Şerafettin Özdemir

Şerafettin Özdemir

Mail: kursadalperen@live.nl

Euzu Besmele Manevi Abdesttir...

EÛZÜ-BESMELE; AKLEDEN KALBE ALDIRILAN MANEVİ ABDESTTİR !..

" Bundan böyle Kur'an okuyacağın zaman, öncelikle kovulmuş şeytandan Allah'a sığın." ( Nahl sûresi, âyet 98 )

Akleden kalbe mânevi abdest aldırma demeye gelen isti'âze için ( Kur'an) okuyacağın zaman diye ifade edilmektedir. Kur'an okumanın tilavet ile değil kıraet ile ifade edilmesi, aktarmadan önce anlamanın gerekliliğine delalet eder. Şu ayeti kerimelerde beyan edildiği gibi:

" Şüphesiz Allah'ın kelamını tilavet edenler, namazı istikametle kılanlar, ancak verdiğimiz rızıktan gizli ve açık Allah yoluna harcayanlar asla tüketilemez bir kazanç elde etmeyi umabilirler" ( Fâtır sûresi, âyet 29 )

Bu ayeti kerimeden şunu anlıyoruz: Tilavet," lafızları birbiri ardına dizmek" anlamına gelir. Kıraet gibi entelektüel faaliyet değildir. Bu yüzden Kur'an okurken Allah'a sığınmayı emreden âyetlerde tilavet değil Kıraet kullanılır. Çünkü şeytan, Kur'an'ı anlama çabasına yönelik kıraeti -tilaveti değil-saptırır, Kırâet tek kelimede olur, tilavet olmaz.

Burada kıraet ile ifade edilen okuma bir anlama-yaşama-anlatma çabasını içerir. İstiaze, Kur'an'ı anlama çabasına yönelik her tür Şeytani müdahaleden sakınma iradesini ifade eder.

Kur'an okurken yapılacak zihnî ve kalbî hazırlığı emreden ilk ve tek âyet bu olduğudur. " Yine de Şeytan tarafından kurgulanan ayartıcı bir kışkırtmaya hedef olursan, hemen Allah'a sığın; unutma ki O her şeyi işitir, akıl sır ermez bir ilim sahibidir. " ( A'râf sûresi, âyet 200 )

Yani bu ayetten Eûzü-Besmele hakkında şunu anlıyoruz: " bir işin içine onu bozmak için girmeye çalışmak " demektir. İnsanın selim duygularının frekansını bozup zihin ekranını kirletmek için duygu dünyasına yönelik her türlü saptırma teşebbüsünü ifade eder. Dolayısıyla,

Burada verilen emir, bir şeyi söyleme değil, her şeyi yapma emridir. Bu da, ön yargılardan bilinci arındırma başta olmak üzere, duygu ve düşünceyi vahye hazırlamak ve onları dış etkilere kapalı, yalnızca vahyin etkisine açık hâle getirmektir.

Kur'an okurken Allah'a sığınma emrini dar anlamda bir " isti'âze" olarak anlamamak gerek. İsti'aze emri, bir bilinci imha edilerek yeniden inşa edilmesi talimatıdır. Bu bilinçle yapılan bir isti'âze , zaman ve mekan boyutuna inen bir hareket olmayı aşar.

Artık isti'âze kelimesinin gösterdiği Allah'a sığınma ve iltica, Kur'an'ın insana yönelik bütün hükümlerinin gözden geçirilmesinde hakim olması beklenen deruni bir bilinç haline dönüşür. Bu bilinç, ayrıntılı bir varoluşun haritası olan ve geçmişle birlikte insanlığın hâl ve istikbaline işarette bulunan Kur'an'ı, ilahî murakabe ve müşahade önünde okuma bilincidir.

Özetle isti'âze, Kur'an'ı okumaya duran insanın kendi bilincini öz elleriyle vahyin sahibine teslim etme, yani bir ' huzurda okuma' iradesidir.

Tüm bunlardan anlıyoruz ki, Kur'an okumadan önce okunan Eûzü-Besmele, sıradan, basit bir okuma, amel ve eylem değildir. Doğrudan Allah'la iletişime geçmek, daha doğrusu şeytanı kovalamaktır. Şeytanı kovaladıktan sonra, deruni hislerle, aşkla, kalbi duygularla, titreyerek, heyecanlanarak, halden hale geçerek anlayarak Kur'an'ı okumaktır.

Diğer taraftan, her Müslüman bireyde, görmekte ve şahit olmaktayız ki,. her adımın atışta, yemeğe oturuşta, işe gidişte, işe başlamada, yatak halinde bile, eşi ile cinsi yakınlaşmada bile Eûzü-Besmele okumakta, cinden, ecinniden, şeytandan kendisini korumak için garantiye almaktadır.

Düşünebiliyor muyuz? Hangi Müslüman kardeşim, uçağa biner iken isti'âze okumadan biner, inerken hamdederek uçaktan inmez. Yıldırım, şimşek çaktığı zaman bile, dolu dolu yağmur, kar düştüğü zaman bile, gök gürlediği anda bile, Müslüman, Allah'a sığınır, isti'âze okumadan yani Eûzü-Besmele çekmeden içi bir türlü rahat etmez.

Bir anne düşünün ki, çocuğunu kundaklar iken, beşiğine, kundağına yatırır iken, hiç isti'âze çekmeden yatırır mı? Mümkün değildir. Yola, yolculuğa çıkar iken, her Müslüman öncelikli olarak Eûzü-Besmele okumadan yola koyulmaz.

Netice olarak;

Tüm bu ifadelerden, Kur'anî yaklaşımlardan anlıyoruz ki, Eûzü-Besmele okumak, çekmek, düşünen, akleden kalbe aldırılan manevi bir abdest halidir.

Onun içindir ki, her Kur'an okuyan, kıraet eden Müslüman, aziz Kur'an'ı okumaya başlar iken, bu duygu ve düşüncelerle okuyacak, okumaya başlayacak, frekansını, kalbi duygularını buna göre dizayn edecektir.

Aki halde, " oku oku boş" edasıyla Kur'an okunur ise, sadece, dirileriin hali, ahvali değilde, ölülerin hal ve durumu hesap edilerek Kur'an okunur ise, bunun bir faydası ne diriye olacak, nede ölüye bir fayda temin edecektir.

Rabbim!.. Bu hislerle, bu ahval üzere bizlere Eûzü-Besmele'yi okumayı nasibi müyesser eylesin. Selam ve dua ile..

Şerafettin Özdemir

Facebook Yorum

Yorum Yazın