Osmanlı’dan Cumhuriyete Meal Serüvenimiz - 2

  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Yorumlar
0
Meal konusunda çok değişik fikirler beyan edilirken Milli Gazete yazarlarından İbrahim Halil Er\'in meal konusunu işlediği 2 bölümlük bu yazı dizisi konu ile ilgili olarak bir çok merakınızı giderecek.

Grup sayfamıza katılmak için tikla.gif

KUR'AN'I LATİN HARFLERLE YAZMA PROJESİ

Latin harflerinin kabulü tartışmaları sırasında Kur'an'ın da Latin harfleriyle yazılması gündeme gelmiştir. Aslında belki de istenen ve arzulananlardan birisi de buydu. Fakat zaman ve konjonktür bu projenin hayata geçmesini engelledi.

Size Kılıçzade Hakkı, İçtihad dergisindeki yazısını sunarak olayın hedefinin ne kadar büyük olduğunu göstermiş olacağım. Bazıları bir makalenin veya yazının ne önemi var diye düşünebilir. Fakat Atatürk'ün en önemli stratejilerinden birisi de budur. Bir inkılabı eyleme geçirmeden önce yandaş yazarlar veya kişilerce konuyu kamuoyunda veya medyada tartışarak gündem oluşturur, ortamı hazırlar. Ardından tartışmalar alevlenince güya Meclis’te oluşan bu tartışmalara bir çözüm bulmak ister gibi gündeme taşır.

İlgili yazı: "Kılıçzade Hakkı, bir Türk'ün Kur’an'ı bir Arap gibi okumasının

mümkün olmadığını söyledikten ve Kur’an'dan bir ayeti Latin harfleriyle

yazdıktan sonra, "Bunu Latin harfleriyle şu şekilde yazmakta ne sakınca

var?" diye sorar ve yazısını şöyle bitirir: "Lakin şurasını kafaya yerleştirmek

şecaatini edinebilmelidir. Arabî harflerinden gayri harflerle Kur’an yazmak

küfür değildir ve böyle yapan küfür ve itaba layık olamaz, işte meselenin

ruhu buradadır."

Not: Cumhuriyet elitinin yapmaya çalışıp da yapamadığını maalesef bizzat Müslümanlar yapmaya çalışmaktadırlar.

Bugün bazı İslami cemaatlerin yayınevlerinde Kur'an'ın satırlarının arasında Latin harfleriyle yazılmış şeklide mevcuttur. Hakikat yayanlarının satır arası Kur'an'ını gördüğümde şaşırmıştım...

Demek ki Cumhuriyetin İslam projesi başarılı olmuştur. Sapmayı ve değişimi bizimkiler gönüllü yapmaktadırlar.

CUMHURİYET DÖNEMİNİN TÜRKÇE İBADET PROJESİ NEDEN BAŞARILI OLAMADI?

Cumhuriyet döneminde din alanındaki nihai hedefin ibadetlerin Türkçe yapılmasıydı.

Fakat yapılan bu çalışmalardan sadece ezan, hutbe ve Kur’an’ın Türkçeleştirilmesi çalışması nisbeten başarılı oldu. Ama genel manada ibadetlerin Türkçeleştirilmesi başarılı olmadı.

Bunun temel nedeni elde güçlü bir Türkçe Kur’an mealinin bulunmamış olmasıdır.

Bu nedenle Atatürk’ün isteği üzerine Mehmet Akif’ten Türkçe Kur’an meali yapması istenir. Aslında onların istediği meal, ibadetlerde kullanılacak formatta olmasıdır. Yani şiir diline uyarlanmış bir meal olmasıdır.

Mehmet Akif, meal çalışmasına başlar. Fakat yapacağı bu meal çalışmasının asıl amacının Arapça ibadetin yerine Türkçe ibadet için kullanılacak olması olduğunu gördüğünden çalışmasını bitirmez ve var olanı da yok eder.

Gerçi son yıllarda Mehmet Akif’in Türkçe mealinin bir kısmı bulunup basıldı. Ama bu Mehmet Akif’in çalışmasını ilgili ekibe vermediğini gösterir. Akif bir anlamda yapılacak olan dinde reform olayına alet olmak istememiştir.

Peki, Akif, böyle bir çalışmadan imtina etmesi üzerine neden başka bir kimseye meal siparişi verilmedi?

Bunun temel nedeni de Akif’in güçlü bir şair olmasının yanında iyi bir Arapça ve Kur’an bilgisine de sahip olmasıdır. Çünkü yapılmak istenen sadece bir meal değildir. İbadetlerde de kullanılacak şekilde şiirsel bir mealdir. Bunu da Akif’ten başkası yapamazdı.

ŞERH

Yani Kur'an meali çalışmasının bu dönemde hız kazanmasının amacı, insanların Kur'an'ı daha iyi anlaması değil, ibadetlerin Türkçe yapılmasını sağlayacak dini metinlerin oluşturulmasıydı.

