Haftanın Vaazı, Evlilik ve Aile Hukuku

  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Yorumlar
0
DİYANET HABER-Haftanın Vaazı, İslamın öngördüğü kutsal bir bağ olan evlilik, aile kurumunu oluşturan, karı-koca arasındaki hayat müşterekliğinin adıdır. Yüce Allah, insanın soyunun korunması ve devamı için, yeryüzünün imarı ve gelişimi için evliliği yasalaştırmıştır.

Grup sayfamıza katılmak için >>> TIKLAYINIZ

DiniHaberler.com.tr:  

 EVLİLİK ve AİLE HUKUKU

وَمِنْ ايَاتِه اَنْ خَلَقَ لَكُمْ مِنْ اَنْفُسِكُمْ اَزْوَاجًا لِتَسْكُنُوا اِلَيْهَا وَجَعَلَ بَيْنَكُمْ مَوَدَّةً وَرَحْمَةً اِنَّ فى ذلِكَ لايَاتٍ لِقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ

İçinizden kendileri ile huzura kavuşacağınız eşler yaratıp aranızda sevgi ve rahmet var etmesi, O’nun varlığının belgelerindendir. Bunda düşünenler için dersler vardır. (Rum, 30/21)

İslamın öngördüğü kutsal bir bağ olan evlilik, aile kurumunu oluşturan, karı-koca arasındaki hayat müşterekliğinin adıdır. Yüce Allah, insanın soyunun korunması ve devamı için, yeryüzünün imarı ve gelişimi için evliliği yasalaştırmıştır.

Aile Toplumun Çekirdeğidir:

Âile, kişinin kendilerinden sorumlu olduğu eşi, varsa çocukları, ev halkı, yani yakın akrabalardan oluşan insan toplumudur. Müslüman için âile, bir sosyal müessese olduğu gibi, aynı zamanda İslâmî bir kurumdur.

Çocuk, yaratılışla ilgili gelişmesini ahlâk ve terbiyesini önce buradan alır. İnsan sevgisinin kaynağı da ailedir. Bir milletin sahip olduğu bütün özellikleri bir ailede görmek mümkündür. Bir toplulukta aile ne kadar sağlam temellere oturur ise o aileden meydana gelen toplum, o nisbetle sağlam yapıya sahip olmuş olur. Bunun içindir ki dinimiz aileye büyük önem vermiştir.

İlk aileyi ilk insan Hz. Âdem (a.s.) ile Hz. Havva kurmuştur. O zamandan beri aile müessesesi olgunlaşmış ve gelişmiştir.

Âile, toplum eğitimi yaptırarak, kişiyi toplum hayatına hazırlayan sevgi, saygı, şefkat, fedakârlık ve birlik ocağıdır. Âile yuvası okuldur, mesciddir; huzur evi ve çocuk yuvasıdır. Hammadde halindeki küçük yavruların her yönden büyümesini sağlayan, onların şahsiyet sahibi bir insan, Allah’a kulluk bilincine ulaşan bir müslüman ve İslâm toplumunun sağlıklı bir üyesi olmaları için yetiştirip geliştiren bir fabrikadır.

Âile: Bireyden Cemaate, Düzensizlikten Nizâma, Günahlardan İbâdete Geçiş

Toplumu İslâmlaştırmanın, İslâmî toplum oluşturmanın küçük örneği ve aşaması evliliktir. Âile, erkek için yöneticilik okuludur; Erkek; liderliği, otoriteyi, disiplini, mes’ûliyeti, emânete riâyeti, haklara saygıyı, cemaate imamlığı en iyi şekilde uygulamalı olarak âilede öğrenir.

Kadınıyla erkeğiyle fedâkârlığın, karşılık beklemeden vermenin, merhametin, sabrın, ahlâk güzelliğinin öğrenildiği bir okuldur âile.

Ailenin en temel iki üyesi kadın ve erkektir. Erkek ve kadın yalnızlığın giderilmesi, beraberliğin sağlanması, dünya hayatının mutlu bir şekilde geçirilmesi ve daha birçok hikmetler gereği birbirini tamamlayan iki ana unsur olarak yaratılmıştır.

İnsan neslinin devamı, nesebin muhafazası, toplumu meydana getiren ve toplumun temel taşı olan aile müessesesinin kurulması meşru bir evlilikle mümkün olur. Evliliğin ilk temel şartı ise nikahtır. Ailenin temeli, nikâh dediğimiz kutsal bir bağla birbirine bağlanan ayrı cinsten iki insanın bir araya gelmesiyle atılır.

Meşrû olmayan sebeplerle bir araya gelen insanların oluşturduğu topluluklar aile sayılmaz. Çünkü bu birlikteliğin temelinde nikâh değil, iffetsizlik vardır. Bu sebeple İslam dini, iffetsizlik sayılan zina, fuhuş ve her türlü gayri meşru ilişkiyi haram saymış ve şiddetle yasaklamıştır.

وَلاَ تَقْرَبُواْ الزِّنَى إِنَّهُ كَانَ فَاحِشَةً وَسَاء سَبِيلاً

“Zina’ya yaklaşmayın. Çünkü o, son derece çirkin bir iştir ve çok kötü bir yoldur.” (İsra, 17/32) buyrulmak suretiyle insanların dünya ve ahiret sıkıntılarını artıracağından dolayı zinanın yapılması değil zinaya yaklaşılmaması istenmektedir. Yani zina yapmak ne kadar tehlikeli ise, zinaya götürecek işlerle meşgul olmakta o kadar tehlikeli ve yasaktır.

Aile Nikahla Kurulur

Evlilik olmadan, evlilik sözleşmesi yapılmadan aile kurulmaz. Bunun için dinimiz evlenmeyi teşvik etmiştir.

