Asuman Düzgün

Asuman Düzgün

Mail: 42asuman@gmail.com

Çocuklara Sınır Koyma ve Kurallar

Çocuklara Sınır Koyma ve Kurallar

Bize kılavuzluk eden kurallarla tanışmaya çok erken yaşlarda başlarız. Daha küçükken oynadığımız oyunların içinde karşılaşırız kendileriyle. Oyundan aldığımız keyfin, onun kuralına  ne kadar uyduğumuzla yakından ilgili olduğunu, oyunu oynadıkça görürüz. Bu kurallı oyunlarda ilk bakışta kazanmak için hiçbir kuralın olmaması daha iyi gibi görülürken, zamanla kuralsızlığın verdiği boşvermişlik, oyundan çabucak sıkılmaya evrilir. Daha  o çocukluk çağında anlarız, kurala uymayanın 'mızıkçılık' yaptığını. Zaman geçer okullu oluruz. Bu defa, içine girdiğimiz o yuvanın kuralları dahil olur hayatımıza. Sonra bu kuralları trafiğe çıkar görürüz, meslek hayatına başlar görürüz. Ve anlarız ki kurallar hayatımızın ayrılmaz bir parçası, biz her nereye gidersek gidelim eşlik edecekler bize. Öyle ki belli bir zaman sonra kendimizi yaşantımızdaki sınırlar ve kurallarla tanımlamaya başlarız. Çünkü sınırlar ve kurallar arka planlarında içinde yaşadığımız ortamın, kültürün ve inancın etkilerini de barındırırlar. Bu da bizim kimliğimizin şekillenmesine  etki eder. Aynı zamanda içinde yaşadığımız toplumla uyum içinde sosyalleşmemizi de sağlarlar. Peki çocuklarımızda bu sınır ve kuralların sağlıklı oturması adına neler yapabiliriz?

Çocuklara sınır koymak denilince genelde akla ilk önce sert, otoriter bir ciddiyetle takınılan anne baba tutumları geliyor. Ya da  karşı tarafı cezalandırmak olarak düşünülebiliyor. Oysa sınırlar, insanın hayatta güvenle yaşaması için gerekli bir durum. Bizler nasıl ki fiziksel olarak evimizi duvarlarla ya da bahçemizi çitlerle çevreleyerek kendi mülkiyetimize ait sınırların belirli olmasını istiyoruz. Aynen bunun gibi, sosyal ilişkilerde ve davranışlarda belirlenen sınırlar da bize kendi sorumlu olduğumuz alanların hatlarını belirleme adına önemli duruyor.

     Çocuğun gelişiminde çok önemli bir yerde duran disiplin kazandırmada, sınırlar ve bu sınırlara uymak için konulan kurallar ise hayatî önem taşıyor. Sevgi ve güven ilişkisini temele alan, benlik saygısını örselemeyen ve başkalarıyla ilişki ve iletişimini güçlendiren bir disiplin, çocukta olumlu davranışları geliştirerek onun sağlıklı bir kişilik gelişimine yardımcı oluyor. Aksi bir durum olan zor ve baskı kullanılarak oluşturan disiplinde ise çocuğun korku, öfke ve saldırganlık gibi olumsuz duygularla beslenmesine neden olarak onun problemlerini şiddet yoluyla çözen, birbaşkasına saygı duymayan, kendi davranışlarını kontrol etmekte zorlanan bir yetişkin olmasına kapı aralamaktadır. Çünkü çocuklar aile içinde öğrendikleri girdilerle yetişkinlik hayatı yaşıyorlar ve toplumsallaşıyorlar.

     Öncelikli olarak, kurallar belirlenirken çocuğu da işin içine dahil ederek onun da kendi davranışları üzerinde söz sahibi olduğunu hissetmesini sağlamalıyız. Bu durum aynı zamanda çocuklarda öz denetim mekanizmasının da gelişmesini sağlayacaktır. Bu belirlenen kurallar çocuğun yaş ve gelişim seviyesine uygun olmalıdır. Çocuğun yaşının üzerinde bir beklentiyle oluşturulan çok fazla kural, en baştan delinerek işlerliğini kaybedecektir. Nasıl ki çok fazla kullanılan kelimeler etki gücünü kaybediyorsa, herşeye 'hayır' demenin ya da kural koymanın da geçerliliği olmayacaktır.

     Çocuk sorumluluk almaya başladığı yaşlardan itibaren, olumlu davranışlar kazanması adına kurallar oluşturulabilmeli. Ve bu kurallarda aile içi ebeveynlerinin tutarlı ve kararlı olması gerekir. Kuralların nedenleri ise çocuğa mutlaka açıklanmalıdır. Açıklama yapılmadan oluşturulan kural, çocuğun zihnine oturmayacak ve böylelikle çocuk o kurala uymayacak yada kuralı içselleştiremeyecektir. Böyle bir durumda ise genelde dışardan güdümlü dediğimiz, bir başkası tarafından kontrol edildiğinde kurala uyan, takip edenin olmadığı yerde kuralı ihlâl eden bir konumda olacaktıır.

