Cemal Nar

Cemal Nar

Mail: cemalnar@gmail.com

“Millet”in Başına Gelen Felaket

Biz çocukluğumuzda bir hayli kafa karışıklığını yaşadık hayretler içinde. Mesela özel olarak Kur’an öğrenmek için mahallemizdeki “okumaya” gittiğimizde hocamız din dersi saatinde “haydi hep beraber” der, bize topluca söyletirdi. Biz de neşe içinde bağırarak söylerdik:

-Anan kim?

- Havvaaa!

- Baban kim?

- Âdeeeem!

- Hangi millettensiniz?

- İbrahim milletindeeeeen?

Sonra okula gittik. İlk çatışmayı yaşadık fikir dünyamızda. Çünkü öğretmen “hayır, öyle değil” diyerek, anamın Hatice, babamın Özdemir, milletimin de Türk milleti olduğunu söylüyordu ciddi ciddi.

Acaba bu nasıl oluyordu?

Biz hangi milletten idik? Türk milletinden mi, İbrahim milletinden mi?

Kur’an-ı Kerîm’de “millet” kelimesini inceleyen Süleyman Ateş, Kur’an Ansiklopedisi”nde şunları yazar:

De ki: "Rabbim, beni doğru yola iletti. Dosdoğru dîne, Allah'ı birleyen İbrahim'in milleti(dîni)ne. O, ortak koşanlardan değildi." (En'âm: 55/161)

Râğıb'm açıklamasına göre millet , dîn gibi Allah'ın, kullarını kendi rızâsına iletmek için, peygamberleri aracılığı ile bildirdiği kurallarıdır.

Millet kelimesinin türediği “melel” kökünün birçok anlamı vardır.

“Melel” usanmak, millet, sıcak kül, ateş koru, çukur; temellül, ağrıdan dolayı yatakta kıvranmak, melîlet, vücut ısısının yükselmesi, mülâl sırt ağrısı; imlâl yazdırmak demektir. İşte bu kökten türemiş olan millet, dîn ve şerîat anlamında kullanılmıştır. Peygamberlerin yazdırmasıyla oluştuğundan şerîate millet denmiştir. Ancak millet, bireylerin özel ibâdet tarzlarına değil, toplumun dinine denilir.

Aşağıdaki âyetlerden açıkça anlaşılacağı üzere millet, kuralları getiren peygambere veya topluma izafe edilir, Allah'a veya toplumun bireylerine hemen hemen hiç nisbet edilmez. Allah'ın milleti, yahut Zeyd'in milleti denilmediği gibi, namaz Allah'ın milletidir de denilmez. Ayrıca dîn kurallarının ayrıntıları için değil, tümü için millet ta'bîri kullanılır.( Râğıb, Müfredat.)

Sonra sana: "Allah'ı birleyerek İbrahim'in milletine uy; o, ortak koşanlardan değildi" diye vahyettik. (Nahl: 70/123)

Sen onların, kendi dinlerine uymadıkça ne Yahudiler, ne de Hıristiyanlar senden razı olmazlar. "Asıl doğru yol, Allah'ın yoludur" de. Sana gelen ilimden sonra eğer onların arzularına uyarsan, andolsun ki, Allah'tan sana ne bir dost, ne de bir yardımcı olmaz. (Bakara: 92/120)

Nefsini aşağılık yapan(beyinsiz)den başka, kim İbrâhîm milletinden yüz çevirir? Andolsun ki, biz onu dünyâda beğenip seçmiştik, âhirette de o, iyilerdendir... 135- "Yahûdî veya Hıristiyan olun ki, doğru yolu bulaşınız." dediler. De ki: "Hayır, biz dosdoğru İbrâhîm milleti(dîni)ne (uyarız). O, (Allah'a) ortak koşanlardan değildi." (Bakara: 92/130, 135)

De ki: "Allah doğru söyledi, öyle ise dosdoğru, Allah'ı birleyici olarak İbrâhîm milleti(dîni)ne uyun. O, ortak koşanlardan değildi." (Âl-i İmrân: 94/95)

Hangi insan, dîn yönünden, iyilik edici olarak yüzünü Allah 'a teslim edip dosdoğru İbrâhîm milleti(dîni)ne tâbi olandan daha güzel olabilir? Allah, İbrahim'i dost edinmişti... (Nisa: 98/125)

Bu âyetlerde millet, İbrahim'e, yalnız Bakara: 120. âyette de topluma nisbet edilmiştir. Bu âyette kendi dinlerine uymadıkça Yahudilerin ve hıristiyanların, Hz. Muhammed'den razı olmayacakları belirtilmektedir.

