Dinimizde Hayvanlara Gösterilmesi Gereken Sevgi ve Şefkat

  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Yorumlar
Dinimizde Hayvanlara Gösterilmesi Gereken Sevgi ve Şefkat
Canlı varlıkların bir çok yönleriyle, insana en yakın olanı hayvanlardır. Bunlardan bilhassa evcil olanlar, insanların günlük hayatlarında olduğu gibi, günümüzde de onlara muhtaçtır. Her çeşit maddî ilerlemeye rağmen gelecekte de hayatımızın vazgeçilmez birer tamamlayıcısı olmaya devam edecekleri muhakkaktır.

DİNİMİZDE HAYVANLARA GÖSTERİLMESİ GEREKEN ŞEFKAT VE SEVGİ

Canlı varlıkların bir çok yönleriyle, insana en yakın olanı hayvanlardır. Bunlardan bilhassa evcil olanlar, insanların günlük hayatlarında olduğu gibi, günümüzde de onlara muhtaçtır. Her çeşit maddî ilerlemeye rağmen gelecekte de hayatımızın vazgeçilmez birer tamamlayıcısı olmaya devam edecekleri muhakkaktır.
İnsanoğlunun uzak ve yakından hayatına giren şeylerle münasebetlerine ölçü getiren, prensipler vaz eden İslamiyet, her an hizmet ve istifadesinde olan hayvanlarla ilgili olarak da bazı esaslar koymuştur.
Kur’an-ı Kerim, hayvanların da insanlar gibi birer topluluk olduğunu, kitapta onları da ihmal etmediğini bildirin "Yeryüzünde yürüyen hayvanlar ve (gökyüzünde) iki kanadıyla uçan kuşlardan ne varsa, hepsi ancak sizin gibi topluluklardır. Biz, o kitapta hiç bir şeyi eksik bırakmadık.”1
Bu âyet, dikkatlerimizi hayvanlar âlemine çekmekte, onların da insanlar gibi, sınıf sınıf olduğunu söylemekte, yürüyen veya sürünen hayvanlardan her türünün bir topluluk olduğuna işaret etmektedir.
Ayrıca, hayvanlardan sinek,2 sivri sinek,3’ örümcek,,4’ karınca,5’ arı,6 kurt 7 eşek,8 katır 9, at,"10 öküz ve inek11 deve"12’ koyun, "13 yılan14 domuz, 15’ maymun,16" köpek17 gibi pek çok vahşi ve ehli hayvanın ismi çeşitli vesilelerle Kur’an- Kerim’de zikredilmektedir. Bundan başka, Bakara Sûresi, Nahl Sûresi, Ankebût Sûresi, Neml Sûresi gibi bazı sûreler de isimlerini adı geçen bu hayvanlardan almıştır.
Kur’an-ı Kerim insan hayatında büyük rol oynayan deve, at, katır gibi bir kısım hayvanlara daha dikkat . çekici ifadelerle yer vererek önemlerine işaret etmektedir: “Atları, katırları ve eşekleri binmeniz ve (gözlere) zinet olsun diye (yarattı). Allah şu anda bilemeyeceğiniz daha nice (nakil vasıtaları) yaratır.’"18’ "(İnsanlar) . devenin nasıl yaratıldığına, göğün nasıl yükseltildiğine, dağların nasıl dikildiğine, yeryüzünün nasıl yayıldığına bir bakmazlar mı?19’ "Andolsun soluyarak koşanlara (gazilerin atlarına), o tırnaklarıyla ateş çıkaranlara..
Yine Kur’an-ı Kerim’de Yüce Allah, çeşitli âyetlerde, hayvanları sıralarken insanın ihtiyaçlarına cevap verici yönlerini göz önünde bulundurmakta, hayvanların derisinden, kıllarından, tüylerinden, etinden, sütünden, ve benzeri verimlerinden insanların faydalandıklarına dikkati çekmekte-, ekonomik alanda önemli bir yer işgal ettiklerini bildirmektedir.
