Şerafettin Özdemir

Şerafettin Özdemir

Mail: kursadalperen@live.nl

ALLAH'A YAKINLAŞMADA İNSANI VESİLE YAPMAK !..   

  " Siz ey iman edenler! Allah'a karşı saygılı olun ve O'na yaklaşma çabası içinde bulunun ve O'nun yolunda tüm gayretinizi harcayın ki kurtuluşa eresiniz." ( Mâide sûuresi, âyet 35 ) 

     Bielindiği üzere, " vesile" kelimesinin anlamı "yaklaşma, ilgi kurma"dır. Birilerini, daha doğrusu toplum bünyesinde iyi bildiğimiz, ermiş, veli, evliya olarak tanıdğımız kimseleri devreye sokarak onun sayesinde AÜllah'a yakınlaşma veya yakın olmadır.    

    " De ki: " Elbet ben de sizin gibi ölümlü bir insanım . Bana ilâhınızın bir tek ilâh oolduğu vahyolunuyor. Artık kim Rabbine kavuşmayı umuyorsa, işte o Allah'ı razı eden imanına layık işler yapsın ve Rabbine kulluk ederken hiç kimseyi O'na ortak koşmasın!" ( Kehf sûresi, âyet 110)

      Ne yazık ki, günden güne , Allah'a ulaşmak, Allah'ın rızasını kazanarak cennete girmek için ortalıkta dolaşan, aracılık yapan insanlardan geçilmemektedir. 

      Bilhassa, böylesi bir sapkın eylem sufiler arasında yaygın olup,  Mehdi, Mesih olarak kendilerini insanlara tanıtarak, Müslümanların imanlarına, inançlarına ipotek koymaktadırlar. Feto örneğinde olduğu gibi...  Hal böyle iken;

     " Vesile, sözcük olarak " bir şeye arzu ile ulaşmaya çalışmak" anlamına gelmektedir. Vâsil ibe " Allah'a rağbet eden, O'nu arzu eden" demektir.  Kavram olarak vesile, " iman ve salih amel"i aracı yaparak Allah'a kul olmayı gerçekleştirmeye çalışmak, yani kulluğuAllah' has kılacak şeyleri yapmak anlamına gelmektedir.

     Diğer bir deyimle " kendisi ile maksada ulaşılan şeydir." Vesîle sözcüğü Kur'an'da iki ayette yer almaktadır. ( Maide 35). Vesile sözcüğütnün içinde yer aldığı diğer ayette ise Allah şöyle buyurmaktadır: 

     " Onlar Rab'lerine yakın olmak için vesile olarak bunlara yönelirler; Onun rahmetini umarlar ve azabından korkarlar. Çünkü Rabbinin azabı sakınmaya değer bir azaptır." ( İsra-57)  

     Maide 35'nci ayetin tefsirinde müfessirlerin tamamına yakını, yani vesîleyi Allah'ı hoşnut edecek ameller işlemek, iilim ve ibadetle O'nun yolundan gitmek şeklinde tefsir etmişlerdir. 

     " Vesile"nin anlam olarak Allah'a yakınlaşma isteğini gerçekleştirme arzusu, bir şeye yakınlaşmada kendisinden yararlanılan şey olduğu tanımı, her görüş ve düşüncenin kabul ettiği bir bakıştır. Ancak bu tanım üzerindeki görüş birliği " vesile"nin nasıl olacağı konusunda tam bir farklılık ve zıtlığa dönüşmektedir. 

     Bir şeyin Allah'a yaklaştırıcı vesile olabilmesi için sahih bir imandan kaynaklanması ve sahih bir amel kapsamında yer alması gerekir. Sahih bir imandan kaynaklanmadan ve " salih bir amel" amacına matuf olmaksızın yapılacak herhangi bir şeyin Allah'a yaklaştırıcı vesile olması mümkün değildir.

      Duruma tersinden  bakıldığında, söz konusu " sahih" imana ve " salih" amele dayanmayan her iş ve ibadet Allah'tan uzaklaştırmaya vesile olur. Tıpkı günümüzde Allah'a yaklaştırsınlar diye ölü veya diri bir takım şahışların, kutsanan bir takım değerlerin aracı/vesile yapılması gibi.