İnsanın yaptığı iyi ve kötü davranışlarının tam karşılığını alacağı gün, âhiret günüdür. Onun için yüce Allah kendisini, herkesin yaptığı işlerin tam karşılığını alacağı, yani adaletin tam tecellî edeceği o günün sahibi olarak tanıtmıştır. O gün İlâhî adaletin önünde herkes, işlerinin tam kar­şılığını alır: "Zerre miktarı hayır yapmış olan hayrını, zerre miktarı şer yapmış olan da şerrini görür."( Râğıb, Müfredat.)

Râğıb'ın da belirttiği gibi millet kelimesi, toplumsal dîn, şerîat  anlamındadır. (Pr. Dr. Süleyman Ateş, Kur’an Ansiklopedisi, Kuba Yayınları: 13/350-351.)

Görüldüğü gibi  “millet” ve “milliyetçilik” gibi dinimizi ve şeriatımızı ifade eden iki mübarek iki kelimeden, nasıl oldu da büyük bir illet olan “ırkçılık” anlamı türetildi?

“Ak” nasıl “kara”ya kurban edildi?

“İyi” nasıl bir hile ile “kötü”yü temize çıkarmaya alet edildi?

Zehirli ve mikrop dolu pis bulaşık suları nasıl oldu da yakut ve billurdan kadehler içinde renga renk olarak sunuldu?

Kelime, son asırlarda belki kendisine sosyal bakımdan yüklenen anlamdan da etkilenip, belki de ustaca bir manevra ile bilerek yapılmış bir yanlışlık olarak modern dönemde Batı'daki "nation" kavramının karşılığı olarak Türkçe ve Farsça'ya geçmiş ve bu dillerde tamamen sosyolojik ve siyasal bir içerik kazanmıştır.

Evet, Müslümanların ilim ve kültür hayatında asırlardır “din ve şeriat” manasına kullandıkları “millet” kelimesi, ırkçılığın yayılması devrinde bir de bakıyoruz ki bir kısım insanların dillerinde süratle anlam kaymasına uğramış ve aslî manasından saptırılarak büyük bir ihanetle çok çirkin cinayetler işlenmesine vesile edilmiştir. Bunun altında yatan ise hile aldatmadan, kafa karıştırarak halkı kandırmadan başka bir şey değildir.

Sonuç itibariyle “millet” kavramının Türkçedeki “ulus”, “kavim” kelimesiyle ilgisi yoktur. “Millet” kelimesinin Türkçede “ulus”, “ırk” ve “toplum” anlamında kullanılması kesinlikle yanlıştır. Bu kavram, belirli bir dine inananlar topluluğunu anlatmaktadır. Ümmet ise, belli bir peygamberi takip eden mü’minleri anlatır. Türkçede, ‘şoför milleti’, ‘kadın milleti’, ‘erkek milleti’ gibi söyleyişler de yanlış kullanılan sözlerdir. Halk, millet kelimesini belli bir topluluk adı olarak kullanmakta ise de bu galattır, Kur’an kültürüne terstir. “Küfrün tek millet olduğu” gerçeğini hatırlarsak, bu kavramın ifade ettiği anlam biraz daha iyi anlaşılmış olur.[1]

Cumhuriyetin ırkçı eğitiminde orta eğitim gibi uzun bir müddet bu tür yanlışı hep doğru olarak bildik. Şimdi bu yanlışları hala zihninde taşıyanları ve batılı hak gibi savunanları gördükçe, buna sebep olanların bu millete ne kadar büyük kötülük ettiğini anlıyor ve ahirette nasıl hesap vereceklerine hayret ediyorum. Zira binlerce, belki milyonlarca insanın kanının dökülmesine sebep olanlar, hiç şüphesiz “sebep olan yapan gibidir” kaidesine göre bu katilliklerden hissedar olarak hesap vereceklerdir.

Şimdi bu tahrifi, bu bozmayı, bu ihanet ve cinayeti daha da geniş olarak görelim derseniz, bizim “İslam’a Göre Irkçılık ve PKK Ekseninde Kürt Sorunu” isimli kitabımızı bulacaksınız. Daha da geniş okumak istiyorsanız, bu günlerde yeni bitirdiğimiz “İslam Açısından Irkçılık ve Asabiyet” kitabımızın basılmasını bekleyeceksiniz demektir.

İnşallah!                   

 

[1] Bkz. Hüseyin K. Ece, İslâm'ın Temel Kavramları, s. 414-415.                                                                        

Facebook Yorum

Yorum Yazın