Şerafettin Özdemir

Şerafettin Özdemir

Mail: kursadalperen@live.nl

Cenaze namazında Selam Verirken Ellerin Durumu!..

" Onların mallarından sadaka al; bununla onları ( günahlardan) temizlersin, onları arıtıp yüceltirsin. Ve onlar için dua et. Çünkü senin duan onlar için sükûnettir ( onları yatıştırır). Allah işitendir, bilendir. " ( Tevbe sûresi, âyet 103 )

Bu yazımla, günlük hayatta sürekli karşılaşmış olduğumuz bir mes'eleyi irdelemek istiyorum:

Malum olduğu üzere, beş vakit namaz esnasında, bayram namazlarında nasıl bir kısım farz, vacib, sünnet ve mesnun kaidelere bağlı kalıyor isek, namaz esnasında, namazı bozacak , haram, kerahat ve bir kısım yanlışlardan şiddetle kaçınıyor isek, cenaze namazlarında da belli kurallara, yani tarif edilen hususlara bağlı kalarak ölmüşlere karşı vazifemizi yapmalıyız.

Türkiye'de; tatil esnasında iken, mümkün mertebe karşılaşmış olduğum, rast gelmiş bulunduğum cenaze namazlarına katılırım.

Farz-ı ayn olan beş vakit namazlara ne kadar önem veriyor isek, farz-ı kifaye olan cenaze namazlarına da o kadar ehemmiyet vermemiz, kulluk, ölmüşe karşı din kardeşliği görevimizdir.

Cenaze namazları öylesine mühim, mutlak surette yapılması gereken bir ibadettir ki, hatta, abdesti olmayan bir Müslümanın, şayet cenaze namazını kaçırma durumu var ise, teyemmüm yapılarak namaza iştirak edilmesini, İslam hukukçuları tavsiye etmektedir.

Hal böyle iken, cenaze namazlarında, benim dikkatimi çeken bir husus bulunmaktadır ki, dört tekbirle kılınan namazlarda, dördüncü tekbirde, sağa selam verir iken sağ elin, sola selam verir iken sol elin bırakılması benim araştırmama göre bir yanlış olarak tezahür etmektedir.

Nasıl ki, beş namazlarda, kade-i ahireden sonra, önce sağa , sonra sola selam verdikten sonra namazdan çıkıyor isek, cenaze namazlarında da, sağa ve sola selam verdikten sonra ellerimizi çözmemiz, bırakmamız uygun olacaktır.

Aksi halde, önce sağa selam verince sağ elin, sonra sola selam verince sol elin bırakılması pek de hoş olmamaktadır. Cenaze namazında bir nakısa, bir noksanlık olarak kendini göstermektedir.

Zaten, gelenekçiliğin baskısı ile, toplumun bir kesimi olan hanımları cenaze namazlarından kovmuş olduğumuz gibi, onların en yakınlarına dua etmelerine mani olduğumuz gibi, hiç olmazsa, kalan Müslümanlarda, cenaze namazlarını usulüne uygun, kaidelerini yerine getirerek kılmış olsunlar!..

Atalarcı, gelenekçi zihniyet, kendilerinden, kendi nefislerinden, bakışlarından, kirli düşüncelerinden emin olmadıkları için, hanım kitlelelerin cenazede dua etmelerine, safta yer almalarına engel olmaktadırlar. Oysa, cenaze namazlarında saf da durmak, diğer namaz safları gibi olmadığından dolayı, hanım cemaatlerin en önde bulunması bile cenaze namazlarına bir halel getirmemektedir.

Hanımların, cenaze namazlarında önde bulunmalarını bırakalım da, en arkada, bir kenarda, bir köşe de bile bir hanım veya hanım kitleleri, en yakın ölmüşüne, yakınlarına bir duadan, dört tekbirle kılınan cenaze namazından alıkonulmaktadır. Niçin ve neden?

Cuma namazlarında, nasıl ki, hanımların cuma kılmalarına, cuma günü camiye girmelerine engel oluyor ise, kirli nazarlar, habis niyetli insanlar, cenaze namazlarına da engel olmaktadırlar.

Umarız ki, sayın Diyanet İşleri Başkanımız Prof. Dr. Ali Erbaş hocamız; tüm bu engelleyici, geleneksel, atalarcı, hikayeci, sufi ve mistik engelleri aşarda, hanımların cuma namazı ve cenaze namazı kılmalarına ön ayak olurlar.

Mistik çevreler, hanımların; cuma namazlarına, cenaze namazlarına engel olurlarken, kendi şeyhleri, mürşidleri, mehdileri, mesihleri karşısında, hanımların; halay çekercesine, silkinmelerine, bağırıp çağırmalarına, " zikir yapıyorum" diye şeyhin önünde hay huy çekmelerine göz yummaktadırlar.. Yazıklar olsun!..

Netice olarak;

21 nci çağda, İslami emirlerin, kaidelerin ve Kur'anî emirlerin yaşanması çağı olduğunu ne pahasına olursa olsun söyleyeceğiz, İsterse, şeyhlerin, sofilerin, Feto meczubunun sinirine dokunmuş olsak da, anlatacağız ve yazmağa devam edeceğiz.

Çünkü, İslam kervanı yola koyulmuş, Kur'anî inkılap, çağları kuşatacak şekilde insanımıza ve tüm insanlığa hitap etmektedir. Nasıl ki,

Dünkü zamanlarda, " İmam nikahı" diye istihza ile anılan nikahlar, bu gün kü ortamda, Müftü efendilerin nezaretinde yapılıyor ise, evlenen çiftler, hem resmi nikah, hem de dini nikah için zifafda din adamı aramıyor ise, bu günkü, gelinen nokta bu tür sakatlıklara son vererek, tek elden, tek makam tarafından nikahlar kıyılmaktadır.

Şimdiler de, sol zihniyetli, dinden, dini emirlerden korkan zihniyet mensupları itiraz etseler de, eski adetlerin, atalarından görmüş olduğu yanlışların devam etmesini isteyen, "çölpeşik" zümrenin sesi, soluğu duyulmayacak, hiç bir kimse de nazari itibara almayacaktır.. Selam ve dua ile..

Şerafettin Özdemir

Facebook Yorum

Yorum Yazın