Şerafettin Özdemir

Şerafettin Özdemir

Mail: kursadalperen@live.nl

İbadetlerde Öze Dönmek

HACCI SEYAHATTEN, ORUCU DİYETTEN, NAMAZI DA ADETTEN KURTARMALIYIZ!.. 


     " Allah, Beyt'ul-Haram olan Kâbe'yi bütün insanlık için bir kıyam ( sembolü) kıldı.  Ve haram ay ile boyunları bağlı ve bağsız kurbanlıkları da ( sembol kıldı). Bu, Allah'ın göklerde ve yerde olan her şeyden haberdar olduğunu ve Allah'ın her şeyin bilgisine vakıf olduğunu bilesiniz diyedir." ( Mîde sûresi, âyet 97 ) 

     Zira, hac günlerinde, insanlar kefen bezini andıran ihramlarına bürünerek kıyametin provasını yapmak için Kâbe topraklarına koşarlar. 

     " Ve insanları hacca davet et! Gerek yaya, gerekse hızlı yol alma yeteneğine sahip ulaşım araçlarına binerek hir bir yoldan senin ( çağrına) gelsinler." ( Hac sûresi, âyet 27 ) 

     Ayeti kerimelerde izah edildiği, hakikaten hac, dünyada yaşanan kıyametin bir çeşit provası, aynısı veya tıpkısıdır. Kâbe'ye; doğu taraftan, Afrika çöllerinden, Mısır hudutlarından Libya kırsalından, Suriye, Türkiye, Balkanlar, İran, Pakistan, Malezya, Enodnezya hasılı, yeryüzünün her tarafından akın akın akan insanlar kıyameti yaşatmıyorda neyi  yaşatmaktadır? 

     Ancak, konumuz bu değildir. Konumuz, haccı seyahatten ayırmak, desinlerden kurtarmak, orucu perhiz veya diyetten halas ederek Allah rızasını gözetmek, tüm namazlarımızı adet usulden kurtarmaktır.  Hani;

     " Haccın farzları üçtür: Niyetle ihrama girme, Arafat'ta vakfe yapma ve Kabe'yi tavaf etme. Ancak İbrahim (as)'dan bu yana icra edilen hac ibadeti hiç bir zaman inkıtaa uğramadan kitlelerce yapıla gelen fiili bir sünnettir.  Bunun icrası konusunda Peygamberimiz'in ilk ve son olarak yapmış bulunduğu veda haccında :

??     " haccı ve umreyi benim yaptığım gibi yapın ve bunların yapılış biçimini benden öğrenin" buyurduğunu bu ümmet hafızalarına kazımıştır. 

     Peygamberimiz'in yaptığı gibi yapmak bu ümmetin vazgeçilmezidir. Cemrelere taş atmanın hacda ki hükmü ise vaciptir. Bunların hepsine anlam kazandıran işte bu anlayıştır. İnsanlar oraya niçin geldiğinin farkında değilse bu ibadetle Allah'ın verdiği mesajı anlamıyor ve maksadı ilahinin farkında değil ise on iki ay insanlık haccetse ne yazar. 

     Cemrelere taş değil de top atsa ne yazar. Önemli olan emrin gereği gibi anlaşılması ve maksadın hasıl olmasıdır. Namaz kılmak eğilip doğrulmak, oruç tutmakta aç durmak olmadığı gibi hacca gitmekte Mekke'ye ve çevresine yapılan turistik ziyaret değildir. Bunun İlahi maksada uygun olarak yapılması gerekir ki, " Allah'ın bildiklerine siz de şahit olasınız." 

     " Haccı seyahatten, oruçu diyetten, namazı da adetten" kurtarasınız için!,,  Cemrelere atılan taşların, insanın kendinde bulunan şeytani duygu ve düşüncelerle birlikte yeryüzünde ki bütün tağutlara atıldığının idraki içinde olmalıdır.

     Kabe'de Allah için pervane, Arafat'ta küfre karşı kıyam, Müzdelife'ye yürüyüşün Hak yolunda sefer, Mina'da Allah için kurban, Mikat'ta kefeninin giyip dünyaya veda etmenin terennümü içinde olmalıyız. Dünyada mahşeri yaşayarak huzuru ilahide el bağlayıp bağışlanma arzusuyla yalvarıp yakarmalıyız ki haccımız Hacc olsun."  ( Müsl. Sorunları, H. Bülbül, sayfa 487-488)

     Yoksa, tüm ibadetleri yapmada asıl gayenin, küfre, küfür artıklarına karşı bilenmenin, aşka gelmenin, dinamikleşmenin, aksiyoner birer Müslümanın olmanın halini yaşamalıyız. Yoksa,

     " Bana hacı desinler", " Hep oruc tutuyor, oruçlu geziyor" " namazlarını beş vakit kılıyar"  desinlerinden önce kendimizi bir sorgulamalı, desinlerden, pohpohlamalardan kendimizi kurtarmalıyız. 

     Sonuç yerine;

     Tüm ibadetlerde, asıl maksadın, gayenin şirke, hurafeye, desinlere, safsatalara, İslam'la  alay edenlere karşı bir bilinç, bir bilenme, bir azim ve irade sahibi olmak, Allah'ın rızasına, hoşnudluğuna vesile olacak hallerdir. 

      Cuma saatine beş dakika  zaman kalıncaya kadar kahvede, iskambil oynayan, ağzındaki sigarayı pöfürdeten, yarım yamalak, istibralı, istibrasız bir abdestle cuma ve sair ibadetlerini yerine getiren biçare Müslümandan İslam ne bekleye bilir ki? 

     Bin yıllık millet tarihimizde, hep bu hallerle meşgul olduk, halen de olmaya devam ediyoruz. " Sakız çiğnemek orucu bozar mı?", " Sandalyede namaz kılmak, bir kerahet midir?", ve benzeri sorular, düşünceler, bizleri asıl yolumuzdan alı koymaktadır. 

     Yıllar önce Arafat vakfesindeydim. Çadırların hemen arkasında, abdest alma muslukları bulunmakta idi!.. Benim hacının birisi, abdest almaya gitmiş, muslugun başına oturmuş, elini uzattıkça musluktan su akıyor, geri çektikçe suyun akması duruyor. Hacı, irkilmiş, heyecanlanmış böylesi bir duruma!..

     Hemen anında bana gelerek danıştı: " Hocam!.. Allah'a şükürler olsun ki, ben eriştim, haccım da Allah tarafından kabul gördü" dedi. Tabiii ki, böylesi tertemiz, safça, kültürsüzce bir duyguyu, hissiyatı benim ters yüz etmem mümkün değildi. Ve hacıyı zoraki de olsa, doğru olmasa da birazda espri yaparak haccını kutlamış oldum. 

     Son söz olarak, haccı turistik seyahatten, orucu perhiz yapmaktan, namazı da alışkanlık olarak kılmaktan kurtarmalıyız. Hem de tam zamanıdır.. Allah, ümmete ve milletimize  şuur, anlayış ve  bilgi nasibi müyesser eylesin!.. Selam ve dua ile..

     Şerafettin Özdemir

Facebook Yorum

Yorum Yazın