Safiye Çetinkaya

Safiye Çetinkaya

Mail: safiyecetinkaya-@hotmail.com

Aman ona dokunmayın. Psikolojisi bozulur..

"Aman ona dokunmayın. Psikolojisi bozulur..."

Balkonumda her tür bitkiyi yetiştirmeyi seviyorum.

Bu yıl büyükçe bir saksıya bal kabağı diktim.

Üç metre büyüdü ve yumurta büyüklüğünde kabaklar oldu. Ailece hepimiz hergün o manzarayı incelemeye başladık. Bolkonun en gözde yerine koydum o saksıyı. Yağmurdan, rüzgardan koruduk.

Suni gübre ile besledik.

Yapraklarının dahi tozunu hergün sildim.

Lakin bizim kabaklar yumurta büyüklüğüne gelince kurumaya başladılar...

İnternetten araştırdım, ziraatcılara sorduk...

Anlayacağınız bir saksı kabak yüzünden bal kabağı tarihçesini öğrendim.

Sonuç olarak tüm bitkilerin olduğu gibi bal kapağının da kendine özgü bir yaşam şekli varmış.

Hırçın rüzgarları görmesi, bazen yakıcı güneşin altında kalması, hormonsuz toprakta büyümesi gerekiyormuş.

Bizim ona sunduğumuz konfor kabağın ölmesine sebep olmuş.

Bir bitki bu şekilde yani fıtratına uygun yaşıyor ise, ya çocuklarımız...

Onlara sunduğumuz konfor, aşırı korumacı yönlerimiz ve hayatın zorluklarına karşı hazırlamayışımız...

Şimdi bazı anneleri, babaları görüyorum da, içim acıyor onlara...

Hani Peygamberimizin; "Ahir zaman da ayaklar baş olacak" dediği hadis aklıma geliyor.

Anneler, babalar sanki bir hizmetçi gibi, köle gibi dolanıyor evlatlarının arkasında.

Zaman kötü, elbette onları kötü zihniyetlerden koruyacağız. Lakin benim demek istediğim bu değil.

Psikolojisi bozulur diye anneler bebeklikten itibaren çocuklarını başlarına çıkarıyorlar. Tabi bunu yaparken de babaya da söz hakkı bile vermiyorlar.

Üç yaşında herşeyi döküp kırıyor çocuk.

"Aman sus, psikolojisi bozulur."

Beş yaşında anne, babasına vuruyor, tekmeliyor.

"Aman sus, psikolojisi bozulur."

On yaşında anne, babaya küfür ediyor.

"Aman birşey deme, psikolojisi bozulur."

On beş yaşında artık kimseyi dinlemez oluyor. Evden kaçıyor, aileye asi geliyor, toplumda ise psikopat bir kişilik olarak dolanıyor.

Gün geliyor birine tecavüz ediyor, birinin canına kast ediyor. Bu defa da;

"Aman ona birşey demeyin, şimdi bizim de canımıza kast eder" deniliyor.

Tabi her çocuk böyle olacak diye birşey yok.

Lakin anne, babasına küçüklükten itibaren saygı duyan,

anne şefkatinden uzak kalmaktan korkan,

Baba otoritesini her daim hisseden çocuklar daha sağlıklı bireyler oluyor.

Çocuklarımız hiç üşümüyor ki, birilerinin üşüyünce yaşayacağı çaresizliği bilmiyor.

Çocuklarımız hiç aç kalmıyor ki, aç olanın halini anlamıyor.

Hiç yol yürüyüp yorulmuyor ki, yorulan insanları görmüyor. O nedenle de yolda kalmışa el uzatmayı hiç düşünmüyorlar bile...

Zorlukların üstesinden kendisi gelmeyi öğrenemediği için, yaşı 30 gelmiş adamlar hala babasından para bekliyor. 25 yaşındaki kızlar evi derleyip, toparlayıp, iki kap yemek yaparak misafir ağırlayamıyor.

Varsa yoksa "Sınavlardaki başarı..."

Mekanik bir beyin olarak gelişiyor çocuklarımız.

Suni gübreler ile yetiştiriyoruz onları.

Fakat karekterleri gelişiyor mu?

Kimsenin umrunda değil bu durum...

Bir kabak bile baş tacı yapılınca yerini yadırgıyor, fıtratı bozuluyor ve ölüyor...

Çocuklarımız süs bitkisi değil ki...

Arada elbet üzülecekler, ağlayacaklar, oyuncakları ellerinden alınacak onun için mücadele edecekler.

Elbet üşüyecekler, yorulacaklar...

Bunlar onların gelecekte karşılaştıkları zorluklar da doğru kararlar vermelerini sağlayacak...

(Geçen yıl bugün paylaştığım bir yazıydı bu. Bu yıl saksıda değil tarlada bahçe yaptım ama tüm bitkileri doğal hallerine bıraktım. Rüzgâr vuruyor, yağmur ıslatıyor, dolu eziyor, güneş yakıyor ama Hamd olsun hepsi güzel oldular.)

Facebook Yorum

Yorum Yazın