Abdullatif Acar

Abdullatif Acar

Mail: acarabdullatif@hotmail.com

 İNSAN OLMA SINAVIMIZ

    İt iyiliğini, at aylığını yapar. Akrep ısırınca günah işlemiş olmayacağı gibi, kedi fareyi yakalayınca da katil olmaz.  “Akbaba gibi” tabiri kullanılır fırsatçılar için. Aslan ve sırtlan gibi yırtıcı  olmak yakışmaz insana. Kedi tırmalar, yılan zehirler. Onun için diliyle zehir saçanı yılana benzetip düşman bellerler. Kimse yılan gibi sürünmek, gübre böceği gibi pislik yuvarlamak istemez.

   Köpek ısırdı diye de köpeği ısıran insana rastlayanınız yoktur.  

  Arı yuvasına çomak sokmak tavsiye edilmez.

  Uyuyan aslanı uyandırmak ta akıl karı değildir.

   Peki, bütün bunları niye insan üzerinden misallendirirler.  Çünkü insanı hayvandan ayırt etme gibi bir özlem vardır.

   Hani anlatılır:

   Bir adam kırda kendi haline otururken bir köpek çıkagelir ve ısırır adamı.

   Canı acır, gözyaşı döker, dilini ısırır.

  Akşam uykuları kaçar acıdan.

   Küçük kızı "Baba bu kadar acı çekiyorsun senin dişlerin yok mu" Der. Baba “var elbet”

   Kızı "Sen de köpeği ısırsaydın" dediğinde baba acısını unutur gülümser ve " kızım ben insanım ağzımı ve dişlerimi kirletmek istemedim" diye anlamlı bir cevap verir.

  Evet, öğle değimli ki;  köpeklere köpeklerin dilinden cevap vermek işe yaramaz belki, ancak insanlığı insanlığından eder.

 

  Mevlana derki:

“Köpek ısırdı beni, ben onu ısıramazdım; ben insanım, dudağımı ısırdım!”

 

  Öyleyse dudağı kanayanı gördüğünüzde onun insanlığına hükmedin. Çünkü dilini ısırarak insanlığını muhafaza etmiştir.

  Evet, dilimizde var dişimizde, ağzımızda var aklımızda. Elimiz kolumuz var...

  Lakin ne dilimiz zehirlemek için ne dişimiz birilerini ısırmak için verilmiş bize. Aklımızı tilki kurnazlığı için de kullanamayız. Sözümüz var çok mu çok; yalan, iftira, gıybet, dedikodu yasaktır insan olana.

  Leş kargaları gibi üşüşmekte insanlığımıza yakışmaz.

 Kural ve kanunun gücün yanında yer aldığı vahşi ormanda yaşamıyoruz imar ve ıslahıyla sorumlu tutulduğumuz dünyada yaşıyoruz.

  Anı değil geleceği inşa etmeliyiz. Dünyada insanca yaşamalı ahret için azığımızı hazırlamalıyız.

  Ancak günümüzde at izi, it izine karışmış

  Kurt, koyun postuna bürünmüş

  Cisimler insani, davranışlar hayvani.

  Akıllar esir, vicdanlar tutsak.

  İlahlık iddiası insanın aklını başından almış.

   Hayvanca özgürlüğü   insanın medeniliği ile özdeşleştiren insanlık yolunu şaşırmış, aklını yitirmiş.

   Necip Fazıl kısa kürek

 “Medenilik açmak ise bedeni deseniz ya hayvanlar sizden daha medeni" derken  sert bir üslupla dokunmuş insanlıktan nasibi olmayanlara.

 

    Mevlana derki:

  "Nice insanlar gördüm üzerinde elbise yok, nice elbiseler gördüm içinde insan yok!”  

    Cahiliye karanlığına bir güneşin doğuşunu anlatan Mehmet Akif Ersoy

   “Sırtlanları geçmişti beşer yırtıcılıkta;

    Dişsiz mi bir insan, onu kardeşleri yerdi!” Diyerek aslında günümüz modern cahiliyesini de ifadelendirmiş gibidir.

