etmekte aciz olmayın. Çünkü dua eden hiçbir insan helâk olmaz.”
(İbn Hibbân)
Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurur:
“De ki: Duanız olmasa Rabbim size ne diye değer versin?”
(Furkan, 77)
Ve Peygamberimiz (s.a.s.):
“Dua, ibadetin özüdür.”(Tirmizî) buyuruyor.
İnsanız; hata ve kusurlardan beri değiliz. Önemli olan düştüğümüz yerden kalkabilmek, ihtiyaçlarımızı arz ettiğimiz gibi günahlarımızı da pişmanlıkla Rabbimize arz edip af dilemektir. Bu gece ümitsizlere ümit kapısıdır. Çünkü ümit, müminin azığıdır. Günahların çokluğu değil, Allah’ın sonsuz rahmeti belirleyicidir.
Yüce Allah buyurur ki:
"Kim işlediği zulümden sonra tevbe eder ve hâlini düzeltirse, şüphesiz Allah onun tevbesini kabul eder. Allah bağışlayandır, esirgeyendir.”
(Maide, 39)
Sonuç olarak; rağbeti Allah’a olanın yardımcısı Allah olur. O’ndan isteyen muradına erer. Samimi tövbe eden, günah işlememiş gibi kabul edilir. Ona yönelen yolunu şaşırmaz, O’nu vekil edinenin işi aksamaz.
Bu gecenin her anı kıymetlidir. Bir köşesi muhasebe ve murakabe içindir. Orada özümüze döner, niyetimizi tazeleriz. Tövbeyle arınır, secdeyle kulluğumuzu pekiştiririz. Kur’an’ı sanki ilk defa bize iniyormuş gibi okur, dua ile ruhumuzu doyururuz. Sadakayla ahiret azığımızı hatırlar, oruçla nefsimizi terbiye ederiz.
Bu mübarek gecenin fırsatını değerlendirmek duasıyla…

































Facebook Yorum
Yorum Yazın