Şerafettin Özdemir

Şerafettin Özdemir

Mail: kursadalperen@live.nl

FATİHA

FATİHA;  ALLAH'A DUA ETMEYİ DEĞİL, DUAYI ALLAH'A  HAS KILMAYI TELKİN EDER!.. 


     " Rahmân ve Rahim Allah'ın adıyla!..

     1- Hamd, bütün Âlemlerin Rabbi Allah'a mahsustur. 2- O özünde rahmet sahibi, işinde rahmet sahibidir. 3- O, Hesap Günü'nün hâkimidir. 4- ( Rabbimiz!) Yalnız sana kulluk eder ve yalnız senden yardım isteriz. 5- Bizi yönelt Dosdoğru Yol'a. 6- Nimet verdiklerinin yoluna. 7- Gazaba uğrayanların yoluna değil. " ( Fâtiha sûresi, âyet 1-7) 

     Her gün kırk vakit namazda, namazın her rekatında Fâtiha sûresini okumadan namazı tamamlamış olmayız. Keşke! Her müslüman birey kardeşimiz bu sure-i celilenin en azından mealini de öğrenmiş, anlamış olsalardı. 

     Hele bilhassa, surenin 4 ncü ayetin meali olan" ( Rabbimiz!) Yalnız sana kulluk eder ve yalnız senden yardım isteriz." ayeti kerimesinin içeriğine vakıf olmuş olsaydık, eminim ki, günümüz dünyasında ortalarda dolaşan faniler, şeyhler, müridan, Mehdiciler, Mesihciler bir sürü sapkınlık içerisinde yaşayıp gitmemiş olacaklardı. 

     Daha doğrusu kula kulluk yapılmayacak, hiç bir müslüman bir başkasının elini, eteğini, ayağını öperek ona taparcasına ondan istimdat, medet, şefaat, himmet adı altıda onu ululamayacak, ona perva etmeyeceklerdi. Gelelim surei celilenin kısaca tefsirine!..

     " Âlemlerin Rabbi"ni Kur'an şöyle tefsir eder: " O göklerin , yerin ve bunlar arasındaki herşeyin Rabbidir. Yani bütün bir varlığın, kâinatın ve içindekilerin Rabbi. ( Âlemlerin " yaratılmışlar evreni" için kullanıldığına dair bir tahlil için ayetlere bakılmalıdır. 

     Açılımı: " Tüm zamanlarda, tüm mekânlarda, her varlığın hamdi tümüyle Allah'a mahsustur." Zira başka yerlerde zaman ve mekân kaydı kullanıldığı halde ( 28/70- ve 30/18) burada zamansız ve mekânsız olarak gelmiştir. 

     Kur'an'da lâm edatının sebep, mülk ve istihkak anlamlarına göre ibare"  Allah içindir", " Allah'ındır" veya " Allah'ın hakkıdır" manalarına da gelir. Hz. Peygamber'in " Ben seni lâyıkıyla övemem, Sen kendini övdüğün gibisin" ( Müslim) bu  esas alındığında bu ibare " Allah'ı lâyıkıyla ancak Allah över" anlamına gelir.

     Şükür ele geçene teşekkürdür. Şükür nimet verilince yapılır, hamd her zaman yapılır. Nimet verilse de alınsa da... Zira alırken de verilirken de kul Allah'ın gözetiiminde olmak hamdi gerektirir. Alınca da hamd etmek anlaşılır bir şeydir. Zira nimeti veren O'ydu, daha büyüğünü vermek için küçüğünü almış olabilir, o musibet daha büyük bir belâya kalkan olabilir, dünyada alıp âhirette daha büyüğünü verebilir. Allah'tan başkasına hamd olmaz. 

     Veya: " Rahmetin sonsuz kaynağı olarak tüm varlığa rahmet eden, iman edenlere kat kat rahmet eden" ( 67/19- 33/43); ya da " Sonsuz rahmetiyle her şeyi kuşatan ve rahmeti zâtının ayrılmaz bir vasfı olan ( Abduh). Sırat-ı müşebbehe olan Rahmân süreklilik ve değişmezlik bildirir.

     Lafzen : Din Günü'nün.." Kur'an'a göre Din Günü: " hiç bir insanın bir başka insana asla fayda sağlamayacağı gündür" ( 82/19).Bu âyet , devamındaki " yalnız senden yardım isteriz"in de gerekçesidir.  Veya " Yalnız sana kulluk ettiğmiz için yalnız senden yardım isteriz"in de gerekçesidir. 

     " Yalnız sana kulluk ettiğimiz için yalnız senden yardım isteriz" Kayıtsız şartsız itaat edilecek tek otorite Allah'tır. Onun dışındaki tüm otoritelere kayıtlı vee şartlı itaat edilir. 

