Şerafettin Özdemir

Şerafettin Özdemir

Mail: kursadalperen@live.nl

İslam Dünyası Öz Eleştiri Yapmalı

İSLAM DÜNYASI ÖZ ELEŞTİRİ YAPMALI VEYA REGAAİB GECESİ !.. 


     " Bilin ki Allah'a göre ayların sayısı, gökleri ve yeri yarattığı gün Allah'ın koyduğu yasa gereğince on ikidir. Onlardan dördü haram aydır; Allah'ın koyduğu kozmik nizama uygun değerlendirme budur. O halde, bu konuda kendinize kötülük etmeyin! Tabii ki onların sizinle topyekûn savaştığı gibi siz de onlarla topyekûn savaşın, ama iyi bilin ki Allah sorumlu davrananlarla birliktedir." ( Tevbe sûresi, âyet 36 )

     Malum olduğu üzere, Rabbanî bir uygunluktur ki, aziz Kur'an'da "ay" anlamına gelen şehr tekil olarak 12 defa, " gün" anlamına gelen "yevm" tekil olarak 365 defa geçer. 

     Kur'an'daki rakamsal tevafuk bunlarla sınırlı değildir. Örneğin; erkek-kadın 24'er kez, dünya hayatı ile âhiret hayatı karşıtları 115'er kez, melek ile şeytan karşıtları 88'er kez, hayat ve ölüm karşıtları 145'er defa, sadaka vermek ve hoşnut/ tatmin kalmak 73'er kez, sihir ve fitne 60'ar kez, zekât ve bereket 32'er kez, zihin ve akıl ve nur (ışık) 49'ar defa, dil ve hutbe 25'er kez, istek/dilek ve korku 8'er kez, zorluk/engel ve sabır 114'er kez, Muhammed ve şeriat 4'er kez geçer. 

     Bu bağlamda ed-dîn , " yasalarını Allah'ın belirlediği kozmik sistem" vurgusu taşır. Esasen İslâm, en geniş anlamıyla Allah'ın kâinatı yönettiği sistemin adıdır. Ahlakî amaçları çiğneyerek servet yığanların gözlerini o kadar hırs bürümüştür ki, bu çarkı döndürmek için "nesî "adı altında feleğin çarkına çomak sokmayı bile göze almaktadırlar. ( Nesî, eklemek, ilave etmek" demektir. 

     Yaşayacağımız üzere, Receb ayının ilk cuma gecesi, " Regaaib" ismi verilen, Kur'an'da karşılığı olmayan bir gecedir. Hiç bir İslam ülkesinde böyle bir gecenin kutlandığı, tören yapıldığı, ilahiler okunduğu, gazellerin dile getirildiği , toplu toplu bayramlaşmaların yapıldığı bir başka İslam ülkesi bulunmamaktadır. 

     Bendeniz, böyle bir gecede, hiç bir dostuma, arkadaşıma, yakınıma mesaj atmamakta, kutlamada bulunmamaktayım. Ama, sağ olsunlar, bazı dostlarım, yine de bana kutlama mesajları atmakta, " Regaaib kandiliniz mübarek olsun, kutlu olsun" nev'inden mesajlarla muhatap olmaktayım.  Şu alıntımı birlikte teati delim: 

     " Bilindiği üzere Ramazan orucu 2: 184-185 , ayetlerine göre iman edenler üzerine farz kılınmıştır. Diğer iki ayda ki oruçların hükmü ise nafiledir. Senenin herhangi bir gününde tutulabilecek nafile oruçları Ramazan'dan önce ki bu iki aya yoğunlaştırarak Ramazan'a deneyimli girmek istemiş olabilir.

     Bunun ötesinde tövbelerinin kabul edilmesini uman, yanlışlıkla adam öldürenler ( 4/92) ve hanımlarına zıhar yapıp ta tekrar birleşmek isteyenler ( 15/3-4) altmış gün kefaretlerini bu iki ayda tutmayı daha uygun görmüşlerdir. 

