Şerafettin Özdemir

Şerafettin Özdemir

Mail: kursadalperen@live.nl

İSLÂM'A HİZMETTE, İşim,Eşim ve Yaşam Bahanesi

    " Öyleyse ne yılgınlığa kapılın ne de üzülün: eğer gerçekten inanıyorsanız, insanların en üstünü mutlaka siz olursunuz." ( Âl-i İmran sûresi, âyet 139 ) 

     Din için, Kur'an'ın tüm insanlığa hitab etmesi ve emirlerinin yaşanması için, Kur'anî emirlerin, evlere dolması, hiç bir fert kalmamacasına tatbiki için, darlıkta veremeyenler varlıkta hiç veremezler. 

     Bu tür insanların yani Müslümanların bahaneleri hazırdır:  İşim, eşim, aşım, yaşım bahaneleridir. Oysa, tarihten örnek verecek olur isek, şanlı Bedir cihadımız, Uhud'da küfre karşı duruşumuz, Hendek savunmamız, Mute ve Tebük cihadımız bizlere örnek olmalı idi!.. 

     Günümüz dünyasında; Müslümanların içerisinde yok mudur bir Hz. Hamza, bir Hz. Ali , bir Hz. Mus'ab, bir Hz. Abdullah bin Cahş gibi bahadırlar?.  Onun içindir ki,

     Elinize fazla, çokça bir mal ve servet geçince onu faizle çoğaltmayı değil, zekât, sadaka, teberru ve infakla çoğaltmayı düşünün! 

     " Artış" anlamına gelen gelen faiz servetin miktarını artırır fakat onun ruhunu, bereketini öldürür. Diri servet sahibini sırtında taşırken, ölü serveti sahibi sırtında taşır. 

     Yine " artma" anlamına gelen zekât görünürde malın miktarını azaltırken, hakikatte bereketini artırır. Yani, mal, sermaye, para, servet Müslümanın sırtında bir kambur gibi taşınmamalıdır. Mal hırsı, azalır düşüncesi, maalesef, kimi  insanların tepelerinde bir yük iken, ölü insanlarında hesabını veremeyecekleri bir taşınmaz yüktür.  Onun içindir ki;

     " İslam adına bir çalışma mı yapılması gerekiyor, imkanı olan, gücü yeten el atmaktan hep geri duruyor, kimse taşın altına elini koyma cesaretini göstermiyor. İşim, eşim, aşım, yaşım... gibi bahaneler hemen hazırdır.  İslam ümmetinin içinde bulunduğu bu hal doğru bir hal değildir. 

     Bizler, yapılması gerekeni başkası yapsın anlayışını terketmek zorundayız. Bu zorunluluk İslam'dan kaynaklanan bir bilinçtir. Mazeret yerine çözüm ve umut üretenlerden olmalıyız.Yapılması gerekenleri ehli üzere yapmaya başladığımız andan itibaren bu kaos ve tıkanmışlık halimiz ortadan kalkacaktır. 

     Biz kulluğumuzu yaptığımızda Allah da Allah'lığını şüphesiz yapacaktır: " Ey iman edenler! Eğer siz Allah'a yardım ederseniz O da size yardım eder, ayaklarınızı kaydırmaz." ayetinde ( Muhammed/7) belirttiği gibi. 

     İslam ailesinin tüm fertleri olarak şapkamızı önümüze koyup, egolarımızdan sıyrılıp iyice düşünmek zorundayız. Bu ümmet nasıl ayağa kalkar, nerde hata yapıldı, bu konuda bana ne yapmak düşüyor... gibi sorularla nefis muhasebesi yapmalıyız.

     Peygamber efandimiz, " Ölmeden önce ölün, hesaba çekilmeden önce kendinizi hesaba çekin" diye bunun için buyuruyor. Yani hazırcı olma halinden sıyrılıp, derhal her şeye hazırlıklı olma haline geçmeliyiz.

     Kur'an, akıl sahiplerine, akıllı insanlara seslenen, onlara " Niye düşünmüyorsunuz?, Niye akletmiyorsunuz? Niye aklınızı kullanmıyorsunuz?" diyerek sürekli çağrı yaparak akletmeyi, uyanık olmayı öneren bir kitap iken, ne kadar miskin, vurdum duymaz, zavallı, çok oynayan az okuyan, düşünmesini sevmeyen insan varsa hepsi Müslüman olmuş.

     Öz güven ve tutarlılık kalmamış. Bunun böyle olduğunu anlamak için ben Müslümanım diyenlerin yapıp-ettiklerine bakmak yeterlidir. Yapmayıp- etmediklerine desek daha doğru olacak." ( İktibas, M. Celil, Mart 2009, sayfa 26-27)

     Sonuç olarak;

     Ne yazık ki, Müslümanlar boş bir kuruntu, boş bir avuntunun kurbanı olmuşlardır. Hali, vakti yerinde Müslümanlar, ara-sıra bir Umre seferi yaparak, teselli bulmakta, gönlünü tatmin etmektedir.

     Bir sene dedesi için, bir sene ninesi için, büyük babası için, büyük ninesi için, babası için, annesi için ve derken kendisi için  Umre seyahatine çıkarak; İslam adına görevini yaptığını zannetmektedir. 

     Oysa; fakirlik, fukaralık, yetimlik, öksüzlük, dilencilik almış başını giderken, İmam-Hatip Liselerinde fakru zaruretten eğitim yapılamaz iken, İlahiyat öğrencileri binasız, burssuz iken, sair yerlerde İslamî eğitimde bulunan insanlar, yerleşim, bina, yatıp kalkma alanlarında mağdurları yaşar iken, bizim hacı efendinin Umresi kendisini kurtaracak mıdır acaba?

     Diyanet İşleri Başkanlığı'na bağlı hafızlık merkezlerinde, Kur'an Kurslarında,(tam istediğimiz şekilde eğitim-öğretim yapılmasa da), orada bulunan binlerce öğrencinin ilaçsız, biilaçsız şekilde, yamalı giysilerle, bir öğün var, diğer öğün tatmin edici bir yemek bulamayan öğrencilerin halleri, Umre seyahatçisini hiç vicdani olarak rahatsız edecek midir acaba?

      Evlerde, mescidler de ve sair yerlerde anlamadan, anlaşılmadan, okunan hatim merasimleri, Kur'an okumaları, Umre seyahatçisi hacı kardeşi hiç düşündürecek midir acaba?

     Rabbim!.. Tüm Müslüman bireylere Kur'anî bilinç lütfetsin!.. Gidişatımız hayra alamet değildir. Selam ve dua ile..

     Şerafettin Özdemir
 

Facebook Yorum

Yorum Yazın