Yani meal çalışmasını biraz da bu açıdan bakalım.

Mealcilerin meali orijinalinden daha çok savunmasının da cumhuriyet elitinin nisbeten başarılı olduğunu göstermektedir.

MUSA CARULLAH VE TÜRKİSTAN’DA MEAL

Türkçeye eserleri çevrilen (özellikle ilahiyat çevrelerince) Musa Carullah kimdir? Musa Carullah Türkistan âlimlerindendir. Kur'an’ı İlk kez Türkistan Türkçesine çeviren kişidir. Bu nedenle birçok kişi tarafından kendisine İslamiyetin Lutheri unvanı verilmiştir.

Fakat Musa Carullah (1879-1949), Lutherlik ismini şiddetle ret etmekte ve Arapça ibadeti savunmasına rağmen, Türkiye'de farklı kişilerin maksatlarına alet edilmeye başlanmıştır. Özellikle Osmanlı edipleri, reformistleri bazı taleplerini onun etrafında zikretmeye başlamıştır.

Aslında Musa Carullah bir aksiyon ve ilim adamıdır. Rusya Müslümanları üzerinde etkindir. Yaptığı ıslah çalışmaları nedeniyle Rusya tarafından sürgün edilir. 120 civarında eser yazmıştır.

Eserlerindeki yenilikçi hava nedeniyle İslam'ı Protestanlaştırmaya çalışmakla itham edilen Musa Carullah Bigiyef'e üstat Bediuzzeman da karşı çıkmış, sırf onu eleştirmek için içtihat risalesini yazar. Günümüzde birçok eseri Türkçeye çevrilmiş olup orijinal düşünceleri de vardır.

Üstadın onun hakkındaki görüşleri: Bugünkü “dinde içtihad hevesi”nin dini yaşamaktan değil, Avrupa medeniyetinin tahakkümü, tabiat felsefesinin tasallutu, hayat şartlarının ağırlaşması sonucu fikir ve düşüncelerin dağılmasıyla zihinlerin maneviyata yabanileşmesinden türediğini belirtir. (Sözler, 442 -457)

KÜRTÇE KUR'AN MEALİ

Kur'an, bütün dillere çevrilirken Kürtçeye çevrilme süreci çok gecikti. İlk Kürtçe Kur'an çevirisi 1997 yılında Mele Ahmet Varlı tarafından yapıldı.

Kur'an'ın Kürtçe çevrisinin diğer uluslardan çok geç olmasının nedeni Türkiye'de Kürtçe dilinin yasak olmasıydı.

Kürtler kendi dillerini okuyup yazamadıklarından bu dille yapılacak meal de tabi ki okunamayacaktı.

1997 yılında nisbeten bir serbest ortamın tanınması sonucu ilk Kürtçe Kur'an meali basılmış olundu.

2013 yılında bizzat Başbakan Tayyip Erdoğan'ın yönlendirmesi ile Diyanet ve Ensar vakfı bünyesinde Kürtçe Kur'an Meali basıldı.

2014 yılında Suudi Arabistan hükümeti de Kürtçeyi basılacak Kur'an meali dilleri arasına alıp ilk mealleri basıp Kuzey Irak yönetimine gönderdi.

ERMENİCE KUR'AN MEALLERİ/ÇEVİRİLERİ

Kur’an’ın Ermenice ilk tercümesi 17. yüzyılda Stephanos Lehatsi tarafından yapılmış. Lehatsi’nin Latinceden yaptığı tercüme baskı değil, el yazısı ile çoğaltılmış, şu an hâlâ Yerevan Madenataran’ının (Elyazmaları Müzesi) loş köşelerinin birinde ziyaretçilerini selamlıyor. Lehatsi’nin tercümesi kadar ‘ünlü’ olmasa da, 1909’da Abraham Amirkhanyan’ın Farsçadan yaptığı tercüme de kendinden hâlâ söz ettiriyor. Levon Larentz Kirişçiyan’ın da 1911’de Kur’an’ın Fransızca mealinden benzer bir çalışma yaptığı biliniyor. En son tercüme ise 2006’da İran’ın Yerevan Büyükelçiliği’nin yardımlarıyla yapıldı.

İbrahim Halil Er

13 Aralık 2015 - Milli Gazete

Yazının 1. Bölümünü Okumak İçin Tıklayınız

Anahtar Kelimeler:

  • 0
    SEVDİM
  • 0
    ALKIŞ
  • 0
    KOMİK
  • 0
    İNANILMAZ
  • 0
    ÜZGÜN
  • 0
    KIZGIN
Vatandaşlar Cizre ve Silopi\'yi terk ediyorÖnceki Haber

Vatandaşlar Cizre ve Silopi\'yi terk edi...

İstanbul Yapılan Caminin Adı “Recep Tayyip Erdoğan Camii” OlsunSonraki Haber

İstanbul Yapılan Caminin Adı “Recep Tayy...

Yorum Yazın

Başka haber bulunmuyor!