     Öyle ki tasavvufun mürşit olarak sıfatlandırdığı bu kimseleri vesile edinmekle insanlar Allah'a yakınlaşmak yerine yirke yakınlaşmaktadırlar." ( İktibas, Kasım 2010, say.8) 

     Ne acı ki, ülkemizde, bu konuda aracılardan, Allah'a ulaşmada yardımcılardan, şeyhlerden, mürşitlerden, Feto tuzağından geçilmemektedir. Münşidler, etraflarına toplamış oldukları müridleri kandırmak, beyinlerini uyuşturmak için kendilerin " kurtarıcı", " cennete ulaştırıcı" olarak lanse etmektedirler. 

       Zavallı müridan ne yapsın? Bir kere böylesi bir tuzağın içerisine girmiş, tekkeye mürid olmuş. söz vermiştir ki, hizmet edeceğim, sözünü tutacağım diye...  Nasıl çıksın, nasıl yakasını kurtarsın o sefil yerden? s

     Halbu ki, yüce Allah ayeti kerimelerle bizlere apaçık bilgiler sunmuş, bizleri aydınlatmış, salih amel, iyilik, taat yolunu göstermiş olduğu halde, nasıl olurda Rasulullah (sav)'e verilmeyen böyle bir yetki, bizim şeyh, mürşid geçinen şahsa verilmiş olabilir? Dolayısıyla;

     " Kur'an'a göre vesilenin meşru ve geçerli olabilmesi için gidilecek tek yol, yine Kur'an'a tabi olmaktır. Allah'a, Allah'ın dışında ( O'nun Rasulleri de dahil) götüreecek başka hiçbir yol yoktur.

     Diğer bir deyimle, Allah'a ancak Allah'la varılabilir. Onun da nasıl olacağını Allah kendi kitabında açıkça beliirtmiştir. Allah, kendisine yakınlaşmada kulu ile kendi arasına bir aracı koymadığı gibi, hiç bir aracı da kabul etmemektedir. ( Kehf-110)

     Ayetiyle, Allah'a yaklaşmayı, Allah'ın emirlerine tabi olmak, onları hayatına geçirmek ce Allah'ın dışında hiçbir yele kulluk etmemek esasına bağlamaktadır. 

      Geleneksel anlayışa göre de" Kur'an ve sahih sünnet'te yer almayan, ancak ibadet bağlamında yapılan şeylerin tamamı sahibini Allah'a yaklaştırmak yerine dalâlete götürür." Geleneksel anlayış böyle söylemekle birlikte, Kur'an ve sünnet anlayışındaki saapkınlığından dolayı bir çok bidat ve hurafeyi de Kur'an ve sahih sünnet bağlamında ibadet kapsamına dahil etmiştir.

      Diğer bir deyimle geleneksel anlayış bir çok bidat ve hurafeyi Allah'a yaklaştırıcı vesile olarak görmekte ve ibadet olarak yapmaktadır.  Gemeneksel anlayış, indirgemeçi ve sınırlayıcı bir yorumla vesileyi hayatın tamamında gerçekleşecek bir şey olmaktan çıkarmıştır. 

     Yaşamı kategorize ederek ibadeti belli başlı şeyleri yapmakla sınırlamış, yaşanan hayatın tamamında geçerli olan bir şeyi dar bir alana indirgemiştir. Dini ruhbanlaştıraraksiyaset, ekonomi, ticaret, sanat v.b. alanları ibadet kapsamının dışında bıraktığında, bu alanlarda da Allah'a yaklaştırıcı vesileler olduğu göz ardı edilmiştir." ( a.g.d.say. 9)

     Netice olarak;

     Kul, yüce Allah dışında, cennete girmek, cehennemden kurtulmak için hiç bir faniden yardım ve vesile istemeyecektir.

      Aksi halde, böylesi bir Müslüman, hem dünyasını berbat etmiş olacak, hem de Allah'a isyan etmekten ötürü bu " vesile" edinmenin cezasını çekecektir. 

      Böylesi, bir " vesile" edinmeyi Rasulullah (sav) kesinikle men ettiği halde, çağımızda yaşayan bir kısım gafil, uyanık zatların " yaparım" " kurtarırım" " elemi öpün, ayağıma sarılın" demesine, yaptırmalarına ne demeliyiz?

     Onun içindir ki, her Müslüman vesile aramanın, edinmenin ne demek olduğunu anlaması, bilmesi için Kur'anî verilere sarılması, Mâide, 35, Kehf 110, İsrâ 57 nci ayetleri ciddi şekilde, titizlik içerisinde okuması gerekir. 

     Rabbimiz!.. Müslüman milletimeze bu yönde şuur, aydınlık yarınlar, Kur'anî anlayışlar ihsan buyursun. Selam ve dua ile...

      Şerafettin Özdemir 

Facebook Yorum

Yorum Yazın