Şerafettin Özdemir

Şerafettin Özdemir

Mail: kursadalperen@live.nl

EVİN MİSYONUNU YIKTILAR!..      

Yine sizin için kendileriyle huzur bulasınız diye kendi türünüzden eşler yaratması, aranıza sevgi ve merhameti yerleştirmesi de O'nun mucizevi işaretlerinden biridir. Şüphesiz bütün bunlarda düşünen bir topluluk için alınacak bir ders mutlaka vardır." ( Rûm sûresi, âyet 21 ) 
      Malum olduuğu üzere, kadın ve erkeğin yaratılış amacının çarpıcı beyanı: Bedende başlayıp onu aşarak ruhu kucaklayan sevgi, muhabbet, ve bu sevginin sonucunda hayat tohumunun toprağını bularak mahlukat ağacının en soylu meyvesi olan insana dönüşmesi...
     Bu sayede cinsellik süfli bir arzu olmaktan çıkıp ulvi bir hizmet halini alır. Tıpkı kâinat nasıl cazibe sayesinde kaostan kurtuluyorsa, insan da meveddetten kaynaklanan bu cezbe sayesinde soyu tükenerek yok olmaktan kurtulur.
     Zevciyet ve sükûnetin halk fiili ile gelmesi, bunların muutlak Allah'tan mümkün kula yansıyan zati ibir tecelli olduğunu gösterir. Sevgi ve merhametin gelmesi, oluşması ile gelmesi ise bu ikisinin  fiiline bağlı olduğunu gösterir. Dolayısıyla,
     Sevginin, merhametin, rahmetin oluşarak kadın ve  erkeği birlikte tutan iki unsurdur. Sevgi tekamül ettirilmezse, cinsellik tükenince o da biter. Fakat rahmet cinsellik bittikten sonra da sürer. ( Kur'an Meali) 
      Sormadan edemiyorum!.. 
      Allah aşkına günümüz dünyasında evlerimizde huzur var mıdır? Tabii ki huzuru da kaybettik maneviyatı da yitirdik!.. Çünkü, evimizin direğini, misyonunu yıktılar, huzurumuz kaçtı da ondan!.. 
       Bir taraftan, kadını evden dışarı çıkardılar, parklara, bahçelere, eğlence alemlerine, sinemalara, tiyatrolara, danslara, fitness salonlarına, diskolara, danslara, balolara ve balelere sürdüler!.. Daha olmadı!.. Kadına; " Bebek yerine köpek" gezdir dediler. 
       Maşallah! (!).. Sokaklar, caddeler, marketler, kulüpler, dernekler, fabrikalar, postaneler, pastaneler, daireler, dükkanlar, alış verişleri merkezleri, ofisler kadınlarla doldu da ne oldu? Diğer taraftan; 
      Kadın efendi evlere hapsediildi de ne oldu? Kadın, bir tarikata girmek, üye olmak zorunda bırakıldı. Bir meşayıhtan (!) el alarak, tesbih çekmeye, gözlerini yumarak uhrevi alemi düşünmeye başlattılar. 
     Çünkü kadınlar, " el " aldı, tarikat müridi oldu. Kendi evinin bir odasına kapatıldı. Cumaya, camiye, bilime, bilgiye, Kur'an'a yaklaşması kerih görüldü. Denildii ki: " Erkek kadından değil, kadın erkekten doğmuştur, erkek kadın için değil, kadın erkek için yaratılmıştır". denildi. 
     Dayak cennetten çıkmadır (!).. 
      Ülkemiz ve tüm İslam ülkelerinde, kadın ikinci sınıf varlık oldu. Boşanmalar, dayaklar, mahkemeler günün en vaz geçilmez alanları haline getirildi. Akabinde, terkedilen çocuklar, boyunları bükük yavrular doldurdu ortamı!..
     Kadıının, miras hakkı elinden alınarak, ona denildii ki, " kız çocukları da miras mı alırmış." Kadın " Eksik etek", " Yarım akıllı" diye tavsif edilerek, kadın dünyasının bilinçleri harabeye çevrildi.  Onun içindir ki,
      Bu gün, İstanbul sokaklarında yürüyüşler yapılmaktadır!.. Neden ve ne için? " Cenabette gezeriz", " Lezbiyen olarak da yaşarız", " Homoluğa, gayliğe kim neden karışır",  düşüncesiyle sokaklarda vaveyla koparıldı. Yani,
      Kadın, günümüz dünyasında, " uğursuz", "aldatıcı", " Yalancı", " şehvet kaynağı", " düzenbaz", " Dedikoducu", " hilekar", " tuzaklar kuran", " hile ve fitne yayıcı", " nankör", " erkeğine isyankar" ve benzeri sıfatlarla kadın efendi hor ve hakir görüldü.  Daha olmadı:
      Rasulullah (sav) adına hadisler uyduruldu: " Uğursuzluk üç şeyde vardır, KADINDA, EVDE VE ATTA" veya "  Namazı bozan şeyler , domuz, eşek, köpek ve kadındır"hadisleri gibi  şeyler uydurularak Rasulullah 'a iftira ettiler,.
      Sonuç yerine;
      Maalesef, dün bu gündür " kadınlar, erkeğin kaburga kemiğinden yaratılmışlardır" hezeyanı ile, kadınlar aşağılandı, ezildi ve halen de ezilmeğe, tahkir edilmeye devam edilmektedir. 
      İşte, konumuz başlığını bunun için seçmiş oldum: " Evin misyonunu yıktılar!" Çünkü, hakikaten, kadının kadınlık misyonunu yıktıkları gibi.. 
       Evet, evlerimizde huzur kalmamıştır. Erkeklerde, kadınlarda ve tüm çocuklarımızda huzur kalmamıştır. Onun içindir ki, kadın efendileri, bu çıkmazdan kurtarmalıyız!.. Kur'an; ne emrediyorsa, kadınlara ne gibi bir kimlik, sıfat giydirdi ise, ona göre, kadınlara hak tanımalı, onları bilgilendirme ve bilgi sahibi etmeliyiz".. 
      Demek ki, kadınları, iki şeyden kurtarmalıyız. Pudradan, boyadan, ciiladan ve ortalık malı olmaktan!.. Diğer hususta, kadınları, Kur'anî emirler doğrultusunda eğiterek, onlara bu kimliği kazandırarak " tarikatlara kul olmaktan" kurtarmalıyız. 
     Bir kaç defa daha ifade etmiştim. Bundan bir kaç yıl önce idi!.. İlçem Afşin Ulu camiine, İstanbul'dan bir şıh gelmişti. Aman Allah'ım!.. Cuma, cemaat, bayram, cenaze bilmeyen hatuncuk(!)lar, yığın yığın şıhın ellerini öpmek, cennete gitmek için o gün camiyi doldurmuşlar, şıhın anlattığı hikayeler, öyküler, masallar dolayısıyla, kendilerinden geçiyorlardı. 
      Oysa, Diyanet İşleri Başkanı da gelmiş olsaydı, hangi kadın efendi lütfen tenezzül buyurup dinlemeye gelecekti? Hiç kimse!.. Çünkü, Başkanın, öpülecek eli, onunda kimseyi cennete sokmaya dahli yoktu. Sadece hakkı tebliğ etmiş olacaktı!.. Selam ve dua ile...
     Şerafettin Özdemir

Facebook Yorum

Yorum Yazın