وَأَنكِحُوا الْأَيَامَى مِنكُمْ وَالصَّالِحِينَ مِنْ عِبَادِكُمْ وَإِمَائِكُمْ إِن يَكُونُوا فُقَرَاء يُغْنِهِمُ اللَّهُ مِن فَضْلِهِ وَاللَّهُ وَاسِعٌ عَلِيمٌ

Aranızdaki bekârları, kölelerinizden ve cariyelerinizden elverişli olanları evlendirin. Eğer bunlar fakir iseler, Allah kendi lütfu ile onları zenginleştirir. Allah, (lütfu) ge niş olan ve (her şeyi) bilendir. (Nur, 24/32)

Peygamberler Evlenerek Topluma Örnek Olmuşlardır:

وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا رُسُلاً مِّن قَبْلِكَ وَجَعَلْنَا لَهُمْ أَزْوَاجًا وَذُرِّيَّةً

Andolsun senden önce de peygamberler gönderdik ve onlara da eşler ve çocuklar verdik. (Rad, 13/38)

قَالَ رَسُولُ اللّهِ)صلعم(: أرْبَعٌ مِنْ سُنَنِ الْمُرْسَلِينَ: الْحَيَاءُ، وَالتَّعَطُّرُ، وَالنِّكَاحُ، وَالسِّوَاكُ

Rasulullah (s.a.v) buyurdular ki: Dört şey vardır, bunlar geçmiş peygamberlerin sün netlerindendir: Haya, koku sürünme, evlenme, misvak kullanma.(Tirmizî, Nikah 1,(1080

Hz. Aişe’nin naklettiği bir hadiste şöyle buyurulmuştur:

عَنْ عَائِشَةَ، قَالَتْ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ (صعلم) ‏”‏ النِّكَاحُ مِنْ سُنَّتِي فَمَنْ لَمْ يَعْمَلْ بِسُنَّتِي فَلَيْسَ مِنِّي وَتَزَوَّجُوا فَإِنِّي مُكَاثِرٌ بِكُمُ الأُمَمَ وَمَنْ كَانَ ذَا طَوْلٍ فَلْيَنْكِحْ وَمَنْ لَمْ يَجِدْ فَعَلَيْهِ بِالصِّيَامِ فَإِنَّ الصَّوْمَ لَهُ وِجَاءٌ ‏”‏ ‏

Nikah benim sünnetimdir. Kim benim sünnetimden yüz çevirirse, benden değildir. Evleniniz. Çünkü ben kıyamet gününde diğer ümmetlere karşı sizin çoğunluğunuzla övüneceğim. Kimin evlenmeye gücü yeterse evlensin evlenme gücü bulunmayan da oruca devam etsin. Çünkü oruç onun için (harama karşı) bir kalkandır. (İbn Mace, Nikah, 1/1919)

“Kul evlendiği vakit dininin yarısını tamamlamış olur. Artık geri kalan yarısında da Allah’a karşı gelmekten kaçınsın.” (el-Münzirî, et-Tergib ve’t-Terhib, c. III, s. 42)

Evliliğin önüne koyduğumuz suni engeller

Mutlu bir evliliğin ve huzurla geçecek bir aile yuvasının kurulmasının önemli şartlarından birisi evliliğin kurulmasının zorlaştırılmadan kolaylaştırılmasıdır. Genç yaşta bekâr insanların çokluğu, düzen ve çevrenin haramlarla süslenmesi ve  haramların kolaylaştırılması  çeşitli ahlâksızlıkların yayılmasına, maddî ve mânevî nice hastalıkların artmasına sebep olmaktadır.

Bu konuda dinin reddettiği başlık parası, bir ev dolusu gerekli gereksiz eşya veya çeyiz isteme, milyarlarla ifade edilen düğün ve eğlence masrafları gibi İslâm’ın reddettiği israf ve lüzumsuz harcamalar evliliğe ve gençlerin yuva kurmasına engel oluyor. Dinimiz, bu türlü davranışları kınamaktadır.

Lükse kaçan, aşırı bir şekilde israf boyutlarını aşan ve sadece insanların beğenisini kazanmak için gerçekleştirilmek istenen evlilikler kişilere ağır külfetler getirmektedir.

Günümüzde özellikle erkek ve kız taraflarının evlendirmek istedikleri çocuklarının hep mutluluğunu istediklerini ileri sürerek ön plana çıkarmış oldukları isteklerin, aile yuvası kurulduktan sonra eşler arasında problemlere yol açtığını üzülerek görmekteyiz.

Kızım, ben senin mutluluğunu isterim”, “Ben çektim sen çekme”, “Şimdiden ne aldırırsan kârdır” ve daha nice yanlış düşüncelerle karşı tarafın altından kalkamayacağı külfet getiren şeyler istenmekle taraflar arasındaki mutluluğa sekte vurulmaktadır. Elbetteki her insan çocuğunun mutlu bir yuva kurmasını arzu eder. Ama mutluluğu sağlamak adı altında tarafları sıkıntıya sokan ve makul olmayan istekler önceleri hoş gözükse de evlilik sonrası çektirilen şeylerin hesabı sıkıntı olarak yansıtılmaktadır. Oysaki hayatımızın her safhasında örnek aldığımız Sevgili Peygamberimizin hem kendisinin hem de kızlarının düğünleri hep mütevazi olmuştur. Hz.Ali Efendimiz sevgili Peygamberimizden kızı Fatıma’yı eş olarak istemiş o da “Mehir ne vereceksin ? diye sormuş hiçbir şeyinin olmadığını öğrenince de zırhı mukabilinde onları evlendirmişti.( Nesa-i, Nikah, 76)

İslâm, şer’î bir mâzeret olmaksızın evlenmekten kaçınmayı ve yuva kurma işini zorlaştırmayı bir günah saymıştır. İslâm, evliliği övmekte, bekârlıkta ısrarı yermektedir.

İslam’da Ruhbanlık Yoktur

 أنْتُمُ الَّذِينَ قُلْتُمْ كَذَا وَكَذَا، أما وَاللّهِ إنّى لاخْشَاكُمْ للّهِ وأتْقَاكُمْ لهُ، ولَكِنِّى أصُومُ وأُفْطِرُ وأُصَلِّى وأرقَدُ وأتَزَوّجُ النّسَاءَ، فَمَنْ رغِبَ عَنْ سُنَّتِى فَلَيْسَ مِنِّى

Hz. Enes (r.a) anlatıyor: Hz. Peygamber (a.s)’in eşlerinin hâne-i saâdetlerine bir grup erkek gelerek Rasulullah (a.s)’ın (evdeki) ibadetinden sordular. Kendilerine sordukları husus açıklanınca sanki bunu az bularak:

“Rasulullah (a.s) kim, biz kimiz? Allah O’nun geçmiş ve gelecek bütün günahlarını affetmiştir (bu sebeple O’na az ibadet de yeter) dediler. İçlerinden biri: “Ben artık hayatım boyunca her gece namaz kılacağım” dedi. İkincisi: “Ben de hayatımca hep oruç tutacağım, hiç bir gün terk etmeyeceğim” dedi. Üçüncüsü de: “Kadınları ebediyen terk edip, onlara hiç temas etmeyeceğim” dedi. (Bilâhare durumdan haberdar olan) Hz. Peygamber (a.s) onları bularak:

“Sizler böyle böyle söylemişsiniz. Halbuki Allah’a yemin olsun Allah’tan en çok korkanınız ve yasaklarından en ziyade kaçınanınız benim. Fakat buna rağmen, bazen oruç tutar, bazen yerim; namaz kılarım, uyurum da; kadınlarla beraber de olurum. (Benim sünnetim budur), kim sünnetimi beğenmezse benden değildir” buyurdu. (Buhârî, Nikah 1; Müslim, Nikah 5, (1401); Nesâî, Nikah 4, (6, 60)).