  Çünkü insan olduğu hatırlatılan insan, yine insanlığını unutmuş hayvanlar gibi yaşamaya başlamıştır.

  Tekrar karabulutlar dünyamızın üzerimize çökmüş.

  Kin, nefret, düşmanlık insanın adeta azığı olmuş, haklı olmak için güçlü olmak kriter olarak kabul edilmiş.

  Cehalet kılıf değiştirmiş, kölelik farklı versiyonlarla hala gündemde.

  Haz ve hızın peşinde koşmaktan yorulan insanlık, nefsini ilah edinerek hayvanlardan aşağı duruma düşmüş.

  Yüce Allah böyleleri için şöyle buyuruyor:

“Hevasını ilah edineni gördün mü? Şimdi sen, bu adamı da doğru yola getirmekle yükümlü olabilir misin? Yoksa sen, onların büyük çoğunluğunun gerçekten senin davetine kulak verdiklerini yahut doğru dürüst düşündüklerini mi sanıyorsun? Aksine onlar hayvanlar gibidir, hatta onlar yolca daha şaşkındır.”(Furkan,24/44)

İnsan yaratılış olarak üstün olmasına rağmen özel ve kendine has istidatlarını kullanmazsa hayvanlardan daha aşağı duruma düşeceğini Allah(c.c.) bir ayetinde şöyle ifade buyuruyor:

 “Biz cehennem için cinlerden ve insanlardan öyle kimseler yarattık ki, onların kalpleri vardır ama bu kalplerle idrak etmezler, gözleri vardır onlarla görmezler, kulakları vardır onlarla işitmezler. Hâsılı onlar hayvanlar gibi, hatta onlardan daha şaşkındırlar. İşte asıl gafil olanlar onlardır.”(Araf,7/179)

 

  Hâsılı kelam:

  İnsan olmak ve insanca kalabilmek için aklı, ruhu ve vicdanı harekete geçirmeli, nefs ve hayvani yönümüzü kontrol altına almalıyız.

  Unutma! Gönül Musa’dır, nefs Firavun. Gönül yurdunda yağmur yağmadıkça gözler yaşarmaz.

  Uçurumun varlığı kendini oradan atman için değildir. Hayvan ve hayvan gibi davrananlarla imtihanda başarılı olabilmek ona insan dilinden muamele etmekle olur.

   Edebi edepsizden öğren ancak asla onun gibi olma.

   Yerdiğin davranışı asla yapma! Zira haklı iken haksız duruma düşersin.

   Kötülüğe kötülükle muamele zayıf irade sahibi insanların özelliğidir.

   Seni kıranı sen kırma, seni üzeni üzme, vermeyene ver, gelmeyene git çünkü insan olarak senin güzelliğin burada saklı, onu keşfet.

  Ruhunu ihmal edip cismini önceleyen gibi olma! Zira cismin güzelliği ruhunun inceliği demek değildir.

  Meyvenin kabuğunun  kavi olması onun olgun olmadığını gösterir.

  Kabuğu zayıflamış meyve içinin doluluğunun göstergesidir.

  Başları eğik dallar meyve taşıdığı gibi mütevazı insanlarda kalplerinde ki erdem yükünü taşırlar.

  İç ve dış terazinin iki kefesi gibidir. Dışı ağır basanın içi hafifler; cismini besleyen ruhunu ihmal eder. Zahire takılan batın’dan haberi olmaz.

   Söze takılan özünü unutur, öze takılan sözünü değerli hale getirir.

 Diline ağırlık verenin kalbi hafifler.

    Yeme içmeden başka gayesi olmayan ancak hayvanlardır. İnsan yemeyi vesile bilmeyip gaye edinirse hayvanlardan farkı kalmaz. Gayesi ahret olanın kıymeti fazla olur.

    Dünyaya ömrünü verenin ticareti zararla sonuçlanır.

    Gülün dikenine takılıp kalma! Zira dikeni gölgede bırakan ne güzellikler var.

  

     İnsan olmak, insan kalabilmek ümit ve duasıyla…

 

 

 

Facebook Yorum

Yorum Yazın