Bir başka husus da âyetlerde, hayvanların insana, doğaya ve çevreye güzellik sergileyen birer mutluluk sembolü oldukları haber verilmekte, yeryüzünde Cenab-ı Hakk’ın yaratıcı kudretinin en güzel ve muazzam tezâhürleri olduğu ifade edilmektedir.21"
İslâm’ın hayvanlara verdiği önemin ikinci kaynağı bizzat Hz. Peygamber (S.A.V.)’in konuyla ilgili uygulamaları ile hadis-i şerifleridir. Kur’an’ın konuya verdiği öneme paralel olarak, Hz. Peygamber (SAV.)’in de hayvanlara çok önem verdiği görülmektedir. Hayvanlara sevgi gösterilmesi, korunması, eziyet edilmemesi, aşağılanmaması konularında gösterdiği titizlik dikkat çekicidir. Bu çerçevede, Hz Peygamber (S.A.V.)’ Müslümanlara, sadece insanlara değil, bütün canlılara karşı merhametli olmalarını öğretmiştir. O, şöyle buyurmuştun “Merhametli olanlara, merhamet sahibi olan Allah merhamet eder. Yerde olanlara merhametli olun ki, gökte olanlar da size rahmet etsin.22 Hadiste geçen “yerde olanlara” ifadesindeki genelliği gözönüne alan İslâm bilginleri “buraya Müslüman, kâfir, köle, hayvan..’.’ gibi her çeşit canlıların dahil olduğunu ifade etmişlerdir.23
Hayvanların insanlar üzerindeki haklarına riayet edilmediği takdirde, onların kıyamet günü şikayetçi olacakları belirtilmiştir. Peygamber Efendimiz (S.A.V.) Ashabtan Üsâme b. Zeyd’e şöyle demiştin “Ey Üsame, acıkan ciğer sahibi her hayvan hususunda dikkatli ol. Kıyamet günü Allah’a şikayet edilirsin “24" Yine bu konuda Hz.Peygamber şöyle buyurun "Haksız olarak bir serçeyi öldürenden, Cenab-ı Hakk kıyamet gününde hesap soracaktır.”25 Ayrıca, Hz Peygamber (S.A.V.)’in, kuşların yuvalarının bozulmamasını, yumurta ve yavrularının alınmamasını da emretmiştir.’26’
İslam’da avcılığın meslek edinilmemesi tavsiye edilmiştir. Bu konuda yine Hz.Peygamber (S.A.V.) şöyle buyurun "Avcılığın peşine düşen gaflete düşer”’27’
Hz. Peygamber (SAV.)’in bilhassa evcil hayvanlarla ilgili olarak üzerinde durduğu bir husus, onların fıtrî görevlerine uygun düşmeyen davranışlardan kaçınmaktır. Çünkü bu, onlar için bir nevi eziyet ve işkencedir. Binek hayvanlarını durdurup, üzerinden inmeden sohbet etmeyi yasaklayarak şöyle buyurmuştur: “Bunlara salimen binin, salimen terkedin, onları yollardaki ve pazarlardaki sohbetlerinizde oturak yerine koymayın, zira Allah, onları, sizi bir yerden bir yere taşımaları için emrinize verdi.”28
Diğer rivayetlerde yasaklanan muhtelif eziyet çeşitlerinden bazıları da şöyledin "Canlı hayvanların hedef edinilerek atış yapılması,29 bilhassa yüzüne vurularak dövülmesi ve yüzünden enlenmesi (dağlayarak işaretlenmesi)30 yüzüne veşm (dövme) yapılması, dövüşmeleri için kızıştırmaları 31 hayvanı kulağından tutarak çekilmesi32 vs.
Hz. Peygamber, hayvanı keserken bile ona merhamet ve şefkatli olunmasını emretmiş, bu cümleden olarak bilhassa bıçağın bilenerek keskinleştirilmesini, haynın gözünden saklanmasını ve süratle kesilmesini tavsiye etmiştir.’33’