     İlk âyet Allah-insan ilişkisinin zirvesini teşkil eder. " Bizi" kipinin kullanıldığı 4. âyetle insanın irade beyanı başlar. Amaç muhatapta doğru bir " biz" tasavvuru oluşturmaktır. Yardım edenin gerçekte sadece Allah olduğunu bilenler, sadece Allah'tan yardım isterler. 

     Zımnen: Duanın kıblesini Allah'tan başkasına çevirmek, ona kulluk etmek demektir. İbadet Allah'ın razı olduğunu yapmak , ubudiyet Allah'ın yaptığından razı olmaktır. İyyâke'na'budu ibadette , iyyâke nesta'in duada tevhididir. 

     Tıpkı lâilahe illallah gibi nefy ve isbattan oluşu. Açılımı şudur: " başkasından değil yalnız senden" Allah'tan başkasından istemekle ilgili muhteşem bir Kur'âni teşbih. 

     " Hiç şüphe yok ki, yegane rehberlik Allah'ın rehberliğidir.  Ve " O doğru yola yönelenlerin hidayetini artırır. Bu âyet, " ilâhî rehberlik " manasına gelen hidâyet'in kendiliğinden gelen bir şey değil, talep edilen bir şey olduğunu gösterir. 

     İnsan Allah'tan  bir isteyecekse, bu hiç kuşkusuz " ilâhî rehberlik " olmalıdır. Mushaf'ta bu talebin cevabı hemen yanı başına yerleştirilen Bakara 2'de verilmiştir. " Ey hidayet isteyen kişi!) Al işte, bu kitap müttakiler için ilâhî bir rehberliktir." Sırat öteden değil buradan başlar. 

     Allah'ın nimet verdikleri;

     Nisâ 69'da beyan ediilir. Allah Rasulü'nün son sözü olan er-rafiku'la'lâ,  Nisâ sûresinin 69. âyeti ıışığında " yüce dostlar" arasına karışma temennisi olarak anlaşılmaktadır. Bu, Fâtiha'da talim ettirilen duanın vefatı sırasında Rasulullah'ın yüreğinde olduğuna delildir. 

     Âyetin konusu gazaba uğrayan ve sapıtanlar değil, onların gittiği yol. Dolayısıyla âyette muhatabı geçip gitmiş olanlar değil, şimdi ve gelecekte gazaba uğrayan ve sapıtanların yolunu takip edecek herkestir. Kur'an " gazaba uğrayanlara" Yahudileşen İsrailoğullarını, " sapıtanlara ise teslisçi Hristiyanlığı örnek gösterir. ( 2/90- ve 5/77) . Bu Kur'anî tesbit Allah Rasulü'nün dilinden de bize kadar gelmiştir. 

     Bu sonuncu ile birlikte, Fâtiha'nın konusunu şu beş terimle özetleyebiliriz: Tevhid, ahiret, ubudiyyet, nübüvvet ve adalet." ( Kur'an Meali) 

     Netice olarak;

    Yukarıdan beri anlatılan Fatiha sûre-i celilesi " ümmül kitaptır" yani, aziz Kur'an'ın anasıdır. Hayatımıza yön veren, bizlere dosdoğru yolu gösteren suredir.

     Hakikaten, bihakkın Fatiha sûresini okuyan, anlayan ve içeriğini hayatında yaşayan her Müslüman mutmaindir, müttakidir, dos doğru yolu bulmuş demektir.  Onun içindir ki,

    Fatiha sure-i celilesini, öylesine kuru kuru, yavan yavan okumak akıl kârı değildir. Fatiha suresini okuyacağıs ki, hayatımıza, müslümanların geleceklerine yön versin, istikamet çizsin diye!..

     Arzetmiş olduğum gibi, bilhassa Fatiha'nın dördüncü ayetini hayatlarına rehber edinen Müslümanlar, hiç bir kuldan yardım, himmet, şefaat talep etmezler. Yardımı, himmeti, istimdadı sadece yaratan Allah'tan talep ederler.

     Ne yazık ki, dervişlik, şeyhlim mehdilik, mesihlik, kutupluk var olduğu günden bu yana zikredilen bu ayete muhalif davranmış, bu ayeti kerimeyi okudukça sinirlerinden, öfkelerinden deliye dönmüşlerdir. Çünkü,

     Bu ayeti celile, onların feleğini şaşırtmakta, istimdat  dedikleri batıl yollarını bozguna uğratmaktadır. Rabbimiz!.. Ümmeti, Fatiha'sız eylemesin, Öksüz bırakmasın.. Selam ve dua ile...

     Şerafettin Özdemir 

Facebook Yorum

Yorum Yazın