EL EMEĞİ  VEYA ÇALIŞMAK!..   

 " Ve insan başkasının değil, sadece kendi çabasının karşılığını görecektir. " Necm sûresi, âyet 39 ) 
     Yüce İslam, insanın çalışmasına, çaba göstermesine, alınların terlemesine veya diğer bir deyişle el emeğine büyük önem atfetmektedir. 
      Zaten, gerek ferdi olarak, gerekse millet olarak ne kadar çaba gösterilmiş ise, o kadar rahat ve rehaveti yakalamış, ne zamanda miskin, atalet içerisinde uyuşmuş, tembel tembel oturmuş isek, o kadarda geri kalmış bir milletiz!.. 
      Örneğin, ülke ve millet olarak Batı ülkelerinin maalesef çok çok gerisindeyiz. Batı ülkelerinde iş disiplini, emeksiz verim olmadığına göre, envai çeşit sanayii, fabrika, tarım sektöründeki verim, dikkatten kaçmamaktadır. 
     Batı ülkelerinde her ne kadar aşırı "köpek sevgisi"  bulunsada, insan neslinin azalmasına, rağmen, yaşayan insanlar iş metodunu sıkı sıkı takip etmekte, iş veriminden kesinlikle taviz verilmektedir.  Sözün burasında, sayın hocamız, değerli âlim Prof. Hüseyin Atay hocamızı dinleyelim: 
     " İslam dininde insana verilen ve vadedilen en önemli görev, onu şahsiyet sahibi kılarak diğer insanların karşısında ona bir varlık ve müşahhas bir statü vermektir.     Bunun için Allah, insanın el emeğini en kutsal tutmuş ve onu helal saymıştır. İnsanı her türlü kölelik ve eziklikten kurtaran şey kendi kazancı, el emeği ile elde ettiğini yemesinin tadı ve manevi zevki insanı en yüce ruha ve güçlü şahsiyete yükseltir.     İslam dini helal kazanç esası üzerine kurulmuş, namaz, oruç gibi ibadetlerin kabul edilmelerinde de bu, şart kılınmıştır. Bunu en iyi şu olay ve kıssa açıklar:     Fatih Sultan Mehmed'in hocası Akşemseddin, Hacı Bayram Veli'ye öğrenci olur. Hacı Bayram Veli bir gün öğrencilerini etrafına toplar ve Mevlana mı büyük, Yunus Emre mi büyük, diye sorar.      Kimi Mevlana ve kimi Yunus Emre büyüktür, diye cevap verir. Sonra tekrar Yunus Emre niçin büyüktür? diye sorar. Kimi doğru olduğu için; kimi, çok zahit olduğu için; kimi, çok namaz kıldığı için, der.     Sıra Akşemseddin'e gelince , o, el emeğinden yediği için , cevabını verir. Hacı Bayram Veli, Akşemseddin'e " Ey köse biz bu ilmi kırk yılda elde ettik, sen üç senede elde ettin. Haydi git , sana izin var". der.      Şimdi ben de bu ilmi kırk küsur senede elde ettim. Bir kaç cümle özetlemek istiyorum. O halde el emeği nedir?  Kur'an'ı Kerim'de bu hususta bir ayet var : "  İnsanın ancak çalıştığına hakkı vardır. " ( Necm 39) 
El emeği, insanın çalışarak elde ettiği kazançtır. El emeğinin helal ve kutsal olabilmesi şarta bağlıdır. İşçi dediğimiz kimseler elleri ve bedenleri ile çalıştıkları için el emeği deyince korkarım yalnız onlar ve sadece onların kazancı anlaşılır. Halbu ki beden işçileri de el emeği ile kazanç sağlayan kimselerdir." ( İsl. göre çalışma ve aile planlaması, H. Atay, sayfa 180-181)
     Sonuç yerine;
     Ülkemiz toprakları, dünya milletlerinin en çok gıpta ile baktığı topraklardır. Ülkemizde tertemiz hava, denizler, nehirler, göller, ormanlar, yaylalar mevcut iken, sadece yanlış olan husus, bu kadar güzellik karşısında çay ocaklarında, kahvehanelerde oturmamız, fosur fosur sigara içerek, vakit öldürmemizdir. 
      Yine, Batı ülkeleri diyeceğim: Batı da en küçük bir yerleşim biriminde, kütüphaneler tıkılım tıklım dolu iken, bizde kütüphane, hasbelkadar bulunmaktadır.
     Kütüphane, kıraathane bulunsa bile, maalesef okuyan, kitaba el süren bulunmamaktadır. Kısır, politik çekişmeler, sen ve ben düelloları mide bulandırmakta, nefretimiz bu hususta galeyana gelmektedir. 
      Verimli Türkiye toprakları bakir durur iken, insanımız süt kıtlığı, et yokluğu yaşar iken, buğdayı, arpayı, nohutu, fasulyeyi dışarıdan ithal eder iken, avare avere gezen insanlarımızın vicdanları sızlamıyacak mıdır?

     Son sözler olarak, tüm okuyucularımızdan istirhamımız!.. Çalışmaya, alın terine, el emeğine talip olmalarıdır. Çünkü, çalışanı Allah çok sevdiği gibi, Rasulullah (sav)'de "ümmetim" diyerek bunları bağrına basacaktır!  Selam ve dua ile..
     Şerafettin Özdemir