Hz. Peygamber (SAV)’in hadislerinden, hayvanlara iyi davranmanın insanı cennete, kötü davranmanın ise cehenneme sebep olacağını anlıyoruz. 0 buyurur ki; “Yolda gitmekte olan birinin susuzluğu arttı. Hemen bir kuyuya inip, susuzluğunu giderdi. Çıkınca, susuzluktan dilini çıkarıp soluyan ve rutubetli toprağı yalayan bir köpekle karşılaştı. Adam kendi kendine, bu hayvan benim gibi susamış" deyip tekrar indi. Ayakkabısına su doldurarak köpeği suladı. Bundan dolayı Allah bu kulunu övdü ve günahlarını bağışladı” Bunun üzerine Ashab, “hayvanları sulamakta bize de sevap var mıdır? diye sorduklarında-, Rasulüllah (S.A.V) şöyle cevap verdi: “Yaşamakta olan her canlıyı sulamakta sevap vardır.”34
Yine Hz. Peygamber (S.A.V.) buyurur ki: Cennet bana yaklaştı.O kadar ki, eğer isteseydim salkımlarından bir tanesini (alıp), size gitirebile- cektim. Cehennem de bana o kadar yaklaştı ki, “Ey Rabbim, ben de onlarla beraber miyim? demeye başladım."(Orada bir de ne göreyim?) Bir kadını, bir kedi tırmalayıp duruyor. “Bu da ne oluyor?" diye sordum. (Bu kadın) bu kediyi ölünceye kadar hapsetti. Ne yiyeceğini verdi, ne de yeryüzünden yiyecek temin etmesi için onu salıverdi."dediler35
Görüldüğü gibi, Hz.Peygamber, hayvanların ve kuşların korunmasını, onlara eziyet edilmemesini, temizlik ve bakımlarının yapılmasını, yaratılışlarına uygun işlerde kullanılmasını, fazla yük yüklenmemesini, rastgele eğlence için avlanılmamasını emretmiştir. Bu sözleriyle ve davranışlarıyla 0,21. asrın eşiğinde sözü edilebilen hayvan haklarını o zamandan dile getirmiştir.
Hz. Peygamber’in bu tavsiye ve uygulamalarının, tarih boyunca, Müslümanlar üzerinde çok etkili olduğu görülmektedir. Hz. Peygamber’den aldıkları bu bakış açısıyla hareket eden Müslümanlar, herkese karşı merhamet ve hoşgörüyle bakmışlardır. Düşmanlarına bile işkence etmemişlerdir. Başka din ve inanç sahipleri, Müslümanlar arasında huzur içinde yaşamışlardır. Bu merhamet, sevgi ve hoşgörü medeniyetinden hayvanların da nasibini aldıkları görülmektedir.36
Kültür tarihimizi incelediğimizde, ecdadımızın tabiatla ve tabiattaki canlılarla uyum içinde yaşadıklarını görüyoruz. Zira Müslümanlar, hukuk sistemlerinde de hayvan haklarına gerekli önemi vermiş, konunun ahlaki ve vicdani boyutunu hakuki yaptırımlarla desteklemiştir. Müslüman fakihler, bu esaslar çerçevesinde birçok hüküm ortaya koyarak hayvanlara iyi davranılması gerektiğini ispatlamışlardır. -
Osmanlılar ‘da da örfi hukuk şeklinde hayvan haklarının korunduğuna ve ihlal edenlere belirli cezalar tatbik edildiğine dair bilgilere sahi- . biz. Hayvan hakları, genelde onların fıtrî yapılarına uygun işlerde çalıştırılmaları, taşıyabilecekleri kadar yükyüklenmesi, yiyeceklerinin zamanında temini ve verilmesi, dövülmemeleri, hasta oldukları zaman tedavi ettirilmeleri gibi çeşitli konuları kapsamaktadır. Zabıta memurları, bu hakları koruma ve uymayanlara ceza kesme yetkisine sahiptirler; is- _ terlerse ihlal edenleri kendileri uyarır, isterlerse onları mahkemeye bile sevk ederlerdi. 37
