A.Raif ÖZTÜRK

A.Raif ÖZTÜRK

Mail: araifozturk@hotmail.com

Alçalmaya hiç gerek yok!

Şu fitne asrımızda; fert, aile, cemaatler ve de ülke olarak, Hüsn-ü zan’na, yani ‘birbirimiz hakkında güzel düşünce ve olumlu kanaat beslemeye’, çok ihtiyacımız var. 

Çünkü bu önemli prensip, bizler için huzur ve mutluluk kaynağıdır.

TV, internet, Medya, sokak kültürü vs., benliğimizi öylesine tahrip etmişler ki, her şeye ve herkese, şüphe ve Su’i zan (kötü düşünce ve olumsuz kanaat besleme) ile bakar olmuşuz. 

Bununla da kalmayıp, birbirilerimize karşı GIYBET ve İFTİRALARA kadar alçalınıyor. 

Oysa Yüce Rabbimiz bizlere; Su’i zandan kaçınıp, Hüsn’ü zan ile hareket etmemiz hakkında onlarca âyet lütfeylemiş. (Bakınız: Hücurat Suresi, 12., Fetih Suresi, 6., Zariyat Suresi, 10. Ayetler, sadece birkaçıdır.)  

Hüsn-ü Zan ile yaşamaya mecbur olduğumuz halde, bizleri yanıltıp doğru yoldan çıkarmaya kararlı olan Şeytan, Su-i zannı çok câzip ve lezzetli göstermektedir. 

Ünlü Zâtlardan, çok ilginç ve ibretlik bir örnek arz edeceğim. 

Tâ ki şu Hüsn-ü zan ve Su-i zan konusu da kolaylığı da iyice anlaşılsın. Yukarıdaki âyetlerin tehditlerine de muhatap olmayalım. 

Hacı Bektaş Velî Hz. zamanında bir adam, haram yoldan kazandığı para ile bir inek satın alır. Bir müddet sonra pişman olarak, tövbe eder ve yapmış olduğu kötü işini, yapacağı bir hayırla af ettirileceğini öğrenen bu adam, o ineği bir hayır kurumuna bağışlamaya karar verir. 

O ineği Hacı Bektaş Veli Hz.’nin dergâhına götürür ve durumunu anlatır. 

Fakat Hazret bu bağışı “bu bize helâl değildir” diyerek reddeder. 

Oradan ayrılan adam, Mevlevî dergâhına müracaat eder. 

Aynı şekilde anlattığı halde, o günkü vekil bu bağışını kabul eder. 

Şeytan boş durmaz ve iki Velî Zât arasında SU’İ ZAN tuzağını kurar. 

Şeytanın telkinleriyle o adam, o vekil zâta:

-“Efendim, aynı bağışı Hacı Bektaş Veliye de yaptım, fakat o “bizehelâl değil” diyerek reddetti” der ve Su’i zan edilmesini bekler. 

Oysa o vekil zât; “biz karga misaliysek, o Zât bir ŞÂHİN gibidir ve her leşe konmaz. Bunun için kabul etmemiştir” buyurarak, H.Bektaş Veli hakkında HÜSN-Ü ZAN yapar. 

Bu mantıklı cevap karşısında, şeytanın telkiniyle soluğu Hacı Bektaş Velî Hz.’nin dergâhında alır: 

-“Bak, siz reddettiniz ama Mevlâna Hz.’nin Vekili kabul etti!.. Hani bu helâl değildi?” Diye sitem eder ve Su’i zan yapılmasını bekler. 

Hacı Bektaş Velî Hz. şu ibretlik cevabı verir:

-“Bizim gönlümüz bir su birikintisi gibiyse, O Hazretin ve vekilinin gönlü bir Okyanus gibidir. Bizim gönlümüz bir damla necâset (pislik) ile kirlenir. Fakat onun ENGİN gönlü, bir damla necâset ile asla kirlenemez. İşte o Hazret bunun için kabul etmiştir” der… 

  • Hüsn-ü zan ne kadar da kolaymış, değil mi?..

Şimdi aklınıza “asırlar önce böyle güzel örnekler olabilir, fakat şu FİTNE asrımızda bu iş çok zor” gibi düşünceler gelebilir diye, bir örnek te asrımızdan vereyim: 

Asrımızın İslâm âlimlerinden Bediüzzaman Hz.’ne bir kişi gelerek, “falan Müftü sizin Aleyhinize konuşmalar yaptı” deyince; Bediüzzaman Hz. şiddetle reddederek, “ben o zâtı tanıyorum, o böyle bir şey yapmaz. Bir yanlış anlaşılma vardır” buyurur. 

Bu kişi hemen o Müftüye gider ve Bediüzzaman Hz.’nin bu tavrını anlatınca, o müftü yaptıklarından çok mahcup ve pişman olarak, tövbeler eder… 

  • Bir örnek te genelden: 

Bir sohbet sırasında kürsüdeki hatip, Hüsn-ü zan örneği veriyordu. 

-“Siz şadırvanda abdest alırken, tuvaletten çıkan bir kişinin abdest almadan camiye girip namaza başladığını görseniz, nasıl Hüsn-ü zan yaparsınız?” 

Sorusuna: 

-“Hocam, bunun hüsnü zannı mı olur? Adam apaçık abdestsiz namaza girmiş.” 

Diye itiraz edilmişti. 

Kürsüdeki zât:

-“Adam evde abdest almış olup, mahrem yerindeki bir yarasının, sızıp sızmadığı kontrol ederek, abdestinin sağlam olduğunu gördüğü için, camiye girmiş olamaz mı?” deyince, yine taşlar yerine oturmuştu. 

  • Yani, her zaman Hüsn-ü Zan kapısı kolayca açılıyor. 

Şeytanın sinsi tuzağına düşüp, bizleri Cehenneme sürükleyecek olanSu-i zanna, GIYBETE, hatta İFTİRALARA kadar alçalmaya hiç gerek yok!.. 

Hüsn-ü Zan ve İHLÂS prensipleriyle; Dünyada huzûr ve mutluluklara, Âhirette de Cennetlere koşalım İnşâAllah. Vesselâm.

Facebook Yorum

Yorum Yazın