Evlilik Kişiyi Haramlardan Korur

Pek çok kötülüklere karşı en önleyici vasıta ailedir. Peygamberimiz buyuruyor ki:

يَا مَعْشَرَ الشَّبَابِ مَنْ اسْتَطَاعَ الْبَاءَةَ فَلْيَتَزَوَّجْ فَإِنَّهُ أَغَضُّ لِلْبَصَرِ وَأَحْصَنُ لِلْفَرْجِ وَمَنْ لَمْ يَسْتَطِعْ فَعَلَيْهِ بِالصَّوْمِ فَإِنَّهُ لَهُ وِجَاءٌ

Gençler, içinizden evlenmeye gücü yeten evlensin. Zira evlenmek gözü (haramdan) daha çok yumdurucu, iffeti daha çok koruyucudur. Gücü yetmeyen ise oruç tutsun, çünkü orucun şehveti kıran bir özelliği vardır. (Buhârî, Nikah, 3/4678)  Bir başka hadisi de

Kul evlendiği vakit dininin yarısını tamamlamış olur. Artık geri kalan yarısında da Allah’a karşı gelmekten kaçınsın.”(Tergib,Beyrut, 1968, 3/42  (Beyhâkî’den)

Aile Kurulurken Eşlerin Birbirlerini Seçmesi Önemlidir.

Çünkü bu, geçici bir süre için bir araya gelme değil, çoğunlukla ölüme kadar devam edecek bir sözleşmedir. Eşler birbirlerinde bu kurumun devamını sağlayacak özellikleri aramalıdırlar. Canım ne olacak evlenmek helal ise ayrılmak da helaldir deyip gerekli araştırmayı yapmadan karar vermek, sonunda pişmanlık duymaya sebep olur.

Peygamberimiz bu konuda bir uyarıda bulunuyor ve eşlerde tercih edilmesinde yarar olan özelliğe dikkatimizi çekiyor. Şöyle buyuruyor:

تُنْكَحُ الْمَرأةُ لارْبَعِ خِصَالِ: لِمَالِهَا، وَلِحَسَبِهَا، وَلِجَمَالِهَا، وَلِدِينِهَا. فَأظْفَرْ بِذَاتِ الْدِّينِ، تَرِبَتْ يَدَاكَ.

Ebu Hureyre (r.a) anlatıyor: “Rasulullah (a.s) buyurdular ki: “Kadın dört hasleti için nikahlanır: Malı için, nesebi (asaleti) için, güzelliği için, dini için. Sen dindar olanı seç de huzur bul. (Buharî, Nikah 15)

Peygamberimiz kadını, bu dört özellikten herhangi birisi ile nikah etmenin mübah olduğunu, ancak dindar olan kadının tercih edilmesini tavsiye ediyor. Çünkü Kur’an-ı Kerim, bu özelliğe çok önem veriyor.

İnsanın yetişmesinde çevrenin etkisi büyüktür. Bu yüzden evlenecek gençler dünyasını ve ahiretini imar etmek istiyorlarsa, hayatlarını birleştireceği kadının ailesine ve çevresine iyi bakmalıdırlar. Yalnız malına ve güzelliğine bakarak eşini seçmemeli, bu konuda da Hz. Peygamber’in tavsiyesine uyarak evliliklerini ibadet hükmüne geçirmelidirler.

يَا اَيُّهَا النَّاسُ اِنَّا خَلَقْنَاكُمْ مِنْ ذَكَرٍ وَاُنْثى وَجَعَلْنَاكُمْ شُعُوبًا وَقَبَائِلَ لِتَعَارَفُوا اِنَّ اَكْرَمَكُمْ عِنْدَ اللّهِ اَتْقيكُمْ اِنَّ اللّهَ عَليمٌ خَبيرٌ

Ey insanlar! Biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık ve birbirinizle tanışmanız için sizi kavimlere ve kabilelere ayırdık. Muhakkak ki, Allah katında en değerli olanınız O’ndan en çok korkanınızdır. Şüphesiz Allah bilendir ve her şeyden haberdardır. (Hucurat, 49/13)

Elbette Allah katında üstün bir değeri olan kimse, diğerlerine tercih edilir ve edilmelidir. Böyle davranan kimse pişman olmaz. Dindar olan kadın, kocasının malını korur, israftan sakınır. Çocuklarının terbiyeleri ile ilgilenir, onları da dinlerine bağlı olarak yetiştirir. Bu ise aileye huzur getirir. Bunun içindir ki Peygamberimiz:

قَالَ رَسُولُ اللّهِ)صلعم(: اَلْدُّنْيَا مَتَاعٌ، وَخَيْرُ مَتَاعِ الدُّنْيَا الْمَرْأةُ الصَّالِحَةُ

Rasulullah (a.s) buyurdular ki: Dünya bir meta’dır. Dünya metaının en hayırlısı saliha kadındır.” (Müslim, Rada 64, (1467); Nesaî, Nikah 15, (6, 69)) buyurmuştur.

İslam ailesinin kurulması için ilk şartı mümin bir erkekle mümine bir kadın olması, birbirleriyle sıhriyetin Kur’an’da yasaklananlardan olmaması gerekir.

Kur’an’da, anne, baba, kızlar, oğullar, kardeşler, teyzeler ve yeğenlerle evlenmenin haramlığı ile süt kardeşler arasındaki evliliğin yasak olduğu hükme bağlanmıştır. Yine Kur’anî hükme göre hala ve amca ile evlenmek yasaktır. İslâm’ın getirdiği hükümler, iki kız kardeş ve hanımın yeğenini bir arada nikâhlamayı yasakladığı gibi, hanımın vefatından sonra bunların nikâhlanabileceğini de mümkün kılmıştır. Hala ve amca çocuklarının evlenmeleri ise helâl kılınmıştır. Çocukların eşleri ile kayınvalide, üvey anne ve üvey baba ile ve evli kadınlarla evlenmek haramdır.

Kur’an’da Rabbimiz şöyle buyurur:

اَلْخَبيثَاتُ لِلْخَبيثينَ وَالْخَبيثُونَ لِلْخَبيثَاتِ وَالطَّيِّبَاتُ لِلطَّيِّبينَ وَالطَّيِّبُونَ لِلطَّيِّبَاتِ

 “Tertemiz hanımlar, tertemiz erkeklere lâyıktır. Tertemiz erkekler, tertemiz hanımlara lâyıktır.” (24/Nûr, 26).

