Şerafettin Özdemir

Şerafettin Özdemir

Mail: kursadalperen@live.nl

İSLAM- KÜFÜR MÜCADELESİ İ KIYAMETE KADAR DEVAM EDECEKTİR !..

 " İnsanlardan öyleleri de var ki, " Allah'a ve âhiret gününe inandık" derler; ama onlar mü'min değildir." ( Bakara sûresi, âyet 8 ) 

     " Allah'ı ve iman etmiş kimseleri aldatmak isterler; halbuki onlar yalnızca kendilerini aldatırlar; ama bunu ( Allah'ın ifşa edeceğinin) farkında bile değiller." ( Bakara sûresi, âyet 9)

     Yani bu kesimler " Onlar, özden inanma  imkanlarını tercihleriyle tüketmişler, bunun üzerine Allah'da onların iinanma ihtimallerini ortadan kaldırmıştır."  Dolayısııyla, Sizin kendi inancınız için ne dediğiniz değil, Allah'ın sizin inancınız ne dediği önemlidir. 

     Yani, inancında eğrilik olan ve bunu bilen bir gün düzelebilir, fakat inancında eğrilik olan ve doğru inandığını sanan asla düzelemez. 

      Buradaki nükte şudur: Yukarda bahsi geçen münafıklar görünürde birden çok kişidirler. Fakat hakikatte onlar tek kafayla düşünmektedirler.  Zira onlar sürü güdüsüyle hareket etmektedirler. 

     "Aldatmak isterler/aldatırlar" dedikten sonra " farkında değiller" demek, " farkında olmadan aldatırlar" demektir ki, âyette söylenen asla bu değildir. 

     Şu halde onların farkında olmadıkları masumane söyledikleri yalanlar değil, bu yalanların Allah tarafından açığa çıkarılıp yüzlerine çarpılacağı gerçeğidir.  Demek ki;

     " İslâm ile küfür arasındaki mücadele kıyamete kadar devam edecektir. Kâfirlerin verdikleri mücadele yöntemlerinden biri de nifaktır. İslâm itikadını içten yıkıp, ümmeti birbirine düşürerek parçalamak için, müslümanların arasına satılık uşaklar vasıtasıyla girerek faaliyet gösterirler. 

     Bu nifak hareketleri, asr-ı saadetten günümüze kadar devam ede gelmiştir. Kur'an ve hadisler, her dönemde görülecek bu fitneci tavırları, komplo ile ifsad hareketlerini uzun uzun üzerinde durarak müminlere haber veriyor. Münâfıkların şeytanî oyun ve hileleri için mü'minler uyarılarak, onlara karşı uyanık olmaya çağırıyor.

     Bir kimsenin münâfıklığına kesin olarak hükmetmemiz her zaman mümkün olmamakla beraber, nifak alametlerini taşıyan kimselere saygı ve sevgi göstermek, onları sırdaş ve dost kabul etmek caiz değildir. 

     Onlara liderlik, yöneticilik gibi görevlervermemiz, kurda kuzuyu teslim etmekten daha az bir tehlike değildir. Onların toplum içinde şahsî itibar sahibi olmalarına zemin hazırlayacak ilgi ve teveccühten kaçınmak şarttır.

     İzzet, şeref ve itibar sadece Allah'a , Rasulü'ne ve mü'minlere ait olduğu halde; münâfıkların kof ve yaldızlı varlıkları önünde küçülüp onları efendi, sayın denilecek saygın mevkie getirenler, onları sevenler, beraber olanlar o zümreye dahil olanlardır. KİŞİ SEVDİĞİ İLE BERABERDİR." ( Vuslat, A. Kalkan, Haziran 2008, sayf. 17) 

      Maalesef, bu sözleri son günlerde ülkemizde yaşamaktayız. Nice nice öne çıkmış insanlar bulunmaktadır ki, milletimizi bölmek, parçalara ayırmak için neler icra etmektedirler. Örneğin, mezhepçilik, Alevilik, Sünnilik, Şeyhlik, Fetöculuk vb. gibi. 

