Şerafettin Özdemir

Şerafettin Özdemir

Mail: kursadalperen@live.nl

Biz Orucu Değil, Oruç Bizi Tutmalıdır

" Ey inananlar! Sizden öncekilere yazıldığı gibi ( günahlardan) korunmanız için sizin üzerinize de oruç farz yazıldı." ( Bakara sûresi, âyet 183 )

"Sayılı günler olarak, Sizden kim hasta veya seferde olursa tutamadığı günler sayısınca başka günlerde ( oruç tutar). ( İhtiyarlıktan, ya da şifa ümidi kalmamış hastalıktan ötürü) oruca güç dayananların fidye vermesi: bir yoksulu doyurması lazımdır. Bununla beraber gönül isteğiyle kim bir iyilik yapar ( oruç tutarsa) o, kendisi için iyidir. Bilirseniz oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır." ( Bakara sûresi, âyet 184 )

Evet, mübarek oruç ayının içerisinde hem de ilk on gününde bulunuyoruz. Rabbimiz!.. Tutulan oruçları makbul ve kabul eylesin!.. Her türlü gösterişten, riyadan ve riyakarlıktan, şirkten masun ve mahfuz eylesin!..

Yazı başlığından da anlaşılacağı üzere, biz orucu değil, oruç bizi tutmalıdır dedim. Hem de layıkı olanda, yakışanı da budur.

İnsanoğlu var olduğu günden beri, önceki milletlerde olduğu gibi, Müslümanlarda da beş emirden birisi oruç tutma emridir. Ancak, her yönüyle zayıf, takatsız, hasta, ihtiyar insanların oruca takat yetirememeleri halinde her oruca karşılık bir fidye verebilecekleri emredilmiştir.

Malum olduğu üzere, Sıyâm kelimesinin türkçemizde karşılığı oruçtur. Arapça olan savm ve sıyam, aynı manaya gelmektedir.

Yani, Oruç, nefsin eğilim duyduğu şeylerden, yemekten, içmekten ve şehevi arzulardan uzak kalması demektir.

Yüce dinimizde orucun tanımı şöyledir: İslam'ın emirleri ile mükellef bir Müslümanın, tan yeri ağarmasından güneşin batmasına kadar olan zaman içerisinde yemekten, içmekten ve cinsel ilişkiden, ibadet yapmak maksadıyla, Allah rızası için geri durmasıdır.

Diğer taraftan, gıybet etmemek, haram yememek, yani Müslümanın kendisini frenlemesi de oruç manası içerisine girmektedir. Bu tür oruca susma orucu denilmektedir.

Ancak, İslam'da tam olarak " Susma orucu" diye bir oruç bulunmamaktadır. Sadece, Ramazan ayının son on günü içerisinde Müslüman bireylerin itikafa girmesi sünnet bir ibadettir. Çünkü, konuşmak, sohbet etmek, dini alanlarda tebliğ görevi yapmak, önemli bir vazifedir.

Yukarı satırlarda da izah edildiği gibi, oruç Müslümanlara değil, daha önceki geçmiş milletlere de oruç farz bir emir idi.

Oruç tutmadaki asıl gaye; insanı; her türlü şehvetten, şehvet türü şeyleri konuşmaktan , ruhu çekip dizginleyen , ruhu arındırıp tertemiz yapan en güzel ibadet oruçtur.

Yahudi milleti ve Hristiyanlarn, en güzel ibadet olan oruç ibadetini tahrif etmişler ve tahribe uğratmışlardır. Yahudi milleti; orucun gününü azaltmışlar, Hristiyanlar de asıl şeklini değiştirip onu perhiz yapılır şekle sokmuşlar ve sayısını çoğaltmışlar. Ancak, Oruç ibadeti, İslam ile aslına dönüştürülmüştür.

Tefsirciler, " Sayılı günler olarak" cümlesini şöyle izah etmişler: Oruç, önceki zamanlarda her ay üç gün olmak üzere farz kılınmıştı. Daha önceki ehli kitabın orucu da böyle idi. Mü'minler ise, önceleri nafile olarak oruç tutarlardı.

Daha sonraları ise, Ramazan ayında farz kılınmakla birlikte, her ay üç gün tutulan oruç tutma emri neshedilmiş oldu. Bir kısım alimlere göre ise, " Sayılı günler olarak" ifadesiyle mübarek Ramazan ayı kastedilmiştir.

Daha sonraları gelen emir ise: " Ramazan ayı ki insanlara yol gösterici, hidayeti,doğruyu ve yanlışı birbirinden ayırdedip açıklayıcı olarak, Kur'an o ayda indirilmiştir-içinizden kim o aya yetişirse oruç tutsun..." ayeti, " EYYAMEN MA'DÛDÂT" i izah etmektedir.

Netice olarak;

Yarın ki, yazımda yine bu konuya değineceğim için, yazımı fazla uzatmak istemedim. Rabbim!.. Nasip eder ise, aynı konuya devam edeceğim..

Bir kere, günümüz dünyasında, oruç tutmak her alanda kendini göstermektedir. İmsak olayından tutunda, hastalıkta ve yolculukta bu zorluklar açık açık kendisini göstermektedir.

Yani, şeker hastaları, böbrek, kalp, tansiyon ve benzeri hastalıklarla boğuşan Müslümanlar, oruçlarına hal ve çözüm aramaktadırlar.

Söz gelimi, hasta bir insan, şekerli bir kişi gündüzün bir vaktinde, kahvaltı yapmak, şekerini normale dönüştürmek için bir lokanta, bir iki lokma yiyecek yer aramaktadır.

Ama, toplum, bu tür hastalara hoş görü ile bakmadığı için, bu tür hastalar, yiyecek bir iki lokma bulamamakta, bulsa bile " toplum ne der?" baskısından dolayı, çoğu zaman şeker krizi yaşanmaktadır.. Yarın buluşmak üzere.. Selam ve dua ile..

Şerafettin Özdemir

Facebook Yorum

Yorum Yazın