Yüzünde şeytânî bakışların izi, lekesi olmayan kızlarla; gözünde şehevî bakışların izi ve isi olmayan erkeklerin evliliğinden lekesiz, stressiz, birbirine bağlı, huzurlu yuva oluşur ve nurlu yavrular dünyaya gelir.

اَلزَّانى لَا يَنْكِحُ اِلَّا زَانِيَةً اَوْ مُشْرِكَةً وَالزَّانِيَةُ لَا يَنْكِحُهَا اِلَّا زَانٍ اَوْ مُشْرِكٌ وَحُرِّمَ ذٰلِكَ عَلَى الْمُؤْمِنينَ

“Zinâ eden erkek, zinâ eden veya müşrik olan bir kadından başkası ile evlenmez…” (24/Nûr, 3).

Sadece evlenecek kızın değil; erkeğin de bekâretinin bozulmamış olması gerekmektedir. Nâmussuzluk, zinâ ve fâhişelik sadece bayanlar için bir suç değil;  bu ayıp ve günahlar, bu rezillikler aynen erkekler için de geçerlidir. Yani zinâ eden bir erkek de nâmussuzdur. Kızda aranan iman ve edep/nâmus, damat adayında da aranacak ilk vasıf olmalıdır.

Âile yuvasının âhirette de devam edecek bir huzur ve mutluluk ortamı oluşturması, nikâhın ve karı-koca sevgisinin bir ibâdet/sevap olması için Kur’an’ın istediği tevhidî iman ilk esastır.

İmamların/hocaların eskiden, 32 farzı bilmeyenlerin nikâhını kıymamaları, gerçek anlamda ve sağlam bir şekilde iman edip inancını yaşamaya çalışmayanın nikâhının geçersiz olacağı gerçeğiyle ilgilidir.

Kişinin, bulunduğu halle ilgili bilgileri öğrenmesi farzdır. Evlenecek kişilerin nikâhla, talâkla, âile ve evlilik konularıyla ilgili dinî hükümleri; karı-koca ve çocukla ilgili görevleri ve hakları bilmeleri şarttır.

Karı ile Kocanın Hakları ve Görevleri Vardır

Nitekim Kur’an-ı Kerim’de: وَلَهُنَّ مِثْلُ الَّذى عَلَيْهِنَّ بِالْمَعْرُوفِ

Erkeklerin kadınlar üzerindeki hakları gibi kadınların da erkekler üzerinde birtakım iyi davranışa dayalı hakları vardır. (Bakara, 2/228) buyurulmuştur.

Allah, ilk insan Âdem (a.s.)’i topraktan ve o bir nefisten eşini yaratmıştır (4/Nisâ, 1). Havvâ’sız Âdem eksiktir; Âdem’siz Havvâ’nın eksik olduğu gibi. Erkekle kadın birbirlerinin eksiklerini tamamlayan bir elmanın iki yarısı gibidirler.

هُنَّ لِبَاسٌ لَكُمْ وَاَنْتُمْ لِبَاسٌ لَهُنَّ

 “Onlar (hanımlar) sizin için bir elbise; siz de onlar için bir elbisesiniz.” (2/Bakara, 187). Elbise, hem ayıplarımızı kapatan, bizi zarar verecek dış etkenlerden koruyan bir sığınak, hem de hoşa giden bir süs olduğu gibi, takvâ ile de ilişkilidir (Bkz. 7/A’râf, 26).

Peygamberimiz de şöyle buyurmuştur:

ألا إِنَّ لَكُمْ عَلَى نِسَائِكُمْ حَقًّا، وَلِنِسَائِكُمْ عَلَيْكُمْ حَقًّا. فَحَقّكُمْ عَلَيْهِنَّ أَنْ لا َيُوطِئْنَ فَرْشَكُمْ مَنْ تَكْرَهُونَ، وَلايَأْذَنَّ فِي بُيُوتِكُمْ لِمَنْ تَكْرَهُونَ، أََلا وَحَقُّهُنَّ عَلَيْكُمْ أَنْ تُحْسِنُوا إِلَيْهِنَّ فِي كِسْوَتِهِنَّ وَطَعَامِهِنَّ

Rasulullah (a.s) buyurdular ki: “Bilesiniz, kadınlarınız üzerinde hakkınız var, kadınlarınızın da sizin üzerinizde hakkı var. Onlar üzerindeki hakkınız, yatağınızı istemediklerinize çiğnetmemeleridir. İstemediklerinizi evlerinize almamalarıdır. Bilesiniz onların sizin üzerinizdeki hakları, onlara giyecek ve yiyeceklerinde iyi davranmanızdır.” (Tirmizî, Tefsîr Tevbe, (3087)

Peygamberimiz Veda Haccı’nda bir konuşma yapmış, önemli konulara temas etmiştir. Hadis ve tarih kitaplarında yer alan bu konuşmanın bir bölümünü karı-koca haklarına ayırmış ve şöyle buyurmuştur :

فَقَالَ أَلَا وَاسْتَوْصُوا بِالنِّسَاءِ خَيْرًا فَإِنَّمَا هُنَّ عَوَانٌ عِنْدَكُمْ لَيْسَ تَمْلِكُونَ مِنْهُنَّ شَيْئًا غَيْرَ ذَلِكَ …

 أَلَا إِنَّ لَكُمْ عَلَى نِسَائِكُمْ حَقًّا وَلِنِسَائِكُمْ عَلَيْكُمْ حَقًّا ….

Ey insanlar! Kadınların haklarına riayet etmenizi ve bu hususta Allah’tan korkma nızı size tavsiye ederim. Siz kadınları Allah emaneti olarak aldınız. Onların iffet ve is metlerini Allah adına söz vererek helal edindiniz. Sizin kadınlar üzerinde haklarınız, on ların da sizin üzerinizde hakları vardır. (Tirmizî, Tefsîr Tevbe, (3087)

عَنْ حَكِيمِ بْنِ مُعَاوِيَةَ الْقُشَيْرِيِّ، عَنْ أَبِيهِ، قَالَ قُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ مَا حَقُّ زَوْجَةِ أَحَدِنَا عَلَيْهِ قَالَ ‏”‏ أَنْ تُطْعِمَهَا إِذَا طَعِمْتَ وَتَكْسُوَهَا إِذَا اكْتَسَيْتَ – أَوِ اكْتَسَبْتَ – وَلاَ تَضْرِبِ الْوَجْهَ وَلاَ تُقَبِّحْ وَلاَ تَهْجُرْ إِلاَّ فِي الْبَيْتِ ‏”‏

Muaviye b. Hayde’den rivayet olunduğuna göre şöyle demiştir: Ya Rasulallah kadınları mızın bizim üzerimizdeki hakkı nedir.? Dedim. Yediğin gibi onu da yedirmek giydiğin gibi onu da giydirmek ve yüzüne vurmamak, onu kötülememek, bir de darılıp ayrı yat maya mecbur kaldığında onu ancak ev için de yapmaktır. (Ebu Davut, Nikah, 12)

Karı ile kocanın birbirlerine karşı olan hak ve görevleri

Kocanın Karısına Karşı Görevleri:

1- Koca eşine mehrini cömertçe vermelidir.