     Kurallara uymadığında  yaptığı davranışın sonuçlarının neler olabileceği, kurallar oluştururken mutlaka çocukla konuşulmalı. Sonrasında kurala uyulmadığında ise, ilk baştan konuşulanlara bağlı olarak ona zarar vermeyecek sonuçları  yaşamasına  müsade edilmelidir. Örneğin; çocuğumuzun okul eşyalarını ve çantasını akşamdan hazır etme, gibi bir kuralı olsun. Sonrasında çocuğumuzun bu kuralı ihlâlî sonucu bir proje ödevini evde unutsun. Bunu da alışkanlık haline getirsin. Biz de onun evde kaldığını görelim. Kurala uymamanın sonucu düşük puan almak veya istediği bir projeye dahil olamamaksa sonucu yaşaması adına o ödevi okula götürme görevini anne baba üstlenmemelidir. Ya da çocuğumuza kural olarak oyun oynadıktan sonra oyuncaklarını toplama kuralını koymuşsak ve çocuğumuz oyuncakları toplamadığında biz hemen gidip onları topluyorsak, çocuğumuz bunun kabul edilebilir bir durum olduğunu düşünerek o kurala uyma konusunda hiç çaba sarfetmeyecektir.

Çocuğa sınır konulurken ebeveynin kendisine sorması gereken sorulardan bir tanesi bu sınır çocuğumun hangi ihtiyacını karşılıyor? Hiçbir amaca hizmet etmeyen, çocuğun gelişimini desteklemeyen kurallar koymak ve bu konuda ısrarcı olmak, çocuğun içinde bulunduğu koşulları sorgulamadan yaşamasına neden olabilmektedir. Konulan sınır, çocuğumuzun gelişimini desteklemeye yönelik olmalıdır. Yine ebeveynlerin koyduğu kural ve sınırlar  çocuğunun becerilerini kullanmasını engelleyen ya da onun yapması gereken sorumlulukları kendi üzerine alan bir anne-baba tutumu içermemelidir.

Sevgiye sınır koymadan, çocuklarımıza sınır koymak için onlarla kurduğumuz iletişimde sevgi dilini kullanmalıyız. Kendisinin her koşulda sevildiğini ve değer verildiğini bilen ve hisseden bir çocuk gerektiğinde ailesinden davranışlarına yönelik yapılan müdahaleyi kabul edici bir dille karşılar. Bilir ki ailesiyle birlikte aldıkları karar ve kurallar kendisinin faydasına olacaktır. Negatif dille oluşturulmuş kurallar, çocuğumuzun onlara uymasını engeller. Emir kipinden ziyade net, açıklayıcı ve olumlu dil kullanmak, kararlı ve sakin bir ses tonu ile konuşmak etkili olacaktır. Yine olumlu davranışlarını takdir etmek ve ailece uyulacak kurallarda ona rol model olmak önemli duruyor. Kendisi kişisel hijyenine dikkat etmeyen bir ebeveyn çocuğuna bunu bir kural olarak belirlese, çocuk ilk önce kendisini yetiştirene bakacaktır. Bir de bazı kuralların nasıl yapılacağı anne baba tarafından gösterilerek açıklanmalıdır. Odasını düzenli tutma, ile ilgili bir kural koyduğumuzda 'düzenli' ne demek, bundan ne anlamalıyız, çocuğa gösterilmeli. Ve çocuğun kurala uyma çabası, mutlaka görülmeli ve takdir edilmeli.

Ebeveyn tutumları, sınırların şekillenmesinde çok önemlidir. Bazen anne babalar özgüvenli çocuk yetiştirme adına sınırsız özgürlük tanıyan bir yaklaşım içine girebiliyorlar. Burada evdeki bütün ipleri eline alan patron çocuklar oluşabiliyor. Anne babalar isteklerini daha çok ona yalvarır bir tarzda dile getirebiliyorlar. Özgüvenli çocuk yetiştirmek yerine, içindeki dürtülerini kontrol edemeyen, şımarık çocuklar peydah olmaya başlıyor. Bu çocuklar neyin doğru, neyin yanlış olduğunu kestiremedikleri için, bir uçurtma gibi savrulup durabiliyorlar. Ne yapacağını bilmeyen çocuk ikilem yaşayacaktır. Nasıl ki yoğun bir trafikte ilerlerken trafik lambalarının bozuk olması bizi tedirgin ederse, hiçbirbir kuralın olmadığı bir ortamda yetişen çocuklar için de bu durum bir karmaşâ ve bilinmezliktir. Belirsizlikler ise endişe getirir. Bunun tam tersi sürekli otoriter bir tutumla çocuğa hiçbir özgürlük alanı tanınmayan, her şeye oturma, durma, yapma, koşma şeklinde talimatlar yağdırılan evlerde yetişen çocuklar ise içine kapanık, kendi başına karar alamayan ya da tam tersi anne babasının söylediklerine âsi ve karşı gelen bir duruma gelebiliyorlar. Bir de çocuklara yapmamasını değil, yapmasını istediğimiz davranışa yönelik komutlar vermek daha uygun olacaktır. Olumsuzluk ekini ekleyerek( _ma,_ me)söylediğimiz komutlar, çocuklar tarafından tam anlaşılamayacaktır.

Günlük yaşantımızdaki ilişki ve iletişimimizde kaliteyi yakalamak için elzem olan sınırlar, bize nerede 'hayır', nerede 'evet' diyebileceğimizi ve yine başkasına karşı nerede durmamız gerektiğini bilmemiz adına önemli görünüyor. Doğru ve yanlışlarımızın neler olduğu ile ilgili çizilen hudutlarda ise inanan insanın kılavuzu her zaman bellidir. İnsanın kendini ve belki de haddini bilmesi buradan başlayabilir. Haddini bilerek,  Rab'binin kendine çizdiği  sınırlarla barışan, özgüvenli çocuklar yetiştirebilmek duasıyla...

Asuman DÜZGÜN

Eğitimci

Facebook Yorum

Yorum Yazın