Şerafettin Özdemir

Şerafettin Özdemir

Mail: kursadalperen@live.nl

DOĞUMUNU KUTLAMAK MI, SÜNNETİNİ YAŞAMAK MI?..

  " İşte bu yüzden ( Ey Peygamber), Biz seni bütün insanlığa , sadece bir rahmet olarak gönderdik." ( Enbiya sûresi, âyet 107)

     Ayeti kerimeye kısa bir yorum yapalım: 

    " Âlemîn" kelimesinin bu bağlamdaki kapsamı, bütün insanlık, bütün insan soyudur. İbni Abbas (ra);  " Hz. Peygamber (sav), hayvanları ve melekleri uyarmak için gönderilmedi, oysa ki bunlarda yaratılmışlardır. " diyerek itiraz eder. 

       Kelimenin anlamı, ayeti kerime şuurlu bir varlığa delalet ettiği  ve dolayısıyla " insanla" sınırlı olduğu sonucuna ulaşırken, kimi alimlerde "âlemi" yani " yaratıkların bütününü kapsadığı sonucuna varmışlardır. 

     İşin gerçeği bu kelime Sami dil ailesine mensup Süryanice'den Arapça'ya geçmiştir.  Aslı " Yüz yıl, uzun zaman, çağ" O çağda yaşayan nesiller, anlamında bütün insanlığın kastedildiği anlaşılmaktadır. Şu ayeti kerimeye nazar edelim:

      " İşte Biz Kur'an'ı , ona inananlar için ( iç dünyalarını onaran) bir şifa ve rahmet ( eczanesi) olarak indirdik; ama o, zalimlerin yalnızca yıkımını artırıyor." ( İsra sûresi, âyet 82) 

      Bilindiği üzere, aziz Kur'an, kendisine iman ön bilgisiyle yaklaşan mü'minin imanını, küfür ve inkar ön yargısıyla yaklaşan kâfirin küfrünü ve münafığında  nifakını artırır. Dolayısıyla,

      Ya Rab! Şimdi ve buradan sesleniyoruz biz şahitiz ki o âlemlere rahmet oldu. Seni de buna şahit tutarız! Sen de bizim adımızı şahitler arasına yaz!

      Ne acı ki, Müslümanların; onun bize emanet etmiş olduğu sünnetini yaşamayıp, başka yollara sapmasına ne demeliyiz? Sünnetinden uzaklaşıp, sadece gecelik doğumunu kutlamak, mevlitler kıraat etmek, ilahiler söylemek ve sonrasında da ikinci yıla kadar onu unutmak, günah, çirkinlik değil midir? 

       Yıllarca, Feto denilen canbazın oyununa geldik, bizleri de kullanmış oldu. Ne ile kullandı ve oyalamış oldu? " Kutlu Doğum", " Türkçe Olimpiyatlar" ve benzeri safsatalarla bu milleti can damarından hançerlemiş oldu. 

      " Kureyş'in, Peygamber'in Allah'ı ile bir işi yoktu. Kâbe'de yüzlerce put vardı, bir de Muhammed'in Allah'ı olsa, onlar için de bir şey değişmezdi. Zaten Allah'a inanıyorlardı!

     Adamlar gerçekte liberal, hoş görülü, barışın ve birliklerinin bozulmasını da istemeyen bir topluluktu. Onlar da her topluluk gibi bir topluluktu işte. Ama Muhammed'in Allah'ı, aynı zamanda Rab'liği ve İlah'lığı  da tekeline alınca işler karıştı. Onların karşı çıktıkları  temel nokta burasıdır. Tartışma ve kavganın ana sebebi de buradan başladı.

      Doğumu kutlanan Peygamber, gerçekte kimdir, getirdiği mesajın tam karşılığı nedir? Hz. Muhammed (s) ile doğumu kutlanan Muhammed aynısı mıdır? Kıyaslamak ve doğruyu bulmak gerekmez mi? 

     Kur'an'ın Muhammedi'nin özelliklerini bilmek gerek. O nasıl bir topluma gelmiş, toplumu ile neden ayrışmış, dostları neye karşılık yanında, düşmanları da neye karşılık uzağında durmuşlardı? Kendi toplumunun siyasi esasları, sosyal yapılarında yaşama biçimleri, topluluklarının bağlılıkları ve birliklerinin temelleri ekonomik doktrinleri ve uygulamaları, kültürel inançları ve dini bağlılıkları vs neydi ki, Peygamber, dinlerin ( işleyen kurallarını) değiştirmelerini, tevhide dönmelerini istedi. Dinlerine neden müdahale etti. Bu arada ne etti de, hemşerileri ona ölümüne karşı durdular.

     Hemşerileri, " el emin' sıfatını kendileri verdikleri halde, Muhammed (s) ne yaptı da, iyi ki gldin ' ey gül yüzlü' , ' ey barış elçisi', ' ey sevgi timsali' demediler. İnsanlara ne söylüyordu da kaskatı inkarcı ve düşman oluverdiler? Daha önceden itibarlı olan Muhammed, ne oldu da hemşerileri tarafından bir anda Kureyş'in en kötü insanı oldu? Doğumu kutlanan Muhammed, bu Muhammed'e benziyor mu? 

     Çağdaş dinler var, adları değişik değişik , ama onların da peygamberleri var, takipçileri var . Dinlerini tebliğ ediyorlar ve insanlar fizik dünyada onlara itibar ediyor. Toplumlar arası yarışta, kamusal alanda ve verili pratikte geçerli yaşama biçimi , onların öğretileri ile işliyor. Geceleri onların sözleri ile dua ediliyor, gündüzleri onların değerleri ile amel edilmiyor mu?"  ( İktibas, Mayıs 2009, say. 38, H. Alan)

      Netice olarak;

      Üzülerek yazmak zorundayım ki, tüketim toplumunun eline bir sermaye, bir icad lazımdır. Rasuulullah (sav)'in doğumu kutlanırsa, bol bol harcama, masraf yapılır, insanlık böylelikle oyalanmış olur. 

      Ne kamusal alan gücenir, nede insanlar bu şekil gücenmiş olurlar. Bilhassa, kapitalist dünyanın işine, gönlüne göre bir iş yapılmış olur. Sünneti yaşanmış olsaydı. çirkin düzenin işine gelmeyecek, ekmeğine yağ sürülmüş olmayacaktı. 

     Sünnetinin yaşanmasında birlik, beraberlik, kardeşlik, Kur'an'ın anlaşılması mevzu bahis iken, kutlu doğum günlerinde, vur patlasın çal oynasın cünbüşü söz konusudur. 

      Zaten, Feto denilen iblis, bunu bildiği, anladığı için bu metodu tercih etmiş, hikaye, destan, ağıt, göz yaşı ile kitleleri hüzün ve firaka boğmuştur. Sonuç ne olmuştur? Tabii ki sonuçta, kendi cukkasını doldurmuş, milletin helal alın terleri ABD. kasalarına akarak gitmiştir. 

       Ama, bizim gönlümüzde, vicdanımızda yatan aslan Rasululah (sav)'in sünnetinin yaşanacağı, hayatımızı kuşatacağı günlerin yakin olmasıdır. 

      Rabbimiz!.. Yakin olan o günleri bizlere göstersin, yaşatsın ve gönlümüz, kalbimiz de o günlerde doya doya Kur'an ve Sünnet'le tanışmış olsun İnşallah!.. Selam ve dua ile...

     Şerafettin Özdemir

Facebook Yorum

Yorum Yazın