Evlenme sırasında erkeğin kadına ödediği veya ödeyeceğini taahhüt ettiği para veya mal (mehir) kadının hakkıdır.

وَآتُواْ النَّسَاء صَدُقَاتِهِنَّ نِحْلَةً فَإِن طِبْنَ لَكُمْ عَن شَيْءٍ مِّنْهُ نَفْسًا فَكُلُوهُ هَنِيئًا مَّرِيئًا

Kadınlara mehirlerini gönül rızası ile (cömertçe) verin; eğer gönül hoşluğu ile o mehrin bir kısmını size bağışlarlarsa onu da afiyetle yeyin. (Nisa, 4/4)

2- Nafaka: Nafaka, kişinin bakmakla yükümlü olduğu kimselerin yiyecek, giyecek ve konut giderlerini karşılamak demektir. Nikah işlemi tamamlanınca, kadının nafakası normal ölçüler içinde kocaya aittir. Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurulmuştur:

وَعَلَى الْمَوْلُودِ لَهُ رِزْقُهُنَّ وَكِسْوَتُهُنَّ بِالْمَعْرُوفِ

Annelerin beslenmesi ve giyimi, uygun bir şekilde çocuk babasına aittir. (Bakara, 2/ 233)

3- HimayeKoca, kadının yöneticisi ve gözeticisi konumunda olduğu için, karısını himaye etmekle, ona zarar verecek maddi ve manevi şeylerden onu korumakla yükümlüdür. Adını lekeleyecek, saygınlığını zedeleyecek, açık-saçık kıyafetlerden, kadın-erkek karışık toplantılardan ve ayrıca şaibeli kadınlarla arkadaşlık etmekten onu alıkoymalıdır.

4- Koca eşini Allah’ın bir emaneti olarak görmeli ve haklarına tecavüz etme melidir. Onu cehennem yakıtı olmaktan korumalıdır.

يَا اَيُّهَا الَّذينَ امَنُوا قُوا اَنْفُسَكُمْ وَاَهْليكُمْ نَارًا وَقُودُهَا النَّاسُ وَالْحِجَارَةُ

Ey inananlar! Kendinizi ve ailenizi yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. (Tahrim, 66/6)

5- Koca, karısına ve çocuklarına Kur’an’ı, farzları ve İslamiyet hakkında gereken bilgileri mutlaka öğretmelidir.

وَأْمُرْ أَهْلَكَ بِالصَّلَاةِ وَاصْطَبِرْ عَلَيْهَا

 Ailene namazı emret, kendin de ona devam et  (Taha 20/132)

6- İyi Geçinmek: Kadın, kocasının arkadaşı, hayat ortağı, üzüntü ve sevinçte yanı başında olan dostudur. Sıkıntıda ve bollukta onun duygularını paylaşır. Ona şefkatle ve neza ketle muamele etmelidir.

7-  Aile efradına karşı cömert davranmak:

Eş ve çocukların her türlü ihtiyaçlarını koca cömertçe karşılamalıdır.

Kadının Kocasına Karşı Görevleri:

1- İtaat: İtaat, kadının kocasına karşı yerine getirmek zorunda olduğu ilk yükümlü lüklerden birisidir.

“Erkeklerin kadınlar üzerindeki hakları gibi kadınların da erkekler üzerinde belli hakları vardır. Ancak erkekler, kadınlara göre bir derece üstünlüğe sahiptir ler. Allah azizdir, hakimdir.” (Bakara 2/228)

Bu ayetteki üstünlükten kasıt aile reisliğidir. Ailenin nafakasını temin edip, aileyi himaye eden koca elbette ki itaate daha fazla layıktır.

2- Nezaket: Kadın kocası ile iyi geçinmelidir. İlişkilerinde nezaketi ve yumuşaklığı göz önünde bulundurmalıdır. Ruhsal ve bedensel rahatı için elinden geleni yaparak kocasını memnun etmelidir.

3- Kocasına sevgi ile bağlanmak ve kadınlık görevini yerine getirmek.

4- Onuru korumak: Kadının en önemli görevlerinden biri kocasının onurunu korumaktır. Onun adını lekelememektir. Açık – saçık dolaşmak, kırıtmak, kocasının sırlarını ifşa etmek, adamın bilinmesini istemediği şeyleri (yoksulluk vb.) sağda solda anlatmak gibi kötü huyları terk etmelidir. Çünkü bütün bunlar, kocanın güvenini sarsar ve nefretine neden olur.

5- Ailenin iffetini ve şerefini korumak, kocasının evini ve malını muhafaza etmek ve israftan sakınmak.

Karı-koca bu özetlediğimiz karşılıklı hak ve görevlerine riayet ettikleri takdirde hem kendileri mutlu olur, hem bu yuvada yetişen çocuklar anne-babaya saygılı olur.

Ailedeki mutluluk, karı ile koca arasındaki sevgi ve saygıya bağlıdır.

Eşler, yuvada mutluluğu sağlamak için gerekli fedakarlığı gösterecek, huzur bozucu tutum ve davranışlardan sakınacaklardır. Karı ile kocanın aralarının açılması halinde Allah her iki taraf ailelerine görev vermekte ve şöyle buyurmaktadır:

وَاِنْ خِفْتُمْ شِقَاقَ بَيْنِهِمَا فَابْعَثُوا حَكَمًا مِنْ اَهْلِه وَحَكَمًا مِنْ اَهْلِهَا اِنْ يُريدَا اِصْلَاحًا يُوَفِّقِ اللّهُ بَيْنَهُمَا اِنَّ اللّهَ كَانَ عَليمًا خَبيرًا

Eğer karı-kocanın aralarının açılmasından korkarsanız, erkeğin ailesinden bir hakem ve kadının ailesinden bir hakem gönderin. Bunlar barıştırmak isterlerse Allah aralarını bulur.  Şüphesiz Allah her şeyi bilen ve her şeyden haberdar olandır. (Nisa, 4/35)

Aile reisi olan erkek eşine karşı yumuşak davranacak, kaba hareketlerden sakınacaktır.