     Bir de ömründe bir defada olsa kefaret tutmayı kendileri için gerekli görenler bu oruçlarını hep Ramazan'dan önceki bu iki ayda tutmak isteyince Recep ve Şaban ayı sanki hep oruçlu geçirilmiş gibi bir imaj vermiştir. 

     Bu oruçların sadece bu aylarda tutulabilirliği ile ilgili herhangi bir zorunluluk olduğuna dair bir malumat bilmiyoruz. Peygamberimiz (as) her ayda belli bir miktar oruç tuttuğu gibi bu aylarda da tuttuğu rivayetleri vardır. 

     Ancak bu aylarla ilgili çok mübalağa yapıldığı anlaşılmaktadır,  Müslümanlar olarak istediğimiz ay ve günde oruç da tutabilir iftarda edebiliriz. 

     Her hangi bir merasime ihtiyaç yoktur. Yapabildiğimizin devamlı olması esastır. Herhangi bir aya ve güne yoğunlaşma yerine azda olsa sürekli yapılması Allah indinde daha makbuldür. Peygamberimiz " Allah, ibadetlerin az da olsa devamlı olanını tasvip eder." buyurmuştur." ( Müslümanların sorunları, H. Bülbül, sayfa 479-480)

     Bu noktadan hareketle, şunu arzetmek istiyorum: Müslümanların, her mes'eleyi, her konuyu araştırmaları, bilmeleri, körüne körüne " hoca dedi" değil de, " Kur'an'da şöyle buyuruldu" emrine amade olmak, tabi olmak ve bu emri yerine getirmek esas olmalıdır. 

     Bilhassa, yılda iki defa kutlamış olduğumuz Ramazan bayramı ve Kurban bayramı mübarek günlerini bitirecek, üstünü örtecek sair kutlamalara fırsat vermeyelim. Aksi halde, aylar aylara karışır, kutsallar birbirini yer ve tüketmiş olur. 

     Bilhassa, Diyanet İşleri Başkanlığımızın, üzerine düşen görevi bihakkın yerine getirmesi, elini taşın altına sürerek, incinse de, sızlasa da, ağrısa da, bilmeyen, anlamayan kesimlerden gelecek tepkileri nazari itibara almayarak, Kur'an'a yönelmesi, insanımızı böylelikle bilgi sahibi yapması bir zorunluluk olmalıdır. 

     Aksi halde, ülkemizini memvildhanlarını görkemli bir camide toplayarak, televizyonların karşısına çıkarıp, nameli, müzikli, teğannili, Kur'an dışı proğramlar yapılması faydadan ziyade, günden güne insanları camiden, cemaatten uzaklaştırmaktadır. 

     Netice olarak;

     Hakikaten, böylesi gün ve gecelerde, camilerde tatbik edilen mevlid proğramlarına bakıyorum da, insanımız gittikçe azalmakta, mevlid denilen uydurma, efsane, mitolojik şiiri özelliğini kaybetmektedir. Daha da kaybedecektir. 

     Mevlidin, ilk bahri olan " Allah adın zikredelim evvela" fasılasından sonraki bölümler, tamamen, Kur'an dışı, akıl ötesi, mantığın kabul etmeyeceği hususlarla bezenmiş süslenmiş anlatılardır. 

     Bilhassa " Amine hatun" bahrini enine, boyuna tetkik edecek olursak, vallahi, billahi büyük günahların, Kur'an dışı şeylerin boy göstermiş olduğu herkes tarafından anlaşılmış olacaktır. Amine'nin, Sündüs'le, Meryem'le vesair görünmeyenlerle görüşmesi, mukaleme etmesi abesle iştiğal değil midir?

     21 nci çağın, ehl-i Kur'an Müslümanları, böylesi çarpık, mesnetsiz, Kur'ansız şiirleri dinlemek, merasim yapmak zorunda değildir. Rabbimiz!.. Bu ümmete, bu millete aziz Kur'an'ı iyice anlamak, emirlerince amel etmek nasibi müyesser eylesin!.. selam ve dua ile..

     Şerafettin Özdemir

Facebook Yorum

Yorum Yazın