Şeref ŞEN

Şeref ŞEN

Mail: serefsen4848@gmail.com

EĞİTİM ÖZELLEŞTİRİLEBİLİR Mİ?


           Bilindiği üzere Devletlerin en temel görevi güvenlik ve adaletin sağlanmasıdır. Sağlık ve Eğitim hizmetleri de devletin görevleri arasında olsa da özellikle son yarım yüzyılda özel teşebbüsün gelişmesiyle ülkemizde ve dünyada eğitim ve sağlık hizmetlerinin özel kurumlarca da verilen çok başarılı örnekleri görülmektedir.

             Milli Eğitim Bakanlığı bir ilke imza atarak, 2014-2015 Öğretim yılından itibaren, anaokulundan lise son sınıfa kadar, özel okulda okuyan yüz binlerce özel okul öğrencisine devlet desteği (teşvik)  vermeye başladı.  2014-2015 öğretim yılında belirlenen kıstaslara göre müracaat edenler arasından seçilen okul öncesi kurumlarına devam eden 50 bin öğrenciye 2 bin 500, özel ilkokullara devam eden 50 bin öğrenciye 3 bin TL, özel ortaokullara ve özel liselere devam eden 75’er bin öğrenciye yıllık 3 bin 500 TL ödeme yapıldı. 2014-2015 öğretim yılında toplam 250.000 öğrenciye eğitim desteği verildi. Sonraki yıllarda da teşvik edilen öğrenci sayısı ve teşvik tutarları artarak devam etti. Bakanlık yetkililerince, özel okul desteğinin amacının  “ yüzde 3 civarında olan özel sektörün eğitimdeki payını artırarak, 2023’e kadar bu oranı yüzde 15'e çıkarmak…" olduğu ifade edildi.

Devlet okullarında, devletimizin eğitim için yaptığı harcama hesaplandığında öğrenci başına yıllık 10-15 bin lira arasında olduğu görülecektir. Bu rakam 20 milyonla çarpıldığında eğitim için ne kadar devasa harcamalar yapıldığı görülecektir.

Peki, sonuç ne? Karşılığı alınabiliyor mu? “Atılan taş ürkütülen kuşa” değiyor mu?

Maalesef sonuç iç açıcı değil, dünya sıralamalarında eğitimdeki yerimiz diplerde. Bunca yapılan harcamanın karşılığı maalesef alınamıyor. Devasa binalarımız, bir milyon öğretmenimiz, hafta sonları bile açık olan kurslar yapılan okullarımız var. Eğitime ayrılan bütçe her sene artarak devam ediyor. Bir yandan devlet bir yandan hayırseverlerimiz okul binası yapmak, eğitime katkı sunmak için yarış içindeler.  Ama bütün bunlara rağmen bir türlü olmuyor, hedeflere ulaşılamıyor.

Her vatandaş, özel hastane ile devlet hastanesi, özel okullar ile devlet okullarımız arasındaki hizmet farklarını yaşayarak bizzat müşahede edebilir/ediyor. Burada sorun kamu kurumlarının özel kurumlar gibi rantabl yönetilememesi kaynaklı. Devlet okullarında “rölantide” çalışırken emekli olduktan sonra özel okullarda çalışmaya başlayan bir öğretmen, özel okulların “en aranılan” eğitimcisi olabiliyor.  Kamuyla özel sektörün, kanunu, yönetmeliği, psikolojisi, çalışma şekli, şartları kısacası “anlayışı” farklı. İşte bu fark verim/siz/li/liği getiriyor.

Neler Yapılmalı?

Özel eğitim teşvikleri artırılmalı ve bir süre sonra eğitimin tamamen özel sektöre devredilmesinin imkânları, şartları, artıları, eksileri çalışılmalıdır.

 Eğitim sektöründe hizmet verecek özel kuruluşların özellikleri, şartları, olmazsa olmazları çok iyi çalışılmalı ve ilan edilmelidir. Konuya hevesli şirketler takvimi belirlenmiş sürecin sonuna kadar hazırlıklarını tamamlamalıdır.

Devlet de bir takvim çerçevesinde yapacağı değerlendirmeye göre ülke genelinde eğitim hizmetini il il, bölge bölge öğrenci başına yıllık yaptığı ortalama harcama tutarını özel sektöre devrederek tüm öğrencilerin daha iyi eğitim almasını sağlayabilir.

Sonuç;

1.Devlet kadrolarındaki eğitim çalışanları belirlenen ve kayıt altına alınan kurallar çerçevesinde eğitim hizmetini yürütecek kurumlara devredilebilir.

2.Devlet bütçesinden ve ebeveynlerden ekstra masraf çıkmadan tüm öğrenciler özel okullarda eğitim alabilirler.

3.Devletin buradaki en büyük ve olmazsa olmaz işlevi, kontrol ve denetimdir. Sürekli ve sıkı denetimler yapılmalı, kurallara uymayan, şartlarını yerine getirmeyen kurumlar ayıklanmalıdır.

4. Kamunun eğitim binaları, eğitim hizmetini yürütecek firmalara kiralanarak devlet buradan hatırı sayılır gelir elde edebilir.

5.Bu uygulamada özel okul, devlet okulu ayırımı ortadan kalkar, tüm öğrencilere eğitimde “fırsat eşitliği” sağlanmış olur.

Facebook Yorum

Yorum Yazın