أكْمَلُ المُؤمِنِينَ إيمَاناً أحْسَنُهُمْ خُلُقاً، وَخِيَارُكُمْ خِيَارُكُمْ لاهْلِهِ

Hz. Ebu Hüreyre (r.a) anlatıyor: Rasulullah (a.s) buyurdular ki: “Mü’minler arasında imanca en kâmil olanı, ahlâkça en güzel olanıdır. En hayırlınız da ailesine hayırlı olandır.” buyurmuştur. (Tirmizî, Radâ 11, (1162); Ebu Dâvud, Sünnet 16, (468)

Her şeyde olduğu gibi, aile hayatında da örnek alacağımız Peygamberimizdir. O, eşleri ile gayet iyi geçinir, onların sıkıntı veren bazı davranışlarına tahammül ederdi.

Bir gün Hz. Aişe bir şeye darılarak Peygamberimizle yüksek sesle konuşuyordu. Bu sırada Hz. Ebû Bekir gelmiş, kızını azarlamak istemiş, fakat Peygamberimiz buna engel olmuştu. Bunun üzerine Hz. Ebû Bekir kalkmış gitmiş, bir süre sonra tekrar geldiğinde karı-kocanın barıştıklarını görmüş ve: “Az önce kavganıza şahit olduk, şimdi de barıştığınıza şahit olalım.” dedi. Bunun için Peygamberimiz buyuruyor :

قَالَ رَسُولُ للّهِ )صلعم(: لا َيَفْرُكُ مُؤْمِنٌ مُؤْمِنَةٌ. إِنْ كَرِهَ مِنْهَا خُلْقًا رَضِىَ آخَرَ

Rasulullah (a.s) buyurdular ki: “Bir mü’min erkek, bir mü’min kadına buğzetmesin. Çünkü onun bir huyunu beğenmezse başka bir huyunu beğenir.” (Müslim, Radâ 61, (1469) Peygamberimiz bu hadisi şerifte kocayı uyarıyor. Eşindeki hoşlanmadığı bir huyu sebebiyle yuvayı sarsacak hatta dağılmasına sebeb olacak tavırlardan sakınılmasını söylüyor. Elbette bu, kadın için de geçerlidir. O da, aile kurumunun tehlikeye düşmesine meydan verecek söz ve davranışlardan sakınmalıdır. Hatta Peygamberimiz, kocaları ile uyum içerisinde olan kadınları müjdelemiş ve şöyle buyurmuştur:

قَالَ رَسُولُ للّهِ )صلعم(: أَيُّمَا امْرَأةٍ مَاتَتْ وَزَوْجُهَا عَنْهَا رَاضٍ دَخَلَتِ الْجَنَّةَ

Rasulullah (a.s) buyurdular ki: “Hangi kadın, kocası kendisinden razı olarak vefat ederse, cennete girer.” (Tirmizî, Radâ 10, (1161)

Aile fertleri arasında özen gösterilmesi bakımından çocuklar önemli bir yer tutar.

Anne ve babaya Allah’ın birer hediyesi olan çocuklar aile bahçesinin gülleridir. Onları sevgi ile yetiştirip topluma yararlı bir kimse olarak hazırlamak, anne-babanın başta gelen görevleri arasındadır. Çocuk küçük yaştan itibaren iyi terbiye edilirse, hem ailesi ne hem de milletine yararlı ve hayırlı bir insan olur. İyi terbiye edilmediği ve eğitilme diği takdirde, ne kendisine ne de başkasına yararı dokunmayacağı gibi, aile için de top lum için de zararlı hale gelir.

يَا اَيُّهَا الَّذينَ امَنُوا قُوا اَنْفُسَكُمْ وَاَهْليكُمْ نَارًا وَقُودُهَا النَّاسُ وَالْحِجَارَةُ

Ey inananlar! Kendinizi ve ailenizi yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. (Tahrim, 66/6)

كُلُّكُمْ رَاعٍ وَكُلُّكُمْ مَسْئُولٌ عَنْ رَعِيَّتِهِ، … وَالرَّجُلُ رَاعٍ في أهْلِهِ، وَهُوَ مَسْئُولٌ عَنْ رَعِيَّتِهِ، وَالمَرْأةُ في بَيْتِ زَوْجِهَا رَاعِيَةٌ، وَهِىَ مَسْئُولَةٌ عَنْ رَعِيَّتِهَا…

İbnu Ömer (r.anhümâ) anlatıyor: Rasulullah (a.s) buyurdular ki: “Hepiniz çobansı nız ve hepiniz sürünüzden mes’ulsünüz. … Erkek ailesinin çobanıdır ve sürüsünden mes’uldür. Kadın, kocasının evinde çobandır, o da sü rüsünden mes’ûldür. …” (Buhârî, Ahkâm 1, Cum’a 11)

Hz. Ömer: Ey Allah’ın Resûlü! Kendimizi koruruz fakat ailemizi nasıl koruyabili riz? diye sordu. Peygamberimiz: Allah’ın sizi yasakladığı şeylerden onları sakındırırsı nız ve Allah’ın size emrettiği şeyleri onlara emredersiniz. İşte bu, onları korumak demek tir buyurdu. (Alûsî, Ruhu ‘l-Maânî, Beyrut, c. 28, s. 156)

قَالَ النَّبِيُّ )صلعم( مُرُوا الصَّبِيَّ بِالصَّلَاةِ إِذَا بَلَغَ سَبْعَ سِنِينَ

Çocuklarınıza yedi yaşına geldiklerinde namaz kılmalarını emredin.(Ebu Davud, Salat, 417)

Çocukların inançlı, sağlıklı, manevî değerlerine bağlı, vatan ve millet sevgisi ile dopdolu olarak yetiştirilmesinde birinci derecede ailenin sonra da toplumun rehberliği önemlidir.

عَنْ رَسُولِ اللَّهِ )صلعم( قَالَ أَكْرِمُوا أَوْلَادَكُمْ وَأَحْسِنُوا أَدَبَهُمْ

Peygamberimiz: “Çocuklarınıza hoş muamelede bulunun ve onları güzel terbiye edin.” buyurmuştur. (İbn Mace, Edeb, 3) Anne-babaların çocukları ile ilgili dinî ve millî gö revlerini ihmal etmeleri, ilerde onları ve hatta toplumu rahatsız edecek olayların mey dana gelmesine sebep olur. Nitekim zaman zaman medyaya ve basına yansıyan olaylar, sadece anne-babaları değil izleyen herkesi üzmektedir.

