Şerafettin Özdemir

Şerafettin Özdemir

Mail: kursadalperen@live.nl

İMAM-I AZAM VE HADİSCİLERİN YÜCELTİLMESİ !.. 

     Ebu Hanife (ra); kendi döneminin ve çağımızın da gelmiş, geçmiş en büyük hukukçusudur.. Mekan ve makamı cennet olsun. 

     Ne hazindir ki, İmam-ı Azam, dün ve bu gündür, en çok gadre uğramış, iftira edilmiş, hem Emevilerin, hem Abbasilerin işkencelerine maruz kalmış, akabinde de, bir kısım sözde hadiscilerin hücumlarına, iftiralarına maruz kalmış bir dehadır. 

       Ebu Hanife gibi bir ulemanın, hapislerde, zindanlarda, dipçikler altında şehid edilmesi sorgulanmalıdır!.. Niçin ve neden? Suçu ne idi ki, zincirlere vuruldu, günahı ne idi ki, işkenceler  altında hakka yürümüş oldu?

     " Hadisçilerin yüceltilmesi!..

     Sadece hadis diye Peygamber'e atfedilen sözler değil, o sözleri yazanlar da yüceltilmiş. Hadislerin kutsallığı için hadisçilerin de dokunulmazlığı  gerekiyordu demek. Bunun için en önde gelen hadisçi Buhârî yüceltmeye en uygun görülmüş. Buna Buhârî'nin kendisi hakkında anlattığı söylenen hikayeler fazlasıyla yeterliydi.

     Onun kendisinden 100 yıl kadar önce yaşayan ve Sünniler arasında büyük itibar sahibi olan İmam-ı Azam Ebu Hanife için söylediği " sapık, güvenilmez ve küfür içinde" gibi ağır sözlerin de bir önemi yoktu. Ebu Hanife'den Sufilere bir ekmek çıkmıyordu çünkü. 

     İmam Buhâri'nin Sahih'i meşhur Kur'an'dan sonra en güvenilir hatta kutsal kitap gibi görülür. Onun, Sahih'inin yazması olarak tam olarak on altı senesini almış. Şöyle dediği rivayet olunur:

     " El- Camiu's_sahih" adlı kitabımı altı yüz bin hadis içerisinden seçerek tam on altı senede Mescid-i Haram'da yazdım... Bu kitabımda zikrettiğim her bir hadis için ayrı ayrı istihare yapıp iki rek'at namaz kıldım ve her bir hadisin sıhhatine kesin kanaat getirdim. "

     İbn Adiy hocalarından oluşan bir gruptan Buhârî'nin el- Camiu's-Sahih adlı eserinin konu başlıklarını Peygamber'in kabriyle minberi arasında son şeklini verdiğini ve her bir konu başlığı için iki rek'at namaz kıldığını haber vermektedir. 

     Bir düşünmek gerek: 600 bin hadis, 16 yıl..!

     Her hadisin doğruluğunu test etmek için bir boy abdesti, sonra iki rekat namaz ve uykuya yatıp rüya görecek kadar uyuyup Peygamberimizi görme ve ona hadisin kendisi tarafından söylenip söylenemediğini sorma ve alınan cevaba göre uyanınca hadisin alınıp alınmayacağına karar verme...

     Ne kadar sürer  acaba? Bir saat olsa, 600 bin hadis için bu işlemin tekrar edilmesi 600 bin saat edecek demektir. 600 bin saat 25 bin gün, 25 bin gün 68 yıl eder. 

     Halbu ki Buhârî bu hadisleri 16 yılda yazdığını söylüyor. 16 yıl 140160 saat eder... Yani bir saatte her bir hadise birer saat değil, sadece 15 dakika ayırması gerekecek. 15 dakika içinde boy abdestini alacak, iki rekat istihare namazı kılacak, rüya görecek, rüyada Peygamber'le konuşacak, sonra bunları yazacak!

     Hepsi sadece on beş dakikada bitecek. Yoksa 16 yıla sığmaz, nasıl sığmasını bekliyorsunuz! Bu 16 yıl içinde yemek yemek, tuvalete çıkmak, durup dinlenmek yok, sürgit devam edecek!2 ( Sufinin dini, Dr. H. Kalyoncu, sayfa 61-62)

      Günümüz dünyasında, ekranlarda, basında, yayında, medyada, sosyal ağlardan bu iddialardan, yüceltmelerden geçilmemektedir. N. Yıldız'lar, Döngel Oğulları, N. Hatipoğulları, Cübbeli'ler, Karataş'lar, fink atmaktadırlar. Mevzu hadisleri, uyduruk rivayetleri nasıl yüceltiriz nasıl çoğaltırız diye!.. Şu alıntıya dikkat çekmek isterim:

     " Yine bir sufi ekolden Nurettin Yıldız bunu şu sözlerle ifade ediyor: " Biz bir söz  duyduğumuzda dip nota bakarız. Eğer altında Buhârî, Müslim, Tirmizi, Ebu Davud yazıyorsa bitti, inanırız. 

     Dese ki o sözde " gökler aşağıda, yer yukarıda" belli ki bu söz doğru değil ama bunu da kabul ederiz. Demek ki bundan sonra " yer yukarısı. gök aşağısıdır" deriz. " Su katıdır taş sıvıdır" dese bir hadiste, hemen bakarız nerede geçmiş bu hadis...Buhârî'de geçmişse tamamdır! Demek ki, bundan sonra " su katı, taş sıvıdır" deriz... Bitti benim için her şey değişti demektir."

     " Buhârî ve Müslim ile tartışanlarla çay içmem, selamı keserim. Melekler benim onunla çay içtiğimi görmesin... Bu imanı taşıyoruz. Ahirette sorun olabilir. Bu iki kitabı tartışamayız." ( a. g. eser, sayfa 78)

     Sonuç olarak;

     Ne  hazindir ki, günümüz Türkiye'sinde böylesi insanlar, her tarafı tutmuşlar, insanları, kitleleri nasıl kandırırız düşüncesiyle bir o yana, bir bu yana koşuşturup durmaktadırlar.

      Her gün, her an bakıyorsunuz ki, bir " absürt" çıkışla ortam gerilmekte, kitleler dalgalanmaktadır. Cübbeli Hz.lerine göre, hadisin mütevatir oluşu, ahad olması, mevzu olması önemli değildir.  Önüne ne gelirse, hemen üzerine atlamakta, atlamakla kalmayıp, aynı mevzu, uyduruk hadisi TV. ekranlarına taşımaktadır. 

       Ama, işin garibi nedir biliyor musunuz? Tüm bunları dine hizmet, İslam'a hizmet, ehl-i sünnete yarar sağlamak ve sufizmi yüceltmek adına yapılmaktadır. 

      Kur'an denildiği vakit, söz konusu kesim, kaçışmakta, " Kur'an Müslümanlığı"da neymiş diyerek, itirazlarını, isyanlarını, öfkelerini dillendirmektedirler. Ne yapalım yani, Müslümanın tek kitabı Kur'an'dır. Baş vuracağı kaynak yine Kur'an'dır. Bundan mutluyuz,  bahtiyarız.. Çünkü, başka sığınacak kaynak bulunmamaktadır. 

      Sahih hadislere de can kurban!.. Lakin, uydurma, mevzu hadisleri kabullenmemiz, onlarla amel etmemiz çok çok zordur.. Rabbim!.. İslam alemine bu konuda akıl ve bilinç lütfetsin!.. Selam ve dua ile..

     Şerafettin Özdemir

Facebook Yorum

Yorum Yazın