Şerafettin Özdemir

Şerafettin Özdemir

Mail: kursadalperen@live.nl

BU GİDİŞ NEREYE

" NEREDEN GELİYORUM? NEREDEYİM? BU GİDİŞ NEREYE?!"

" Fe eyne tezhebûn?" " Hakikat bu iken ( ey insanlar), nereye gidiyorsunuz?" ( Tekvir sûresi, âyet 26 )

" Fakat, kim de benim uyarıcı mesajlarımdan yüz çeviren, iyi bilsin ki onun hayat alanı daraldıkça daralacak ve kıyamet günü biz o kimseleri kör olarak kaldıracağız." ( Tâhâ sûresi, âyet 124 )

" O kimse " Rabbim" diyecek, " Niçin beni kör olarak kaldırdın, oysa ki ben daha önce gören biriydim." ( Tâhâ sûresi, âyet 125 )

" ( Allah) " Böyle gerekiyordu" diyecek, " Sana bizim ayetlerimiz ulaşmıştı, fakat sen onları unutmuştun; sonuçta bu günde sen unutulacaksın!" ( Tâhâ sûresi, âyet 126 )

Maalesef, toplum olarak, aile olarak, birey olarak gidişatımız, halimiz, tavrımız, yaşantımız İslam'ın emrettiği şekilde değildir.

Toplum olarak, ayrılığın, gayrılığın, çekişmenin, didişmenin, boğuşmanın, tefrikanın ve her türlü ayrımcılığın içerisinde didinip durmaktayız.

Camilerimiz, mescidlerimiz taa ardına kadar açıktır ama, verimli, üretken, eğitici bir role sahip değildir. " Kıl beşi" ondan sonra, ardına bakmadan kaç!. yanlışının içerisindeyiz.

Gürül gürül hatimler indirilmekte, mukabeleler okunmakta, aşri şerifler kıraat edilmekte ama, anlamı, emri anlaşılmadan , gündeme hakim olmadan okunmaktadır!..

Yani, aziz Kur'an ve onun emirleri topluma hakim değildir. Rüşvet, iltimas, kayırıcılık, faizle iştiğal, adam kayırmacılık, kin ve husumet duyguları toplumu içten içe çürütmektedir.

" Feeyne tezhebûn?" " Nereye gidiyorsunuz?"..

Kur'anî sorgu toplumu ilgilendirdiği gibi, soruya muhatap kıldığı gibi, aileler de, mahvı perişan, ebeveynler müzdarip, kız-oğlan büyük tanımamakta, Kur'an yolunu unutmuşlar, herkes kendi aleminde, nereye gittiğini bilmez bir şekilde yuvarlanıp, toz duman bir halde gitmektedirler!..

Sila-ı rahimler bitmiş, akrabalık bağları kopmuş, herkes, senliğin, benliğin, enaniyyetin içerisinde yoğrulmuş durumdadır. Politik düellolar, kısır çekişmeler, mezhep kavgaları, parsadan pay kapmak için siyaset cıvıklaşmış, hatır-gönül terkedilmiş, tamamen, herkes, hakkın emri doğrultusunda değil de, kendi bildiği yanlışın tarafında boca olmaktadır.

Fertler, bireyler ne yapacaklar, nereye gidecekler, bir tatminsizliğin, ruhsal gıdasızlığın içerisindedir. Bir türlü okunan Kur'an'lar kalp ve gönülleri mutmain etmemektedir. Yani,

Dünkü büyüklerin, yerini şimdilerde küçükler almıştır. Dünkü zamanlarda, bir İl'e, bir İlçe'ye bir alim, bir hatip, bir edebiyat insanı geldiği zaman, insanlar akın akın ona koşuyorlardı. Ya şimdilerde?

Herkes, " ben bilirim" edasıyla hareket etmekte, alim ilmini sunamamakta, dinleyen de doya doya anlatılanı dinlememekte" ben de bunları bilirim" edasından, havasından geçilmemektedir.

Toplumsal huzursuzluk!..

Nereye yolumuz düşmüş olsa, nerede konaklasak; orada kaos, huzursuzluk, isyan, itiraz, mutsuzluk göze çarpmaktadır. Neden ve niçin?

Bir kere, kanaati, kanatkârlığı, doymayı, elimizdeki olanla iktifa etmeyi unuttuk!.. Obur olduk, oburlaştık. " Hel min mezîd= " Daha yok mu?" edasıyla hareket ettiğimiz için mutlu ve huzurlu değiliz.

Esnaf isyanda, AVM'ci nankör, sarraf bedbin, tüm çalışanlar, " daha istiyoruz" tavrıyla, büyük şeyler beklemektedir. Memur, amir, din adamı, öğretmen, tüm çalışanlar; vallahi, billahi, bütün para kasalarını önlerine yığmış olsanız, biri çıkıp da " Elhamdülillah!" diyecek kapasitede değildir.

" Fe eyne tezhebûn?"

" Bu gidiş nereye?" Nerede duracağız, ne zaman bir gün gelip de, " Hamdolsun" sözünü söyleyeceğiz?.. Evlere bakıyoruz!.. Konfor, lüks yaşam, bin bir çeşit alet, edavet, Tv, İnternet ağları, tapletler, dokunmatik telefonlar.. Dünya ayağımızın altında " Fır" dönüyor ama, biz, yine mutlu ve kutlu değiliz.

Evimizin duvarlarında, asılı Kur'an'lar bulunmaktadır!.. Bez torbalar içerisinde, süslü-püslü poşetlerle evimizi süslemektedir. Ama, Kur'an'lar asılı da, duvarlarımızı süslüyor da, bir türlü gönlümüzü, kafamızı, kalbimizi süslemiyor.

Sonuç olarak;

Tabii ki, tüm bu ifadelerin bir sebebi bulunmaktadır!.. İşte, o sebebi anladığımız an, onu bildiğimiz, algıladığımız zaman, tüm dertler, sıkıntılar, ızdıraplar bitmiş olacak, yerini sulh ve sükuna, asude bir hayata bırakacaktır!..

İşte, o eksiklik Kur'an eksikliğidir.. Onun emirlerini yaşamadığımızdır. Ne zaman ki, onu kuru kuru öpmekten, başımıza götürmekten ziyade, emirlerini baş tacı eder, toplum olarak, aile olarak, fert olarak yaşar isek, işte, mutluluğu yakalar, huzuru da bulmuş oluruz..

Aslında, " Feeyne tezhebûn?" " Nereye gidiyorsunuz?" ayetini, her yere, köşe bucak bütün mahallere yazmak lazımdır. Bizim için, toplum için sürekli bir ikaz, hatırlatma olsun diye!..

Tüm okullara, dairelere, mahkemelere, meclise, sokak başlarına, caddelere, meydanlara nakış nakış bu ayeti işlemek, sonra da, aziz Kur'an'ın Furkan suresinin 30 ncu ayetini belleklere yerleştirmek tabii görevimiz olmalıdır..

Rabbim!.. Bu aziz millete; akıl, us, bilgi, bilinç, düşünme, tefekkür, tedebbür, taakkul nasip eylesin!.. Selam ve dua ile..

Şerafettin Özdemir

Facebook Yorum

Yorum Yazın