Bedia Yılmaz

Bedia Yılmaz

Mail: bediayilmaz54@hotmail.com

TÜYAP KİTAP FUARININ ARDINDAN

Biliyorsunuz geçtiğimiz günlerde Kitap Fuarı vardı. Bu yıl 37. düzenlenen fuarda her yıl olduğu gibi kitaplar, yazarlar, okurlar birbiriyle buluştu. Kitap tanıtım ve satışlarının yanı sıra, söyleşiler, imzalar, konferanslar vardı. Bilgi açısından, paylaşım açısından yoğun ve güzel bir alış-veriş oldu.

Bu zamana kadar misafir olarak katıldığım kitap fuarına bu yıl katılımcı olarak görev aldım. Bu benim için büyük bir mutluluk sebebi, aynı zamanda da güzel bir deneyim oldu. Çok şey gördüm, çok şey aldım, çok şey öğrendim. Bunlardan bazılarını sizlerle paylaşmak niyetindeyim.

***

İtiraf etmem gerekirse aşırı derecede kitap okuyan bir kurt değilim, odalar dolusu kitabım yok belki ama kitaplar her zaman için umut ve mutluluk sebebim olmuştur. Okuyacağım kitabı seçmek, kitaba dokunmak, kokusunu içime çekmek, yazım aşamalarını düşünmek, içinde neler olduğunu, neler bulacağımı hayal etmek harika hissettiriyor. Binlerce kitabı bir arada görüp, o havayı teneffüs etmenin tadı ise tarif edilemez. Dolayısıyla kitap severler için fuarı dolaşmanın zevki de ayrıdır elbette. Eziyet haline dönmemesi kaydıyla.

Eziyet dedim çünkü toplum kurallarının çoğunlukla ihlal edildiği zaman ve yerdeyiz. Başka şehirlerde ne, nasıldır bilmiyorum fakat İstanbul’da maalesef ki böyle. Zaten kendi kalabalığının kendisine ağır geldiği bu metropolde yaşıyoruz. Şehre değil kendimize yarar kuralları uygulamadığımız için hem kendimize hem de bir diğer kişilere eziyet etmiş oluyoruz.

Nedir bu kurallar? Fuardan yola çıkarak ulaşım, giriş, gezi, arama, talep, alışveriş, yemek ve diğer ihtiyaçlar gibi ana başlıklar halinde özetleyebiliriz.

Ulaşım. Rüya şehir İstanbul’umuzun en birincil sorunu. Bu konu aylık akbilcisinden şirketin karşıladığı taksi kullanıcısına; minibüs,  metrobüs kullanıcısından iki tekerlekli, dört tekerlekli araç kullanıcılarına kadar her birimizin kanayan yarası. Konu geniş, konu derin. Ne var ki bu sorunu oluşturan bizleriz. Sorunu çözecek, hafifletecek olan da bizleriz.

Hemen herkesin itiraz edeceğini tahmin edebiliyorum. Bu yüzden yaşadığım olaylardan bir örnek vermek istiyorum. Bir çizer arkadaşım, imza için fuara geleceği gün harika bir uygulama yapmıştı. Maltepe’den Beylikdüzü’ne doğru çıkılacak olan serüvende ulaşım şekillerini gözden geçirmiş, en kısa ve en konforlu ulaşım şeklinin aracı ile gitmek olduğuna karar vermiş. Fakat tek başına özel araçla trafiğe çıkmayı içine sindirememiş. Çünkü o da bazı sorunları bizlerin çözeceği, hafifleteceğini savuna nadir ve nazik insanlardan.

Düşünüp taşındıktan sonra sosyal medya üzerinden bir gönderi paylaşmış. Sabah kitap fuarına gideceğini, sebeplerini anlatarak özel araç kullanacağını, araçta yer olduğunu ve 4 kişiyi götürebileceğini bildirmiş. Dostumun hatırlatmasıyla fark ettim ve hemen kendisine yazdım. Özel araçtaki yerimi aldım. Sabah erken saatlerde yola çıkıp, trafiği fazla meşgul etmeden, metrobüste birkaç kişilik yer açarak ulaşım konusunda ufacık bir rahatlama sağlamıştık. Bunun verdiği keyif harikaydı.

Biz o sabah, insan ve araç trafiğinde üç kişilik hafifletme yaptık. Bir başkası böyle yapsa, bir başkası, bir başkası derken sorunu küçültme operasyonunun alacağı hali düşünelim isterseniz. Demem o ki; toplumsal sorunları, toplumun birer parçası olan bizler oluşturuyoruz. Hafifletecek, giderek yok edecek olan da bizleriz.

Fuar gibi hareketli kalabalığın olduğu zamanlarda trafik/ulaşım açısından geniş çaplı düşünmeliyiz. Ne yaparsak yoğunluk azalır, nasıl davranırsak yoğunlukta boğulmayız sorularını irdelemeliyiz. Pratik çözümlerle daha az yorulmalıyız ki fuar alanında lazım olan enerjiyi daha gidiş yolunda harcamış olmayalım.

Sadece ulaşım konusu ile epey bir gevezelik ettim. Ne var ki kanayan yaramıza dokunmadan geçemedim. Diğer başlıkları ve deneyimlerimi başka bir yazıda irdelemek üzere, şimdilik esen kalın.

Facebook Yorum

Yorum Yazın