Çocuklar genelde anne-babayı örnek alırlar. Onların söz ve davranışlarından etkilenirler. Bunun için anne-baba çocuklarının dürüst, ahlâklı ve faziletli yetişmeleri için onlara örnek olmaları gerekir

قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ لَأَنْ يُؤَدِّبَ الرَّجُلُ وَلَدَهُ خَيْرٌ مِنْ أَنْ يَتَصَدَّقَ بِصَاعٍ

Peygamberimiz şöyle buyuruyor: “Hiçbir baba çocuğuna güzel terbiyeden daha üs tün bir bağışta bulunmuş olamaz.” (Tirmizi, Birr, 33/1874)

Ailenin temel düşüncesi; dünya ve ahirette birlikte olma anlayışı olmalıdır:

جَنَّاتُ عَدْنٍ يَدْخُلُونَهَا وَمَنْ صَلَحَ مِنْ ابَائِهِمْ وَاَزْوَاجِهِمْ وَذُرِّيَّاتِهِمْ وَالْمَلئِكَةُ يَدْخُلُونَ عَلَيْهِمْ مِنْ كُلِّ بَابٍ () سَلَامٌ عَلَيْكُمْ بِمَا صَبَرْتُمْ فَنِعْمَ عُقْبَى الدَّارِ

Adn cennetlerine girecekler, atalarından, eşlerinden ve zürriyetlerinden salih olanlarla birlikte olacaklar. Melekler de her kapıdan yanlarına girip şöyle diyecekler: Selam sizlere, sabrettiğiniz için! Bakın dünya yurdunun ne güzel sonucu! (Ra’d, 13/23-24)

Aile Allah’a yaklaştırıcı özellikte olmalıdır:

يَا اَيُّهَا الَّذينَ امَنُوا لَاتُلْهِكُمْ اَمْوَالُكُمْ وَلَا اَوْلَادُكُمْ عَنْ ذِكْرِاللّهِ وَمَنْ يَفْعَلْ ذلِكَ فَاُولئِكَ هُمُ الْخَاسِرُونَ

Ey İnananlar! Mallarınız ve çocuklarınız sizi Allah’ı anmaktan alıkoymasın. Kim bunu yaparsa işte onlar ziyana uğrayanlardır. (Münafikun, 63/9)

يَا اَيُّهَا الَّذينَ امَنُوا اِنَّ مِنْ اَزْوَاجِكُمْ وَاَوْلَادِكُمْ عَدُوًّا لَكُمْ فَاحْذَرُوهُمْ وَاِنْ تَعْفُوا وَتَصْفَحُوا وَتَغْفِرُوا فَاِنَّ اللّهَ غَفُورٌرَحيمٌ () اِنَّمَا اَمْوَالُكُمْ وَاَوْلَادُكُمْ فِتْنَةٌ وَاللّهُ عِنْدَهُ اَجْرٌ عَظيمٌ

Ey iman edenler, haberiniz olsun ki, eşlerinizden ve çocuklarınızdan size düşman olan vardır, o halde onlardan sakının! Ne var ki, affeder, kusurlarına bakmaz, örterse niz, şüphe yok ki, Allah, çok bağışlayandır, merhamet edendir. Doğrusu mallarınız ve çocuklarınız sizin için bir imtihandır. Büyük mükafat ise Allah’ın yanındadır.(Teğabun, 64/14-15)

Aile efradı için dua etmek güzeldir:

وَالَّذينَ يَقُولُونَ رَبَّنَا هَبْ لَنَا مِنْ اَزْوَاجِنَا وَذُرِّيَّاتِنَا قُرَّةَ اَعْيُنٍ وَاجْعَلْنَا لِلْمُتَّقينَ اِمَامًا () اُولئِكَ يُجْزَوْنَ الْغُرْفَةَ بِمَا صَبَرُوا وَيُلَقَّوْنَ فيهَا تَحِيَّةً وَسَلَامًا

Onlar: “Rabbimiz! Bize eslerimizden ve çocuklarımızdan gözümüzün aydınlığı ola cak insanlar ihsan et ve bizi, Allah’a karşı gelmekten sakınanlara önder yap” derler. İşte onlara, sabretmelerine karşılık cennetin en yüksek makamı verilecek, orada hürmet ve selamla karşılanacaklardır. (Furkan, 25/74-75)

Eşler birbirlerine, Allah’a karşı görev ve sorumluluklarını hatırlatmalıdır:

Ebû Hüreyre (r.a.)’dan rivayet edilen bir hadis-i şerifte Peygamber efendimiz şöyle buyurmuştur:

“Allah o kimseye rahmetiyle muamele eder ki gece kalkıp namazını kılar, hanımını da uyandırır, o da namaz kılar, eğer imtina ederse yüzüne su serperek uyandırır. Allah o kadına da rahmetiyle muamele eder ki gece kalkıp namazını kılar, kocasını da kaldırır, o da namazını kılar. Eğer imtina ederse yüzüne su serperek uyandırır.” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 250, Ebû Davud, Tatavvu’, 18)

Bazı erkekler ailelerini ihmal ederler, çalışma saatinden arta kalan vakitlerini, aile yuvasında geçirecekleri yerde, dışarıda geçirmeyi tercih ederler.

Yuvanın Saadetinin Devamı İçin 11 Altın Kural:

  1. Kadınlar kadar, erkeklerin de görev ve sorumluluğunu bildiren İlahi emirleri daima birlikte hatırlayın. Unutmayın siz onları sadece anne ve babalarından değil Allah ’tan emanet olarak aldınız. Nitekim Efendimiz bir hadislerinde “Kadınların haklarını yerine getirme hususunda Allah’tan korkunuz. Zira siz onları Allah’ın bir emaneti ola rak aldınız.” buyuruyor. (Müslim, Hacc, 147; Ebû Davud, Menasik, 56)
  2. Sohbet bir ihtiyaçtır. Evinizde eşinizle canlı ve aktif bir sohbet atmosferi meydana getirin ve onunla sohbet edin. Güzel söz ve iltifatın eşinizin gıdası olduğunu unutmayın.
  3. Hanımınızın evinizdeki fedakarca çırpınışlarını daima takdirle anın. Ev işi ve çocuk bakımında ona mutlaka yardımcı olun.
  4. Kendi anne-babanıza, akrabalarınıza gösterilmesini istediğiniz saygı kadar, onun da anne, baba ve yakınlarına hürmetkâr olun.
  5. Ne kadar meşgul ve çalışmalarınız ne kadar yoğun olursa olsun mutlaka yalnız eşinize ayıracağınız bir vakit bulun.
  6. Evinizin kapısından içeriye girdiğinizde işyerinde yaşamış olduğunuz problemle ri kapının dışına atarak içeriye mütebessim bir çehre ile girin.
  7. Arada sırada ufak da olsa hediyelerle eşinizin gönlünü alın.
  8. Hanenizi ilgilendiren hususlarda eşinizle istişare etmeyi ihmal etmeyin. Ondan gizli işler yapmayın.
  9. Çocuklarınız da olsa kimsenin yanında onu azarlamayın ve onu çevrenize şika yet etmeyin.
  10. Yersiz kıskançlıklarla huzurunu bozmayın.
  11. Eşinizin hatalarını ararken, sizin de mükemmel ve kusursuz olmadığınızı düşü nün. (AliDemirel,

 

 

Son Söz

Ailenin sağlamlığı çoğunlukla (en azından bizim toplumumuz için) kadına bağlıdır. Atasözlerimizden olan “Yuvayı dişi kuş yapar” boşuna söylenmiş bir cümle değildir.

