Şerafettin Özdemir

Şerafettin Özdemir

Mail: kursadalperen@live.nl

DARBEDEN MEDET UMANLAR !.. (!)   

 " Bu cehâlet yürümez; asra bakın, Asr-ı ulûm!        Başlasın terbiyeniz, ailelerden oğlum." ( Akif)
       Yeryüzünde yaşayan ülkeler, milletler ve devletler, darbenin her çeşidini rafa kaldırmış iken, böyle düşünenleri kınar iken, bu tip hasta ruhlu kimseleri ülke topraklarına bile sokmazlar iken, maalesef, bizdeki psikolojik tedaviye ihtiyacı bulunan bir kısım zevat, yine darbeden, darbecilikten medet ummaktadırlar!.. 
      Bendeniz;  yaşı yetmişe ayak basmış biri olarak, 1960 yılından beri vuku bulan darbeleri tanır, bilir ve memlekete ve millete vermiş oldukları zararları, tahribatı yakından okur ve inanırım. 
     1960- 27 Mayıs ihtilalini unutmam mümkün değilidir. Mazlum Başbakan Adnan Menderes'i, bir hiç uğruna idam edilen iki arkadaşını okudukça, anılarına daldıkça hayıflanır, zaman zaman çekmiş oldukları işkenceden, ızdıraptan ötürü de kendi vicdanımı suçlu kabul ederim. 
      Mazlum Başbakanın bir suçu bulunmaktadır ki, Paris'e gittiğinde, Türkiye Büyükelçisinden II. Abdülhamid'in hanımını  ve diğer sürgünde bulunan Osmanlı ailelerini bulmasını, adreslerini tesbit etmesini arzu eder. 
       Paris elçimizle birlikte hanım efendinin kalmış olduğu eve gider ve büyük hakanın hanımının yoklukla, fakirlikle, açlıkla boğuştuğunu görünce kendi kendine kahırlanır ve göz yaşlarını tutamaz. 
      Ülkemize dönünce, ilk işi Bayar'la görüşmesi olur. Bayar'ın korku ile davranmasına fırsat vermeden, " Ya ben, ya Osmanlı hanedanı" diyerek tavrını, yiğitliğini ortaya koyar. Neticede, kendisi muzaffer bir kumandan edası ile, Paris'te sürgün hayatı yaşan neslimizi ülkemize getirmiş olur. Zaman zamanda da bu  hanım efendiyi ziyaret eder. 
     İşte, Menderes'in en başta gelen suçlarından birisi de bu olmuştur! " Niçin, sürgün Osmanlı hanedanını Türkiye'ye getirdin?" suçlaması... Bir diğer suçu da, Ezanı; asli şekline dönüştürmek, Müslümanların ortak lisanı ile ezan okutmak olmuştur. 
      Darbe sevicileri !..
      Millet olarak 12 Eylül'ü bütün çirkinliği ile, baskısı ile, hor görülmüşlüğü ile yaşamış bir milletiz. Akabinde, 28 Şubat densizliği ve sonrasında 15 Temmuz Feto cambazlığı ile karşı karşıya gelmiş bir milletiz. 
      15 Temmuz faciası, bu aziz millete çok şeye mal olmuştur. Yüzlerce şehid, binlerce yaralı olmuş iken, binlerce de, Feto cambazına, din simsarına inanmış insanlar, kodeslerde perişan, çoluk çocukları bir hiç uğruna kahrı perişan olmaktadır. 
     Ya şimdilerde?..
     Darbeden, darbecilikten medet uman bir kısım gözü dönmüşler, yine orda, burda darbe çığırtkanlığı yapmaktadır. Örneğin, yıllarca ordu komuta kademesini idare etmiş İlker Başbuğ bey;
      " Adnan Menderes erken seçim kararı ilan etseydi darbe olmayacaktı" fikir ve tezini ileri sürerek, adeta darbeden medet beklemekte, bu milletin öfkesini, hiddetini, şiddetini hiç hesaba katmamaktadır. Çünkü, çağımız, zamanımız ne darbe dönemi, nede askerin sokağa taşma gibi bir lüksü bulunmamaktadır. Asker, vatanın birliği, dirliği, düzeni için asli görevini deruhte etmektedir. 
      Muhalefetin bir İl Başkanı olan Canan hanımda darbe sözcüğünden geri kalmamıştır. " TBMM'den geçecek bir sonraki bütçe halkın bütçesi olacaktır."  Bu küstahça söz, yenilir, yutulur cinsinden bir söz değildir. Bu aziz milleti sokağa çekmek, sokak kavgası yaptırmak, akabinde de kendisi aradan fırlayıp çıkmak niyetindedir. 
     Tele 1 sunucusu Can Ataklı kardeşte(!) boş durmamaktadır: 
      "Erdoğan'ın gitmesi için çok büyük bir halk öfkesi ve afet olması lazım. Bu günün koşullarında darbe yapabilecek kabiliyet yok." 
     Demek ki, mes'ele, sadece bahsi geçen kişilerin sözleri ilede bitmemektedir. Bir kısım çıkar çevreleri, millet düşmanı örgütler, mezhepçi yaklaşımlar, bu lafazanlıkları dile getirmekte, darbe, ihtilal, askeri kalkışmadan imdat beklemektedirler. Dahası bunlar  olmadı, halkın isyanını arzu etmektedirler.
     Maalesef, " Biz darbeyi İsrail için yaptık" diyen zihniyetle, İsrail'in ağlama duvarında sicim sicim göz yaşı döken mülhid insan aynıdır. Veya, Boğaziçi Üniversitesinde kendi yandaşlarını bularak halay çeken, onları aşufteliğiyle tahrik eden hanım hanımcık da aynı yolun yolcusudur. 
     Sonuç yerine;
     Üzülerek ifade etmeliyim ki, millet olarak, Türkiye olarak zor günlerden geçmekte ve yaşamaktayız. Normal demokrasilerden ümitlerini kesmiş, bir yerlerin uşaklığına soyunmuş zihniyet mensupları, ülkemizi karıştırmak, kana bulamak, bundanda kendileri nemalanmak istemektedirler. 
     Tabii ki, millet olarak, böylesi küstahlığa fırsat vermemeli, neszlimizi bilgi sahibi kılarak, tıpkı büyük insan Hz. Ali efendimizin buyurduğu gibi nesil yetiştirmeliyiz. Ne diyordu o:  
     " Ciğerpârelerinize, yalnız kendi terbiyenizi vermeye çalışmayınız... İyice hatırınızda olsun ki, onlar, sizin yaşamakta olduğunuz zaman için değil; başka bir zaman için yaratılmıştır."       Dolayısıyla, mazlum Başbakan Menderes'in hunharca katledilmesini iyi bilmeliyiz. 28 Şubat zırt pırt milleti korkutmak, moral dünyalarını bozmak için Tankların yürütülmesini de güzelce idrak etmeliyiz. Akabinde;
     Feto denilen vampirin, 15 Temmuz gecesinde, din adına, dini kıssalar, hikayeler, rüyalar namına milleti arkadan hançerlediğini de belleklerimizde canlı tutmalı, " Su uyur, düşman uyumaz" fehvasınca hareket ederek, her an tetikte bulunmalıyız. 
      Rabbimiz!... Bu aziz millete acısın!.. Din, iman, basiret nasip eylesin!... Selam ve dua ile..
     Şerafettin Özdemir

Facebook Yorum

Yorum Yazın