Ecdadımızın hayvanlara gösterdiği şefkat ve sevgiyi, en iyi gözlemleyen, İslâm beldelerini ziyaret eden bazı Avrupalı seyyahlar olmuştur. Konuyla ilgili olarak merhum İsmail Hami Danışmend, Batılı kaynakları tarayarak kapsamlı bilgiler vermektedir. Söz konusu seyyahların, Müslümanların hayvanlar ve diğer varlıklarla ilgili bazı gözlemleri şöyledir:
"Hayrat ve hasenat hayvanlara bile şâmildir. Hiç kimse onlara eziyet etmeye kalkışmaz. Eğer bir ata bir katıra veya bir deveye sahibi haddinden fazla yük taşıtacaka olursa, zabıta memurları, onun gaddarlığına mani olmak ve fazla yorulan hayvanı dinlendirmeye mecbûr etme yetkisine sahiptir. Her gün bu gibi muamelelere tesadüf edilir. Her halde bunlar, Türk Milletine şeref verecek şeylerdir.38
İngiltere’nin İstanbul Büyükelçiliğinde katiplik görevinde bunan Ricaut da şöyle der:
"Türklerin hayvan haklarına ne kadar saygılı olduklarını, onların beslenme ve korunmalarına ne kadar verdiklerini gösteren en önemli hususlardan birisi de, hayvanlar için kurdukları özel vakıflardır."
"Türk şefkati hayvanlara bile şâmildir. Bunları beslemek için vakıflar ve ücretli adamlar vardır-, bu adamlar sokak başlarında köpeklere ve kedilere et dağıtırlar. Bu hayvanlar o sadakaya alışmış olduklarından, dağıtıcıların seslerini o kadar iyi tanırlar ki, işitir işitmez hemen sokak başına üşüşmekte kusur etmezler.”
“Türkler, sadece hayvanların bakım ve beslenmeleri için vakıflar kurmakla yetinmemişlerdir. Hastalandıkları zaman, tedavi işleriyle de uğraşmışlardır-, bu maksatla hayvanlar için özel hastaneler açtıklarına dünya tarihi şahit olmuştur. Ünlü Fransız yazar Montaigne bile, bu hususa işaret etmeden edememiştir-, şöyle den “Türklerin,hayvanlar için bile vakıf ve hastaneleri vardır."13,1
Türkler’in çok eskiden beri başta güvercin olmak üzere bütün kuşlara yem ve yiyecek temini için geçici ve daimi vakıflar kurduğu bilinmektedir. Bununla ilgili olarak meşhur Fransız Şair Lamartine, şu gözlemlerini kaydetmektedir:
“Türkler, canlı ve cansız mahlukatın hepsiyle iyi geçinirler: Ağaçlara, kuşlara, köpeklere, velhasıl Allah’ın yarattığı her şeye hürmet ederler; bizim memleketlerde başı boş bırakılan veyahut eziyet edilen bu zavallı hayvan cinslerinin hepsine şefkat ve merhametlerini teşmil ederler. Bütün sokaklarda mahalle köpekleri için muayyen aralıklarla su kovaları sıralanır; bazı Türkler, ömürleri boyunca besledikleri güvercinler için ölürken vakıflar kurarak, kendilerinden sonra da yem serpilmesini sağlarlardı.”
Ecdâdımızın hayvanlara karşı gösterdiği bu şefkat ve merhametin, yabancı seyyahların dikkatini çektiği ve bazen de onların bu durumu anlamada zorlandıkları görülmektedir.(40)
Ötedenberi İslâm kültür ve medeniyetinde-, insanların her tür sorunu halledildikten ve ihtiyaçları karşılandıktan sonra, hayvanların korunması ve ihtiyaçlarının karşılanması, önemli dini ve insani bir görev olarak devam edegelmiştir. Bunun temelinde ise, İslam’ın emir ve yasaklarındaki şu gaye bulunmaktadır: “
YARATANA KULLUK, YARATILANLARA ŞEFKAT VE MERHAMET.”