Modernite pek çok şeyi değiştirir, geleneksel kurumları yerle bir ederken aile kurumunu da tahrip etmiştir. Avrupa’da aile mefhumu çok büyük değişikliğe uğramış hatta yok mesabesine inmiştir. Bunu telafi etmek için devletler tarafından pek çok sosyal kurum kurulmuştur. Avrupa’da ailenin dağılmasının en önemli nedeni kadının evinden kopması, koparılmasıdır.

Diğer önemli bir neden de cinsel özgürlük ve hedonizmin (yaşamın anlamını hazda bulan dünya görüşü, özellikle cinsel hazz anlayışı) tervic edilmesi, insanların gittikçe bireyselleşmesi, bencilleşmesidir.

Aile kurumu hâlâ önemli ölçüde ayakta olan ve bu sebeple pek çok toplumun çok zor aldatacağı badireleri kolaylıkla atlatan Türk toplumunda da, maalesef gün geçtikçe menfi gelişmeler artmaktadır. Ülkemizde aile mefhumuna ve aile kurumuna karşı adeta savaş açılmış gibidir. Hemen her menfi hususta olduğu gibi bunda da bazı medyada başı televizyon çekmektedir.

Doğrudan kadını hedef alan, bazı kötü örnekleri ön plana çıkararak kadının geleneksel konumu daha doğrusu anne ve ev hanımı konumu değiştirilmek istenmektedirBekaret adeta aşağılanmakta, dışarıda çalışmayan kadın hiçbir şey üretmiyor gibi gösterilmekte, aldatan kocalara karşı kadınların da aldatması istenmektedir.

Televizyonlar dizilerle, gazeteler magazin sayfalarıyla, gayri meşru ilişkileri normalmiş gibi göstermekte, insanlara ahlaksız hayatlar parıltılı, ışıltılı bir hayat olarak gösterilmektedir. Haberlere kasıtlı olarak bozuk aile düzenleri getirilmekte, birbirlerine kötülük yapan aile fertleri televizyonlarda boy göstermektedir.

Geniş aileden çekirdek aileye geçmekte olan toplumumuz şimdi de atomize edilmeye, sadece kendini düşünen fertlerden oluşan, ahlaktan ve kutsallardan arındırılmış bir toplum yapılmaya çalışılmaktadır.

Ev hanımlarına gereken ilgi ve iltifatı esirgememeliyiz. Evinin hanımı olan bir kadın kesinlikle dışarıda çalışan kadından aşağıda değildir.

Evlilik önündeki suni engelleri kaldırmalıyız. Şu anda evlenmek çok külfetli hale gelmiştir. Evlilik yaşının gecikmesi demek fuhşun artması demektir.

Evlatlarımıza sahip çıkalım. Onların iyi bir iş mevki sahibi olmasından önce iyi bir insan ve müslüman olmasını düşünelim.

Hayatımızın her safhasında elimize geçmeyecek şeylerin hayalini kurup onların peşinden sürüklenip gitmektense elimizde bulunan imkanları en güzel şekilde değerlendirmeliyiz. Olmayacak şeyleri temenni etmek haset ve kin duygularını beslemektedir. Eşimiz bizim hayat arkadaşımız, aynı yastığı paylaştığımız, dert ortağımız olan bir insandır. Hayatı beraberce huzurlu geçirmek için aile hayatımızda olmayacak şeyleri temenni edip huzurumuzu kaçırmak ve bu sebeple birbirlerimizin hatalarını ön plana çıkartmak yerine, birbirimize hayrı ve güzelliği tavsiye etmemiz gerekir.

Yüce Rabbim birbirini seven, birbirine anlayışla yaklaşan aile hayatı kurmayı gençlerimize nasip etsin. Allah-u Teala aile hayatı kurmuş olanlara da ayrılık göstermesin. Hayırlı, toplumumuza devletimize faydalı  evlatlar yetiştirmeyi bizlere nasip etsin.

Not: Bu Vaaz İdris Yavuzyiğit Tarafından; A.Özmen, M. Eser, M. Şükrü Kılıç, R. Toraman, “Evlilik Ve Aile Hukuku” İsimli Vaaz, Küçükçekmece Müftüsü H.Yusuf Gül İslam’da Evlilik Ve Ailenin Kurulması, Lütfi Şentürk “Aile Terbiyesinde Bilinmesi Gereken On Görev” Ve “Aile Her Türlü Faziletin Kaynağıdır”, Engin Çiçek “İslâm’da  Aile”, Dib Aylık Dergi 135. Sayı “Sünnette Nikah,Mehir,Çeyiz Ve Düğün”, Ahmet Ünal “Dünyadaki Cennet Nimeti Aile Huzurudur” İsimli Vaazlardan Derlenerek Hazırlanmıştır.

Diyanetliler Platformu

Grup sayfamıza katılmak için >>> TIKLAYINIZ

 

 

EVLİLİK VE AİLE HUKUKU VAAZINI AŞAĞIDAKİ LİNKLERDEN İNDİREBİLİRSİNİZ

HAFTANIN VAAZINI  OLARAK İNDİR

 

 

 

Grup sayfamıza katılmak için >>> TIKLAYINIZ

Anahtar Kelimeler:

  • 1
    SEVDİM
  • 0
    ALKIŞ
  • 0
    KOMİK
  • 0
    İNANILMAZ
  • 0
    ÜZGÜN
  • 0
    KIZGIN
Diyanet 03.02.2017 Tarihli Cuma HutbesiÖnceki Haber

Diyanet 03.02.2017 Tarihli Cuma Hutbesi

Nikâh, Evlilik ve Talâk (Boşanma)-Abdurrahman BüyükkörükçüSonraki Haber

Nikâh, Evlilik ve Talâk (Boşanma)-Abdurr...

Yorum Yazın

Başka haber bulunmuyor!