Şerafettin Özdemir

Şerafettin Özdemir

Mail: kursadalperen@live.nl

Hanımların Özel Günleri ve İbadetler

HANIMLARIN ÖZEL GÜNLERİNDE NAMAZ VE ORUÇLARI!.. 

     " Sana kadınların ay hâli hakkında soruyorlar, de ki: " O sıkıntı verici bir rahatsızlıktır. Ay hâli sırasında kadınları ( rahat) bırakın ve onlar temizleninceye kadar ( cinsel) ilişkiye girmeyin! Temizlendikleri zaman, Allah'ın size emrettiği gibi yaklaşın!" ( Bakara sûresi, âyet 222) 

     Ayeti kerimeyi muhtelif tefsirlerden meallerden tetkik ettiğimiz zaman görülecektir ki, bu halde bulunan kadının hali " Sıkıntı verici bir rahatsızlık" karşılığı daha uygun görünüyor. 

     Bu âyet, Medine'de Yahudi kültürünün bir ürünü olan âdetli kadınları aşağılama ve pis sayma, onu her türlü ailevî, dinî ve sosyal hayatın dışında tutma tavrını red için gelmiştir. 

     Ne yazık ki, İsrailiyyât kültürü, geleneği, uydurma bilgileri yer yer Müslümanlarında inançlarına nüfuz etmiş, girmiş ve yaşanır olmuştur. Yani, 

      İsraiiliyyât kültürü, İslam'ın içerisine, " Yaratılışla", " Geçmiş ümmet veya milletlerin" haberleri ile  ilgili, " Peygamberlerle" ilgili alanlarda, ve " ahiretle" ilintili mevzularda  ve daha farklı hususlarda İslam'a sokulmuş, sokuldukları günden bu yana da bir türlü İslam'dan ayıklanma, çıkarılma, reddetme imkanı tam tamamına başarılı olunmamıştır.

     " Burada ifade edilen " eza" (hastalık) ifadesi oruçla ilgili ruhsat veren Bakara 184. ayetindeki " Yolcu veya hasta iseniz bir başka günde tutarsınız" ifadesiyle birleştirilerek bu günlerinde kadınlar oruçlarından men edilmiştir.

     Biiraz akledersek her hasta olduğumuzda orucu bozmadığımız gibi, kadın da durumu uygun ise orucunu tutar. Orucun abdestle taharetle bir ilgisi yoktur. Ancak oruçlu iken bedeni arzulardan uzak durmak esastır. İmsakten önce iftardan sonra ki yapılanlar, temizlenilmemiş bile olsa oruca mani değildir. 

     Namaza gelince kazasının mevzubahis edilmemesi namazın her halükarda kılınacağının ifadesidir. Ayakta, oturarak, yan yatarak, göz ile, hayvan sırtında vb. kıbleye dönme iimkanı olmayana olduğu istikamette  kılabilir iken, su bulamayana elini toprağa veya o cinsten bir şeye vurarak teyemmümle kılabilmesi söz konusudur. 

     Ayrıca sahibi özür olan kimseler ( yel kaçıran, idrarını tutamayan, hastalıktan herhangi bir yeri sürekli kanayan vs.) abdest veya teyemmümle namazını kılarlar. Hatta üç günden az on günden çok renklilikleri de devam edenler bu halleriyle namazlarını özür sahibi diye kılarken özel günlerinde kadınlar namaz kılamaz anlayışı da abdestlerinin olmamasına bağlanıp özür sayılmadığındandır. 

     Biz bu konunun yeterince düşünülmediğine inanıyoruz. Çünkü ayette " namaz kılmasınlar, oruç tutmasınlar" diye bir uyarı yok, sadece eşleriyle ilgili uyar vardır. Men edilen ilişkidir.

     Namaz ve oruç bu yasağa kıyasla çıkarılmıştır. Bu konudaki Peygamberimiz'in ikazlarının da yanlış değerlendirildiği kanaatini taşıyor, düşünülmesinin gerektiğine inanıyoruz. " ( Müsl. Sorunları, H. Bülbül, sayfa 453-454)

Emin olun ki, bu satırları kaleme alır iken, korka korka, çekine çekine almış oldum. Çünkü, gelenekçi kesimler, " Hanım, bu halde iken, namaz kılamaz, oruç tutamaz" iddiasında inatlaşanların, aşırı tenkitlerinden korktum.

      Örneğin, dişini çektiren, sürekli kanaması olan bir erkek, kulağı kanayan, gözünden sürekli kan adan kadın-erkek nasıl sahibi özür sayılıyorda, adetli bir hanım efendi niçin sahibi özür sayılmasın? 

      Bir başka örneğimiz, makatından sürekli akıntısı olan insanlar, nasıl sahibi özür sayılıyorda, adetli hanım niçin sahibi özür sayılmasın ki? Hatta, bağışlayın, kısmen de olsa, Yahudi kültüründen devşirmeler olan bir kısım bu hususta adetler, tatbikatlar, hanımları o günlerinde İslam'dan, Kur'an'dan, abdesten namazdan, oruçtan uzaklaştırmaktadır. 

       Böylesi bir halde bulunan hanım efendi, kendisini çok yorgun, bitkin hissediyornsa, namazını kılmasın, orucunu tutmasın.  Ama, mes'elenin püf noktası şudur ki, böyle halde bulunan bir hanım, Kur'an'a el süremez, Kur'an okuyamaz. tamamen kendisini Allah'tan, İslamî emirlerden tecrid edilmiş olmaktadır. 

     Netice olarak;

     Bendeniz, bazı yerlerde hanımların cuma namazından bahsettiğim zaman, beni kınayan, hödük hödük bakışmakta olan erkek cemaatlere rast gelmekteyim. 

     Tıpkı, bu mes'ele de öyledir. Ay içerisinde bir hanım düşünmeliyiz ki, on gün hastalanmaktadır. Gelenekçi kesimlere göre bu hanım, İslamî hayattan kopmuş bir hanım demektir. Hatta, kendi ailesi içerisinde bile, o durumu kocasına aksettirir, hatta yatağını bile ayırır. 

     Oysa, böylesi bir durumu olan hanım efendi, samimi olarak kocasını bilgilendirir, yatağını ayırtmaz, yemeğini yapar, çoluk çocuğuna hizmetinde kusur işlemez. Sadece, karı-koca ilişkileri olamaz. Onun çindir ki,

     Böylesi bir İslam anlayışını, Yahudi kültüründen kurtarmamız, her bilgin, okuyan Müslümanın en tabii başta gelen görevi olmalıdır.  Maşallah (!), her evde, bir kaç tane ilmihal kitabı bulunmaktadır. Kim yazdı, kimler hazırladı, ilmi kariyeri nedir, ne değildir,  araştırması yapmadan okumaktayız. 

     Söz konusu bu zikredilen yasaklar bahsedilen ilmihal kitaplarında sayfalar dolusu yazılmış, bizlerde okumaktayız.  Hal böyle olunca, her şeyden önce, söz konusu ilmihalleri yazanları, çizenleri tanımamız lazımdır. Rübbim!.. Ümmete ve milletimize Kur'anî anlayışlar lütfetsin!.. Selam ve dua ile..

     Şerafettin Özdemir

Facebook Yorum

Yorum Yazın