(1) En’am, 6/38
(2) Bkz. Hacc, 22/73
(3) Bkz. Bakara, 2/22
(4) Bkz. Ankebût, 29/41
(5) Bkz. Nemi, 27/18
(6) Bkz. Nahl, 16/68
17) Bkz. Yusuf, 12/13,14,17
(8) Bkz. Bakara, 2/259; Cum’a, 62/5
(9) Bkz. Nahl, 16/8
(10) Bkz. Enfal, 8/60
(11) Bkz. Bakara,2/67-71; En’am, 6/144; Yusuf, 12/43
(12) Bkz. En’am, 6/144 vs.
(13) Bkz. En’am, 6/146
(14) Bkz. Tâhâ, 20/20 vs.
(15) Bkz. Bakara, 2/173 vs.
(16) Bkz. Bakara, 2/65; Maide, 5/60
(17) Bkz. A raf, 7/176; Kehf, 18/18-22
(18) Nahl, 16/8
(19) Gaşiye, 88/17-20
(20) Adiyat, 100/1-2
(21) Meselâ, bkz. Nahl, 16/5-6-7
(22) Tirmizi; Birr, 16
(23) Prof. Dr. İbrahim CANAN; Hz. Peygamberin Sünnetinde Terbiye, D.İ.B. Yayını, Ankara 1980, S. 195-197
(24) Nesai; Dahaya,42
(25)Nesaî; Dahaya, 42
(26) Bkz. Ebu Davud; Cenaiz, 1
(27) Ebu Davud; Sayd, 4; Tirmizi; Fiten, 69
(28) Ebu Davud; Cihad, 61
(29) Bkz. Buhari; Zebaih, 25; ibn-i Mace-, Zebaih, 10
(30) Bkz. Ebu Davud; Cihad, 58- Tirmizi, Cihad, 30.
(31) Bkz. Ebû Dâvud; Cihad, 56- Tirmizi; Cihad, 30.
(32) Bkz. ibn-i Mâce, Zebâih, 3.
(33) Bkz. ibn-i Mâce, Zebâih, 3.
(34) Tecrid-i Sarih Tercemesi ve Şerhi, D.İ.B.Yayını, Ankara 1974, c.7, s.223, 224, Hadis NO; 1066.
(35) A.g.e., C2, S.713: C.7, S.227, 228.
(36) I.ÖZDEMİR - M.YÜKSELMİş - çevre Sorunları ve İslâm, D.İ.B.Yayını, Ankara 1995, s.117, 119.
(37) a,g,e., 119, 120, 121.
(38) İsmail Hâmi DANİŞMEND, Garb Menbalarına Göre Eski Türk Seciyye ve Ahlâkı, 1st 1961, s. 148.
(39) a.g.e, s. 145.
(40) ÖZDEMİR, YÜKSELMİŞ: a.g.e., S. 124, 125.

 

ŞÜKRÜ ÖZBUĞDAY / Diyanet İşleri başkanlığı Din İileri Yüksek Kurulu Üyesi Emekli

Diyanet Duyurular Sayfamız için TIKLAYINIZ

 

Diyanetliler Platformu  Grup sayfamıza katılmak için >>> TIKLAYINIZ

Dini Haberler Grup sayfamıza katılmak için >>> TIKLAYINIZ

Kaynak:Dini Haberler


  • 0
    SEVDİM
  • 0
    ALKIŞ
  • 0
    KOMİK
  • 0
    İNANILMAZ
  • 0
    ÜZGÜN
  • 0
    KIZGIN
Diyanet, Cuma hutbelerini nasıl hazırlıyor?Önceki Haber

Diyanet, Cuma hutbelerini nasıl hazırlıy...

Kur’an’a adanmış bir ömür: Nuri Genç Hoca Sonraki Haber

Kur’an’a adanmış bir ömür: Nuri Genç Hoc...

Yorum Yazın

Başka haber bulunmuyor!