     Onların fitneci, kargaşa çıkarıcı tavırları eksik olmamaktadır. Öğrencileri sokağa dökmek, fakir-fukarayı az maaşla, yoklukla dehşete düşürüp isyan ettirmek, " gezi parkı" gibi, " hak-hukuk-adalet", gibi yürüyüşlerle insanlarımızı sokağa çağırmak!... Veya daha olmadı, Üniversite gençliğini istikbalinden etmek gibi.. 

      Dolayısıyla, bu zümreyi idare eden, liderlik verilmiş kimselere aldanmamak lazıımdır. Çünkü, iş, ehline verilmediği takdirde daha yaşar iken kıyameti yaşamamız mümkün olacaktır. 

     " Tavuklara, özgürce kümeslerini seçme hakkı veren tilkilerin rejimi diyebileceğimiz demokrasi yönetimlerinde, kitleleri avlamak için münâfıklar tarafından kurulmuuş sihirbaz göz boyamaları ve soytarı sahneleri iletişim kolaylıklarıyla her tarafa etki edebilmektedir.

     Özellikle seçim zamanlarında veya iş başındaki aktörlerce sürekli olarak zavallı kitleler kolayca avlanmakta, oyunlarla, hilelerle toplum uyuşturulmaktadır. 

     Münâfıkların tek korkuları, maskelerinin düşmesi ve hileli oyunun iç yüzünün anlaşılmasıdır. Bunun için de gerektiğinde ve gerektiği kadar, toplumun inançlarını savunur gözükmekte ve müslüman rolüne girmeğe çalışmaktadırlar.

     Politika, günümüzde nifakın en etkin alanlarından biridir. Düzen de her zaman açık bir şekilde putçu değildir; bazen cahil kitleyi kandırabilmek için gerektiğinde münâfıkça tavırlara girebilmektedir.

     Zaman zaman sahlenenen İslâmizasyon oyunları, verilen tavizler, nifak düzenlerinin sırıtan maskeleridir. Her biri başarılı birer aktör olan münâfıkların, bazı cemaatleri bile cezbeden bu İslâmcılık oyunu, cahil müslümanları yanıltmaktadır. 

     Bu oyunlar, diğer taraftan da İslâm adına girişilen her türlü samimi ve ciddî çalışmaları baltalamakta, dâvânın kara sevdalıları ve gerçek temsilcileri, aldatılan çoğunluğun uyarılması için alternatif oluşturaramakla  suçlanmaktadır."  (a..g.d.say.17) 

      Sonuç yerine;

       Maalesef, yukarılarda anlatılan tüm ifadeler, günümüz de aynen yaşanmaktadır. İblis ruhlu kimseler, sokaklarda cirit atmakta, aziz milletimiz " Alevi", " Sünni" , " sağcı", " Solcu" isimleri ile kargaşaya sürüklenmekte, sokağa çağırmaktadırlar. 

     Diyelim ki, sokağa taşdık, çıktık sokaklara!.. Ne olacak ondan sonra?.. İşte, fitneci tavırların ekmeğine yağ sürülecek, kardeş kardeşe düşecek, evlat babasına silah çekecek, ülkemizde son zamanlarda gelişmekte olan İslâmî çalışmalar bitmiş olacaktır. 

     Çünkü, nifakçıların,  münafıkların istedikleri budur. ülkemizde İmam-Hatip okullarının önü kesilsin, İlahiyatçı gençlik olmasın!.. Peki ne olsun?

     İnkarcı, hizipçi, mezhepçi, " Alevi" bir gençlik oluşsun, camii inşaatları dursun, yapılmış mabedlerin kapılarına kilitler vurulsun!.. İşte istenmekte olan münafıklık alametleri, istekleri bunlardır. 

      Milletimiz, bu uğurda çok heyecanlıdır. Aramadan, araştırmadan, soruşturmadan yapılan eylemler sonucunda, hiç hak etmediği halde, bir kısım zavallılara liderlik verilmekte, onları alkışlamaktayız. Onun için, uyumuş olduğumuz uykudan ne zaman uyanıp, gelmekte olan tehlikeyi sezmiş olacağız?.. Selam ve dua ile...

     Şerafettin Özdemir

Facebook Yorum

Yorum Yazın