Şerafettin Özdemir

Şerafettin Özdemir

Mail: kursadalperen@live.nl

Depreme Karşı Milletimize Düşen Görevler

     " Biz bir toplumun helâkini dilediğimiz zaman ( bilin ki süreç şöyle gelişmiştir:  önce) o toplumun refah içinde şımarmış seçkinlerini yönetici yaparız; buna rağmen onlar orada kötülük işlemeyi sürdürürlerse, artık onlar aleyhindeki hüküm kesinleşir; bunun ardından Biz de orayı yerle bir ederiz." ( İsrâ sûresi, âyet 16 ) 

     " Zira gaybın anahtarları yalnızca O'nun katındadır; onu başkası değil , yalnızca O bilir. O, karada ve denizde olan-biten her şeyi bilir; hiç bir yaprak düşmez ki O bunu bilmesin; yerin derinliklerinde bir tek tohum , ya-kuru hiç bir şey yoktur ki O'nun apaçık yasasına dahil olmasın." ( En'am sûresi, âyet 59 ) 

      Malum olduğu üzere; " Deprem: " Yer kabuğu içindeki kırılmalar nedeniyle ani olarak ortaya çıkan titreşimlerin dalgalar halinde yayılarak geçtikleri ortamları ve yer yüzeyini sarsma hadisesine " deprem " denir." 

     Deprem: üç çeşittir; Birincisi Tektonik depremler. Ülkemizin topraklarında meydana gelmekte olan deprem türleridir. İkincisi, Volkanik depremler, Üçüncüsü, Çöküntü depremleridir. 

      Bu açıdan mes'eleye bakacak olursak, vatan topraklarımız baştan başa depremlerle yüz yüze, karşı karşıya bir ülkedir. Takriben, aşağı-yukarı her yıl depremler olması hasebiyle, insanlarımız ölmekte, yer altında  can vermekte ve kimileri de sakat, yaralı olarak gün yüzüne çıkarılmaktadır. 

      Depremlerden ders almamız lazımdır!..

     Her yıl ve her an tekerrür etmekte olan depremlere karşı, insanımız daha basiretli, daha akıllı, daha düşünceli hareket etmelidir. "Bu bizim kaderimizdir" sakat, yanlış, ilkel düşüncesinden ziyade, depremi; en az zararla nasıl kapatırız, can kaybı vermeyiz? düşüncesini beyin ve idraklere, akıl ve mantıklara hakim kılmalıyız. 

     Maalesef, insanımız, yaşanılan depremlerden ders almamakta, akıl ve mantık süzgecinden geçirerek, fay hatlarından hala uzaklaşmamaktadır!.. Yine fay hatlarını kullanmakta, yine deprem hatlarına irili, ufaklı evler kondurarak depremlerde ölmeye davetiye çıkarılmaktadır. 

     Tabii ki, tedbir alınmadan, fay hatlarından uzaklaşılmadan yapılan ve sonunda yıkılan evlere, bu evlerin altında kalan insanlara hemencecik dini, fıkhî fetvalar vererek " şehid olmuştur" kolaycılığı ile ölü sahiplerini teskin etmektedirler. 

      Halbu ki, mes'elenin özünü anlatmış olsalardı, " Kendi kendinizi tehlikeye atmayın" ayetini beyin ve idraklere, iz'anlara sokmuş olsalardı, ben bu sözlerine katılacak, onları alkışlayacaktım. 

      Bu millet bir çok kere depremle yüz yüze gelmiş, Erzincan, Varto, Bolu, Düzce, Gölcük, Yalova depremlerini yaşamış yüzlerce kayıp ve zayiat vermiş bir millettir. Allah, tekrarını göstermesin!.. En sonra da Elazığ depremi!.. 

      Bu ülkenin, binlerce yetişmiş deprem uzmanı bulunmaktadır. Bu kitlenin konuşması, enine-boyuna raporlar çıkarması, nereler el verişli, nereler iskana müsait diye köylüyü, kasabalıyı, şehirliyi aydınlatması, devletinde deprem hatlarına ev, konut, apartman izni vermemesi gerekir. 

      Ama, olmadı olmuyor, körü körüne depremin vermiş olduğu acılardan bir türlü kurtulamıyoruz. Hocamız, Hacımız, bir yerde deprem olduğu zaman hemencecik, " Zelzele sûresi" ni okumaya başlıyor, " hah işte, deprem, Kur'an'da da beyan edilmekte" diye saf beyinlerin uyumasına, inanmasına, uyuşmasına sebep olmaktadırlar. Oysa,

      Evet, Kur'an'da " Deprem sûresi" vardır ama, Kur'an'daki deprem sûresinin..." konusu, âhiret ve ilâhi adaletin tecellisidir. Zımni mesaj şudur:

     Ey insan! Allah'tan hiç bir şeyi saklayamazsın! Yeryüzünü paramparça edip içini dışına çeviren Allah'ı atlatamazsın! Yeryüzünü konuşturup ona gerçeği söyleten Allah'ın gücünü bir düşün! Zaten bunu düşünürsen şu hakikati anlarsın:

     " Kim zerre kadar iyilik yaparsa onu ( ilâhi kayıtta) görecektir. Kim de zerre kadar kötülük yaparsa onu ( ilâhi kayıtta) görecektir. ( 7-8)

     Sûre olanca kısalığına ve vecizliğine rağmen sekiz noktada vurgu içerir. Bu Kur'an'ın baş döndüren belagatına çarpıcı bir örnektir. Hedef bellidir. Beşer dilinin tüm imkânlarını muhatabın hidayeti için sebil etmek. Bu ilâhi şefkat karşısında biz insanlara düşen tek şey vardır: Ey merhameti sonsuz olan! Şükürden aciziz!" ( K. Meali, M. İslamoğlu, sayfa 1288)

     Sonuç yerine;

      Depremden kurtuluş olmadığına binaen, Müslüman Türk insanı, aklını çalıştırmalı, akıllı hareket etmeli ve aklının gösterdiği istikamette deprem denilen afete çözüm üretmelidir. 

     Türkiye'nin; deprem fay hatları bellidir. Bu sebeple, acil  fay hatlarının  haritası, krokileri çıkarılıp  gözler önüne serilerek, " şuraya konut yap, buraya yapma" işareti verilmelidir.  Veya, dikey konutlar değilde, yatay şekilde yapılaşmalar!.. 

     Yoksa, her an, her dem, her yıl olan depremler, vukua gelecek sarsıntılar, binlerce masum insanların telef olmalarına sebep olacak, böylelikle canımız yanacak, canlar yanacak ve haneler sönecektir. 

     Daha doğrusu, depremle yaşamak kaderimiz olmamalı, depremden kaçmak, zemini sağlam yerlere bina kondurmak kader olmalıdır. 

     Biliyorum. Bir kısım sofi insanlar, kaderci Müslümanlar, bu sözlerime karşı çıkacaklardır. Ama, 21 nci çağda depremle yaşamak, depreme razı olmak zorunda değiliz. Kainatı, fethe çıkan insanoğlu, depremi de en aza, asgariye indirmelidir. Nasıl tedbir alacak? Tüm imkânlarını kiullanarak, tedbirler üreterek çare bulmaya çalışacaktır.. Selam ve dua ile..

     Şerafettin Özdemir

Facebook Yorum

Yorum Yazın